Geçtiğimiz ay üniversitelerimizden mezun olan genç meslektaşlarımız sektörümüze katılırken, diğer yandan oldukça zorlu geçen sınav dönemi sonrası, mesleki seçimini yaparak kariyer yolunu çizecek olan gençlerimiz için de kritik bir dönem bu aylarda başladı.
Hepimiz biliyoruz ki, bir ülkenin esas gücü onun beşeri sermayesi yani meslek sahibi, nitelikli işgücü potansiyeli ile ölçülüyor. Sektör temsilcileri olarak kaliteli hizmet vermeyi arzuluyorsak iyi eğitimli genç kuşağı sektörümüze kazandırmak da bizlerin en temel görevleri arasına giriyor.
Üniversitelerimizin mezuniyet törenlerinde gençlerimizle konuşma fırsatlarını değerlendiriyoruz. Türkiye lojistik sektörünün, ülkemizin coğrafi avantajını değerlendirerek geliştirdiği yenilikçi yaklaşımlar ve yatırımlarla ülke ekonomisinin lokomotifleri arasında yer aldığını anlattığım konuşmalarımı, “Önü açık bir sektöre adım atıyorsunuz. Şimdi ben tekrar tercih yapacak olsam kesinlikle lojistikle ilgili bir alanı yazardım ve okurdum” diye bitiriyorum.
Türkiye çok değişiyor. Bu değişim gelişme yolunda devam edecektir. Bu değişimde sektörümüzün önemini ve önünün açık olduğunu da biliyoruz. Bugün Türkiye kara, deniz, hava ve demiryolu alanlarında önemli projeleri hayata geçirmekte, lojistik aktarma merkezi olma yolunda ilerlemektedir. Onun için çok çalışmalıyız, ter dökmeliyiz. Ancak dünya yarışında yer almak istiyorsak sadece çok çalışmak yetmez, imza atılan işlerin de katma değerli olması gerekir. Bunun için de nitelikli iş gücüne ihtiyacımız var. Çünkü katma değeri yüksek işlerin hepsi nitelikli insan gerektirir ve bunun için de üniversite ve meslek eğitimlerinin çok kaliteli olması gerekir.
Sektörümüzün birçok alanında önemli gelişmeleri hayata geçirdik. Eğitimde ise bunu hâlâ tam olarak gerçekleştiremediğimiz kanaatindeyim. Bugün çok sayıda üniversitemiz ve bunların çoğunda lojistik bölümlerimiz var. Ancak eğitim programlarımız, mezunları sektör ihtiyacını karşılayacak bilgi düzeyine ulaştırmakta yetersiz kalabiliyor. Üniversitelerden mezun olan gençler sadece yerel firmalarda çalışmayacaklar, uluslararası firmalarda, Türk firmalarının başka ülkelerdeki bürolarında veya yabancı firmaların ülkemize yatırım yaparak açtıkları Türkiye’deki ofislerinde çalışacaklar. Onun için eğitim planlamamızı yaparken, artık bir şehri, Türkiye'yi değil; bütün dünyayı hedefleyerek müfredat oluşturmalıyız. Şunu da unutmamız gerekiyor, mesleki eğitim hayat boyu devam ediyor. Üniversite diplomasını alan genç meslektaşlarımız da kendilerini sürekli geliştirme fırsatını iyi değerlendirmelidir.
Eğitimin esas unsurunun nitelikli insan yetiştirmek olduğunun farkında olan UTİKAD, eğitim projelerine özel önem vermektedir. Son olarak lojistik sektörünün dünya çapındaki en büyük sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Taşıma İşleri Organizatörleri Dernekleri Federasyonu-FIATA'nın “FIATA Diploma” eğitim programını Türkiye’ye taşıdık. Ekim ayında başlayacak olan bu programımızın müfredatı oluşturulurken FIATA ile koordineli çalışılarak, katılımcılara uluslararası yeterlilikler kazandıracak bir eğitim programı olması hedeflenmiştir. Haftada bir gün yapılacak eğitime katılacaklar, sektör profesyonelleri ile geçirecekleri 36 haftanın sonunda uluslararası lojistik camiasında büyük kabulü ve prestiji olan FIATA Diploması’na sahip olarak mesleki yeterliliğini geliştirebilecek. Katılımcı olabilmek için en az iki yıllık sektör tecrübesine sahip olunması gereken bu özel eğitim ile lojistik hizmetler kapsamındaki hemen her konu işlenecek, böylelikle mesleğin inceliklerini öğrenmek için katılımcılara fırsat yaratılmış olacaktır.
Şuna inanıyoruz ki eğitime yapılan yatırım gerçek karşılığı olan yatırımdır. Bu nedenle, sektörümüzün gereksinimi olan daha bilgili, donanımlı ve nitelikli insan kaynağının sağlanması için gerek eğitim programlarımızı gerek yayınlarımızı daha da çeşitlendirmek üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz.
TURGUT ERKESKİN / UTA KÖŞE YAZISI