Türkiye'nin Çin ile yapılan karayolu anlaşmasıyla Batı ülkelerinin Çin ile arasında yapacağı taşımaları üstlenme konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çeken TÜSİAD Çin Network Başkanı Korhan Kurdoğlu, transit süre anlamında denizyoluna göre daha avantajlı olan karayolu opsiyonun kullanılarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin daha da güçlendirileceğini söyledi.
Türkiye-Çin arasındaki ticari ilişkiler bugün nasıl bir büyüklüğe ulaştı?
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, tüm dünya için olduğu gibi Türkiye için de oldukça önemli bir ülke. Çin'le olan ticaret hacmimiz son 10 yıl içerisinde düzenli bir artış gösterdi. 2015'ten bu yana Almanya'nın ardından 2. en büyük ticaret ortağımız halini aldı. Bugün Çin, Türkiye ticaretinin %6,5'ine yakın bir kısmını oluşturuyor. Türkiye ve Çin arasındaki ticaret hacmi, 2017 yılında 26,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2018 Ocak-Kasım döneminde ise 22,13 milyar dolarlık bir ticaret hacmimiz söz konusu.
Türkiye'nin Çin'e ihracatına baktığımızda, madencilik sektörü ilk sırada yer alıyor ve yaklaşık ihracatımızın yarısını oluşturuyor. Bunu kimyevi maddeler, çelik, tekstil ve hammaddeleri takip ediyor. Türkiye'nin Çin'den ithalatında ise elektronik aletler öne çıkıyor. Telefon, ses ve görüntü kayıt cihazları, manyetik optik okuyucular gibi. Tekstil, otomotiv yedek parça, oyuncak gibi ürünler ise ardından geliyor.
Ancak, iki ülke arasındaki ticaret dengesine baktığımızda farklı bir resimle karşı karşıyayız. Ticaret açığında her ne kadar son yıllarda bir düşüş görsek de, bu açığın halen Türkiye'nin aleyhine bir dengede seyrettiğini söyleyebiliriz. Bu dengesizliğin azalması açısından, son yıllarda Türkiye'ye yatırım yapmaya karar veren Çinli şirketlerin ve Türk – Çin şirketleri arasındaki ortaklıkların artması çok önemli bir rol oynuyor.
İki ülkenin potansiyelini düşününce önümüzdeki dönemde bu ortaklıkların daha da artacağını öngörüyoruz. İki ülke arasında özellikle teknoloji alanında yapılacak işbirlikleri önümüzdeki dönemde ekonomik ilişkilerimiz açısından büyük önem taşıyacak. Kuşak ve Yol Girişimi'nin de Türkiye'ye önemli bir fırsat sunduğunu düşünüyoruz.
Başka bir olumlu gelişme de Çin'de faaliyet gösteren Türk şirketlerinin sayısının son zamanlarda kayda değer bir artış gözlemlenmesi. Çin, önemli bir uluslararası yatırımcı olduğu gibi aynı zamanda çok önemli bir pazar. Bizzat Çin'de yatırımları bulunan, orada Çinlilerle birlikte iş yapma fırsatına sahip bir iş adamı olarak, Türk şirketlerinin burada aktif olması ve Çinli şirketlerle çalışma pratiği geliştirmesinin oldukça faydalı olduğunu düşünüyorum.
TÜRKİYE ÇİN İÇİN STRATEJİK BİR AKTÖR
Çin ile dış ticarette Türkiye'nin coğrafik ve lojistik alandaki güçlü ve zayıf yönleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye, coğrafi konum itibariyle lojistik olarak avantajlı bir pozisyonda bulunuyor. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kavşak noktasında bulunmamız ve stratejik pazarlara yakınlığımız itibariyle oldukça cazip bir konumda yer almakla birlikte bu ülkelerle tarihi ve kültürel olarak da güçlü bağlarımız var. Dolayısıyla Türkiye'nin 82 milyonluk nüfusu, gelişen ve genişleyen ekonomisi, diğer ülke piyasalarına ulaşma kolaylığı, Türkiye'yi Çin açısından stratejik bir aktör haline getiriyor. Ayrıca Türkiye'nin AB ile olan Gümrük Birliği, Çin'in Türkiye'de üretip AB ülkelerine ürün satması anlamında büyük kolaylıklar sağlıyor. Öte yandan, Ortadoğu'daki komşu olduğumuz ülkelerdeki siyasi belirsizlikler, en önemli risk unsurunu oluşturuyor. Örneğin Suriye krizi, Türkiye'nin bu ülke üzerinden yapılan yılda ortalama 150.000 transit geçişini engelledi. Körfez'e kara yolumuzu kesti.
Lojistik anlamda Türkiye'ye baktığımızda; Türkiye karayolu ağı açısından oldukça yeterli bir ülke konumunda bulunuyor. Türk TIR filosu, Avrupa'nın en büyüğü konumunda. Özelleştirilen Türk limanlarının tamamına yakını, modern birer tesis olarak faaliyetlerini sürdürüyor ve sürdürülebilir şekilde kar ediyor. Türkiye'nin elleçleme kapasitesi Almanya'nın, Danimarka'nın Hollanda'nın ötesinde, 11 milyon TEU civarındadır. Buna mukabil, demiryolu altyapımız maalesef çok zayıf.
Avrupa-Asya transit ticaretinde, Asya'ya ihracatımızda iddialı olmayı arzu ediyorsak yüksek hızlı tren demiryolu yapımına öncelik vermeliyiz. Kars-Tiflis yolu açıldı ancak Sivas'tan Kars'a yüksek hızlı bağlantı henüz yok. Ankara-Sivas hızlı tren demiryolu hattının bu sene içinde açılması bekleniyor. Hızla eksik kısımların tamamlanmasını arzu ediyoruz. Öte yandan, Çin ile dış ticarette Trans-Hazar Orta Koridorunu geliştirmek için Türkiye olarak bizzat inisiyatif almalı, aktif rol oynamalıyız.
Diğer yandan bildiniz gibi 2018 yılında, karayolunu uluslararası taşımacılığa açan ve ilk anlaşmayı Türkiye ile yapan Çin'den müjdeli haber geldi. Pekin'de yapılan ulaştırma toplantısında Türk nakliyecilere 800 adetlik taşıma belgeleri teslim edildi. Bu anlaşmayla Türkiye, Batı ülkelerinin Çin'le arasında yapacağı taşımaları üstlenme konusunda büyük bir potansiyele sahip oldu.
Çin'in ihracat taşımalarının yüzde 95'i denizyolu ile taşınıyor. Karayolunun payı ise sadece yüzde 3 (68 milyar dolar) civarında. Önceki yıllarda karayolu anlaşmalarının olmadığı ve yüklerin çok daha uzun sürelerde denizyolu ile gönderildiği düşünüldüğünde, karayolu opsiyonu ile Çin ile ülkemiz arasındaki ihracat ve ithalat taşımalarının çok daha kısa sürelerde yapılabilecek ve ülke ekonomimiz bundan büyük fayda sağlayabilecek. Karayolu taşımacılığının maliyetinin daha da düşürülmesi için yapılacak çalışmalarla olumlu neticeler alabileceğimize inanıyorum.
“Bir Kuşak Bir Yol Projesi” Türkiye'nin başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ülkeleriyle olan ekonomik ilişkilerini nasıl etkileyecek? Türkiye bu proje içinde nasıl yer almalı?
Çin'in dış dünyayla ekonomik ilişkisinde önemli yeri olan Kuşak ve Yol Girişimi'ni, başkanlığını yürüttüğüm TÜSİAD Çin Network'ü olarak başından beri büyük bir ilgiyle takip ediyoruz. Hatta geçtiğimiz Ekim ayında TÜSİAD ev sahipliğinde BRICA İstanbul Zirvesi'ni gerçekleştirdik. BRICA (Kuşak ve Yol Sanayi ve Ticaret Birliği), Çinli muadil kuruluşumuz Çin Sanayi Ekonomileri Federasyonu tarafından 2015 yılında Kuşak ve Yol Girişimi'ni aktif bir şekilde hayata geçirmek amacıyla kurulan çok taraflı bir iş birliği mekanizmasıdır. Asya, Avrupa, Afrika ve Latin Amerika'dan toplam 29 ülkeden 31 iş dünyası kuruluşunun üye olduğu bu yapıda, TÜSİAD da kurucu üyelerden biridir.
Ticari ilişkilerin, ekonomik gelişimin, kültürel ve kişiler arası bağların kurulmasının teşvik edilmesinin amaçlandığı bu yapının, 2. uluslararası zirvesi 27 ülkeden 750 kişinin katılımıyla TÜSİAD ev sahipliğinde İstanbul'da gerçekleştirmiştir. Kuşak ve Yol ülkeleri arasındaki işbirlğinin artmasına fırsat vermesi açısından bu platformu önemsiyoruz. Bundan 6 sene önce başlatılan Kuşak ve Yol Girişimi, toplam ekonomik büyüklüğü 21 trilyon dolara ulaşan 70'in üzerinde ülkeyi kapsaması nedeniyle bu yüzyılın en büyük ekonomik projesi olarak gösteriliyor.
Tarihi İpek Yolu'nun canlandırılması hedefini taşıyan proje büyüklüğü, sunduğu fırsatlar ve çok kutuplu bir dünyada Çin modelinin de uluslararası alana taşınması nedeniyle tüm dünyada dikkatle takip ediliyor. Öte yandan, hala ciddi belirsizlikler, şeffaflık sorunları ve soru işaretleri de mevcut. Bu sorunların ele alınarak tüm taraflar için daha açık, sürdürülebilir ve kazançlı bir yapının oluşturulması ihtiyacı bulunuyor. Kuşak ve Yol Girişimi benzersiz fırsatlar sunuyor. Bu fırsat sadece Çin'i değil, tarihi İpek Yolu'nun geçtiği tüm ülkelerin kalkınmasını, birbirleriyle kuracağı ekonomik iş birliğini, hatta farklı uygarlıkların kültürel etkileşimlerini kapsıyor. 2015 yılında Türkiye ve Çin arasındaki Kuşak ve Yol Girişimi ile Orta Koridor girişiminin uyumlaştırılmasına yönelik mutabakat anlaşmasının da imzalanmasıyla, Türkiye olarak ticaretin önündeki fiziksel engellerin aşılabilmesi doğrultusunda Hazar Transit Koridoru'nu destekliyoruz. Bu koridor Orta Asya -Azerbaycan- Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı üzerinden Türkiye'ye ulaşmakta Çin ile Avrupa'yı birbirine bağlamaktadır. Bu koridorun geliştirilmesi amacıyla Türkiye olarak inisiyatif almalı, daha aktif rol oynamalıyız.
Kuşak ve Yol kapsamında Asya'da yapılmakta olan yılda ortalama 800 milyar $'lık altyapı yatırımlarında mümkün olduğunca daha yüksek pay almayı amaçlamalıyız. Bu konuda sektör temsilcilerinin farkındalığını artırmaya ve bilgi eksikliğini gidermeye yönelik adımlar önem arz etmekte.
VİZE PROSEDÜRLERİ BASİTLEŞTİRİLMELİ
Türkiye-Çin hattında ihracat-ithalat taşımalarında yaşanan sorunlar neler? Hangi alanlarda iyileştirmeler yapılmasını bekliyorsunuz?
Çin'e yatırım yapan ve ülkemizden de ürünlerini Çin'e gönderen bir Grup olarak bizlerin beklentileri arasında Çin ile Türkiye arasındaki vize prosedürlerinin basitleştirilmesi büyük önem taşıyor. Hali hazırda, Grubumuzun eko sistem şirketlerinden AtaKey ile Çin'in birçok limanına kaplamalı patates ihracatı yapıyoruz. Mevcutta ayda 1.250 metrik ton yani 57 konteyner gönderdiğimiz ürünlerimizin oranını daha da artırmayı hedefliyoruz. Bunun için de prosedürel iyileştirmeleri beklediğimizi belirtebilirim.
Yine geçtiğimiz yıl konuyla ilgili yapılan çalıştayda, Çin sınırındaki Khorgos bölgesinden 90 km içeriye kadar olan Urumçi bölgesinin serbest bölge olarak tanımlandığı ve bu bölgeye yapılan taşıma ve yük alma işlemlerinde Türk taşımacılarının vizeden muaf şekilde taşıma faaliyetinde bulunabileceği Çinli yetkililerce teyit edildi. Vizesiz taşıma imkânları ile birlikte, Çin'in Khorgos bölgesine getirilecek Çin ihracat yükleri Türk taşımacıları tarafından vizesiz şekilde teslim alınacak ve gideceği ülkeye kadar yine Türk taşımacıları tarafından taşınacak.
Karayolu taşımacılığının geliştirilmesi için bu gelişmeler olurken, bazı Çin limanlarına direkt hatların olmaması nedeniyle transit sürelerin uzaması, o limanlarla olan ticaret hacmini düşürüyor. Gemilerde ya da aktarım sırasında konteynerlerin hasar görmesinden dolayı oluşan masraflar oluşuyor. Daha güvenli ve daha uygun koşullarda taşımacılık faaliyetlerinin yürütülebilmesi için gerekli ortamın sağlanmasına ihtiyaç duyuluyor. Çin yetkilileri sıklıkla, ürünlerin ihracatçı tarafından özelliklerinin ne olduğu net olarak bilinmeyen Çin standart ve özelliklerine uyumlu olup olmadığının incelenmesi ya da sertifikasyonunu talep ediyor. Bu noktada Çin'in ihracatçılardan beklediği standartları dünya standartlarıyla uyumlu olacak şekilde değerlendirme konusunda adım atması, süreçleri kısaltma anlamında son derece yararlı olacak. Özellikle küçük ihracatçıları zorlayan bir önemli husus da, ihracat ve ithalata ilişkin bilgilerin çoğunun Çince yayınlanmasıdır. İngilizce olarak yararlanılabilen tek kaynak, Çin Ticaret Bakanlığı'nın web sitesinde yer alan bilgilerle sınırlı.