Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ve 1930'ların konvansiyonuna göre, kılavuz ve römorkör almanın mecburi olmadığını belirterek, "Bugün 1930'ların şartları geçerli değil" dedi.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ve 1930'ların konvansiyonuna göre, kılavuz ve römorkör almanın mecburi olmadığını belirterek, "Bugün 1930'ların şartları geçerli değil. 300-350 metrelik gemilerin boğazdan geçtiğini düşünürsek, artık konvansiyonun bu imkanın arkasına sığınarak kılavuz ve römorkör almaya imtina eden kaptanların şunu bilmesi lazım; telafisi imkansız bir kazanın müsebbibi olabilirsiniz" dedi.
Yıldırım, Lütfi Kırdar Kongre Salonu'nda gerçekleştirilen "12. Uluslararası Gemi Trafik Hizmetleri (VTS) Sempozyumu" açılışında yaptığı konuşmada, 40'tan fazla ülkeden, 350'ye yakın temsilciyle katılım gösteren denizcileri İstanbul'da ağırlamaktan mutluluk duyduklarını belirterek, denizdeki emniyetin her şeyden önce geldiğini kaydetti.
Titanic kazasından başlayarak dünyada denizde can ve mal güvenliğini arttırmaya yönelik önemli çalışmalar yapılageldiğini ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bütün büyük kazalardan sonra yeni bir kuralın denizcilik camiasına hakim hale geldiğini görüyoruz. Ancak bugüne kadar insan kusurunu ortadan kaldıracak bir kural henüz konulamadı. Kazaların yüzde 85 ve fazlasının insan faktöründen kaynaklandığını biliyoruz. Ne kadar fazla konvansiyon üretirseniz üretin, teknik donanım yaparsanız yapın, insan üzerine yapacağınız yatırımın üzerine geçecek hiçbir şey yok. Bu tür toplantılar insana yapılan yatırımdır. İnsan unsurunun denizcilikte, bütün faaliyet alanlarında önemine dikkat çekmek, alınacak tedbirlerin sadece seyir yardımcısı niteliğinde olduğuna vurgu yapmaktır. 5 gün boyunca görüşülecek konular da denizcilerimizin, uzmanlarımızın görevlerini daha rahat güvenli yapabilmek için araç niteliğindedir."
-"Doyumsuzluk Boğazları tehdit ediyor"-
Yıldırım, Türkiye olarak denizde can ve mal emniyetine en fazla ve en önce yatırım yapan ülkelerin başında geldiğini anlatarak,
"Özellikle gerçek zamanlı gemi trafik izleme sisteminden anlaşılacağı gibi Türkiye olarak 2003 yılından bu yana 'kritik su yolları' olarak adlandırabileceğimiz, çok fazla örneği olmayan Çanakkale ve İstanbul boğazları gemi trafik sistemini faal hale getirdik. Her yıl 50 binin üzerinde geminin geçtiği bu boğazlarda trafiği yönetmenin ne kadar önemli olduğunu anlarsınız" ifadelerini kullandı.
"Taşınan 150 milyondan fazla yükün büyük bir kısmının yanıcı, parlayıcı yüklerden oluştuğunu düşünürsek, bu 'kritik su yolları'nda emniyetin ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anlamak mümkündür" diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyada su yoluyla taşınan yük miktarı gittikçe artıyor. Yüzde 90'a yakın dünya ticareti denizden gerçekleştiriliyor. Bu 'kritik su yolları'nda da trafiğin artması, taşınan yüklerin artma eğilimi göstermesi denizde can ve mal emniyetinin en önemli tehditlerin biri hale gelmektedir. Denizcilik idaresi olarak bu gelişmenin farkına vararak 'kritik su yolları'na çok ciddi yatırımlar yaptık. Karadeniz'den Ege, Akdeniz'e seyreden ya da tam tersi yöndeki gemilerin Çanakkale'den Karadeniz çıkışına kadar adım adım izlendiğini herkes biliyor. Hiçbir şeyi şansa bırakmama gayreti içindeyiz. Doyumsuzluk boğazları tehdit ediyor. Daha fazla petrol, kimyasal nakletme arzusu maalesef 'kritik su yolları'nın en büyük problemi olarak gündemde yer alıyor."
-Bakan Yıldırım'dan uyarı-
Yıldırım, tedbirleri ne kadar arttırsalar da 24 saat esaslı takip müdahale sisteminin kurulmasına rağmen bilinen bir gerçek olarak bu boğazların fiziki büyüklüklerini değiştirme imkanlarının olmadığını belirterek, "Bu gerçeği dikkate alarak alternatif yolların mutlaka aranması ve bu şekildeki boğazların yükünü sürdürülebilir emniyetli hale getirilmesi kaçınılmazdır. Aksi halde yaşanabilecek tatsız bir kaza hem denizciliğimiz hem de dünyanın en önemli kültürel mirası İstanbul için telafisi imkansız hasara sebep olabilir" dedi.
"Denizci dostlarımızdan bu sempozyumu vesile görerek bir kaç istirhamımız olacak" diyen Bakan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Emniyet pazarlık konusu olmaz, her şeyin önünde gelir. Zaman zaman para hırsı emniyetin önüne geçmekte, büyük gemiler kılavuz ve römorkör almaktan imtina etmektedir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre, 1930'ların konvansiyonuna göre, kılavuz ve römorkör almak mecburi değildi. Bugün 1930'ların şartları geçerli değil. 300-350 metrelik gemilerin boğazdan geçtiğini düşünürsek, artık konvansiyonun bu imkanın arkasına sığınarak kılavuz ve römorkör almaya imtina eden kaptanların şunu bilmesi lazım; telafisi imkansız bir kazanın müsebbibi olabilirsiniz."
-"Fenerlerimizi kaderine terk etmiyoruz"-
Bakan Yıldırım, Türk kıyılarında, seyir halinde, yanaşmakta, kalkmakta olan deniz araçlarının 7/24 izlendiğini ifade ederek, "Daha uzun mesafelerdeki gemiler de takip edilmekte ve herhangi bir sorun karşısında bölgesel iş birliği çerçevesinde denizcilik idareleriyle gerekli koordinasyon yapılmaktadır. Asırlar boyunca, denizcilerimize yol gösteren, onlara ışık saçan fenerlerimiz bugün yerini teknolojik ürünlere, bilişim alt yapısına terk etmektedir. Artık fenerlerimiz bir kütüphane, restorant, yaşam merkezi olarak da bundan sonraki yaşamlarını sürdürmeye devam ettirmektedir. Kıyılarımıza yönelik tüm teknolojik donanımları yaparken değerlerimizi de terk etmiyor. Fenerlerimizi kaderine terk etmiyor, denizcilere umut olan ışık olan bu tarihi yapıları yaşatmanın yollarını aramakta ve layık olduğu saygınlığı muhafaza etme gayreti içindeyiz" diye konuştu.
-"Körfezlerde VTS sistemi tamamlanma aşamasında"-
Sahil şeridi boyunca 'kritik su yolları' olarak adlandırılacak yerlere ilişkin bilgi veren Yıldırım, "Boğazlarımızdan başka İzmit, Gemlik, İzmir ve İskenderun körfezlerinde de VTS sistemi tamamlanma aşamasındadır. Gerçek zamanlı bütün sahillerimizi kapsayan gemi hareketleri için çok önemli bir seyir yardımcısını da en gelişmiş sistemlere sahip olarak hizmete almış olacağız. Bunun için 6 ay süremiz var. Önümüzdeki yılın ilk aylarında bu konuda iddialı bir projeyi ülkemize, dünya denizcilerine kazandırmış olacağız" şeklinde konuştu.
Yıldırım, denizlerin hayat kaynağı olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir denizci olarak denizciliğin ulusal düzeyde uluslararası alanda gelişmesi yönünde yaptığımız çalışmalar, son 10 yılda hakikaten çok önemli faklılıkları ortaya koymaktadır. Türkiye, uluslararası denizcilik camiasında yaptığı katkılardan dolayı yeni konvansiyonlarda, alınacak kararlarda fikrine itibar edilen ülke haline geldi. 10 yıl öncesi liman kontrollerinde kara listeye girmekten kurtulamayan bu ülke, dünya denizciliğini yöneten, kontrol eden 30 ülke arasında 15. sırada yer alıyor. Dünyanın istikrarı ve gelişmesi için önemli bir hadisedir. Son yıllarda yaşanan küresel ekonomik krizden denizciliğimiz de maalesef nasibini almıştır. Bazı ülkeler çok, bazıları daha az etkilenmiştir. En önce ve en fazla etkilenen denizcilik sektörü olmuştur. Bu bir anlamda yakın tarihimiz için yeni fırsatın habercisidir."
Dünya deniz ticaret filosunun gençleştirilmesi ve yeni filo hedefinin tutturulması bakımından krizin küresel bağlamda fırsata dönüştürülmesinin mümkün olduğunu vurgulayan Bakan Yıldırım, uluslararası organizasyonların bu konuda daha fazla yoğunlaşmasının denizcilik camiası için katkılar sağlayacağına inandığını ifade etti.
5 gün boyunca Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ev sahipliğinde gerçekleştirilecek toplantıda çok önemli konuların uzmanlar düzeyinde tartışılacağını anlatan Yıldırım, "Elektronik alt yapı, e-hizmetlerin gittikçe bütün hayatını kuşattığını düşünürsek, e-denizcilik hizmetlerinin de gelecek yıllarda denizcilik hizmetlerimizin kullanacağı araçlardan biri olacağını söylemek kehanet olmaz. Seyir yardımcıları ile ilgili konuların bilişim teknolojileri alt yapısıyla sağlanması vazgeçilmez husus haline gelmiştir. VTS toplantısının deniz seyir araçlarının değişim ve dönüşümü konusunda milat oluşturmasını yürekten arzu ediyorum" dedi.
Bu arada 12. Uluslararası Gemi Trafik Hizmetleri (VTS) Sempozyumu" nda Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Salih Orakcı' da gemilerin seyir halinde meydana gelen kazaların en önemli faktörünün insan olduğunu belirterek, "İnsan unsurunun bulunduğu her yerde risk vardır" dedi.
Kaynak:Deniz haber