Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gümrük / YENİ TÜRK TİCARET KANUNU VE BORÇLAR KANUNU YENİ BANKA HESAP TÜRLERİ

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU VE BORÇLAR KANUNU YENİ BANKA HESAP TÜRLERİ

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU VE BORÇLAR KANUNU YENİ BANKA HESAP TÜRLERİ14.09.2012

1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu birçok yeni hukuki düzenlemeler getirmiştir. Bu yeni düzenlemeler sadece hukuk hayatında yeniliklere değil, başka alanlarda yeni müesseselerin doğmasına neden olmuştur. Örneğin bankacılık alanında daha önce mevcut olmayan yeni hesap türleri oluşmuştur. Yeni kanunların uygulanması için zorunlu olan bu yeni hesap türleri, bankacılık hesap türlerini düzenleyen ve TCMB tarafından çıkarılmış olan 2007/1 sayılı Mevduat ve Katılım Fonlarının Vadeleri ve Türleri Hakkında Tebliğ (03 Şubat 2007 tarih ve 26423 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır) kapsamına alınmalıdır.

Tebliğde yapılacak değişiklikte, bu hesap türlerinin hukuki özellikleri dikkate alınmalı ayrıca, kanun metinlerinde lafzen "banka hesabı"ndan, "tasarruf mevduatı"ndan bahsedildiğinden, katılım bankalarında açılan hesap türleri olan özel cari hesap ve katılım hesaplarını kapsayacak şekilde ve tüzel kişilerin hesap açmalarına olanak sağlayacak biçimde ikincil düzenlemeler yapılmalıdır. Aksi takdirde hangi sebeple olursa olsun, katılım bankaları ile çalışmayı tercih eden vatandaşlarımız, yeni kanunların öngördüğü hukuki müesseselerden yararlanabilmek için mevduat bankalarını tercih etmek zorunda kalacaklardır. Örneğin, şirket kuruluşunda asgari tutarın bir banka hesabına yatırılması gerektiği ifade edilmektedir. Katılım bankalarındaki uygun hesap türü olan özel cari hesaptan bahsedilmemektedir. Gerçi 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 3'üncü maddesinde, "banka" kavramının, mevduat bankaları ile katılım bankaları ve kalkınma ve yatırım bankalarını kapsadığı belirtilmiş olsa da, bu kural sadece Bankacılık Kanunu'nun uygulamasında geçerlidir. Tereddütlere yer vermemek için, katılım banka hesap türlerini de açık ve seçik olarak kapsama alınmalıdır.

Yeni Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu'nun uygulamasında öngörülen üç yeni banka hesap türü vardır:

1) Sermaye ödeme hesabı
Türk Ticaret Kanunu'nun 345'inci maddesine göre, anonim şirketin kuruluşunda taahhüt edilen sermaye ancak bir banka hesabına ödenebilir. Aynı maddeye göre, nakdi sermaye taahhüdünün en az %25'i, şirket esas sözleşmesinin imzalanmasından sonra ve fakat şirketin ticaret siciline tescilinden önce ödenmesi şarttır. Aksi takdirde, şirket ticaret siciline tescil edilmeyecek ve tüzel kişilik kazanamayacaktır. Bu sebeple, yeni TTK'nın 395'inci maddesi gereği uygulamada mutlaka bir banka hesabı açılması ve sermaye taahhüdünün de bu hesaba para yatırılarak yerine getirilmesi şarttır. Yasada açıklık olmamasına rağmen, aynı husus sermaye artırımında da geçerli olmalıdır. Her kim, sermaye artırımına iştirak etmişse, iştirak taahhüdünün en az %25'ini şirkete ait bir banka hesabına ödemelidir. O halde hem kuruluşta hem de sermaye artırımında, sermayeyi ödeme yeri, şirkete ait bir banka hesabı olabilir. Sermaye taahhüdünde bulunanların şirket kasasına veya şirketin bir borcunu ödeme ya da şirkete karşı alacaklarını takas etme gibi farklı usul ve yöntemler ile sermaye taahhüdü borcundan kutulamazlar.

Sermaye ödeme banka hesabının bazı özellikleri vardır. Bunlardan en önemlisi, sermaye ödeme hesabı üzerinde ancak ve ancak şirket esas sözleşmesinde gösterilen ilk yönetim kurulu tasarruf edebilir. Eğer hesap üzerinde yönetim kurulunun tasarruf yetkisi kısıtlanmış veya başkaları -örneğin ödemeyi yapan kurucu ortak- da tasarruf yetkisine sahipse, TTK'nın  395'inci maddesi koşulu yerine getirilmemiş olacağından, ticaret sicili müdürünün şirketin tescil talebini reddetmesi gerekir. Ticaret sicili müdürü bu durumu bankanın vereceği bir mektupla tespit edecektir. Sermaye ödeme hesabının bulunduğu banka, taahhüt edilen payların, kanunda veya esas sözleşmede öngörülmüş bulunan ve kanunda yazılı olandan daha yüksek olan tutarlarının ödendiğini teyit eden bir mektup hazırlar. Bu mektup, ticaret sicili müdürlüğüne hitaben yazılır. Elbette bankanın bu mektubun içeriğinin doğru olamaması durumunda hukuki sorumluluğu gündeme gelebilir.

Sermaye ödeme hesabının diğer özellikleri şöyledir; Sermaye ödeme hesabı vadesiz bir hesaptır ve kurulmakta olan şirket adına açılır. Banka, sermaye ödeme hesabındaki tutarı, şirketin tüzel kişilik kazandığını bildiren sicil müdürlüğü yazısının sunulması üzerine, sadece şirkete ödeyebilir. Buradan hesaptaki paranın şirket tüzel kişilik kazanıncaya kadar bloke olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Şirket, 335'inci maddenin birinci fıkrasında öngörülen noter onayı tarihinden itibaren, üç ay içinde tüzel kişilik kazanamadığı takdirde, bu hususu doğrulayan bir sicil müdürlüğü yazısının sunulması üzerine, bedeller banka tarafından sahiplerine geri verilir. Böylece, sermaye ödeme hesabı, şirketin tüzel kişilik kazanması ile kapatılarak, hesaptaki para tüzel kişilik kazanmış olan şirket adına açılacak hesaba aktarılır. Şirket tüzel kişilik kazanmaz ise, bedeller sahiplerine geri verilmek suretiyle hesap yine kapatılır.

2) Kira güvencesi hesabı
Türk Borçlar Kanunu'nun 342'inci maddesinin uygulaması da kira güvence hesabı denilebilecek yeni bir hesap türünün zorunlu kılmaktadır. Kira güvencesine uygulamada kira depozitosu da denilmektedir. Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence ya da depozito verme borcu getirilmişse, bu güvence üç aylık kira bedelini aşamaz. Kira güvencesi para veya kıymetli evrak şeklinde kararlaştırılabilir.

Güvence olarak para veya kıymetli evrak verilmesi kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya verenin onayı olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir tasarruf hesabına yatırır, kıymetli evrakı ise bir bankaya depo eder. Maddede tasarruf hesabından bahsedilmesi doğru olmamıştır. Çünkü tasarruf mevduatı sahibi sadece gerçek kişiler olabilir. Bu durumda kiracı örneğin bir şirket ise, kira güvencesi hesabı açamayacaktır.

Kira güvencesi hesabının genel özellikleri şöyledir; Hesap kiracı adına açılmakla birlikte, hesapta mutlaka kiralayan da gösterilmelidir. Bankaya kira sözleşmesinin ibrazının gerekip gerekmeyeceği, ikincil mevzuatla düzenlenebilir. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya kira ilişkisinden dolayı taraflardan her hangi birinse karşı icra takibinin kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri verebilir. Hesap müşterek bir hesap olmamasına rağmen, tamamen veya kısmen geri verilmesi, ortak iradeye bağlıdır. Vadeli bir hesap olup, vadesi, kira sözleşmesinin sonudur. Ancak kira sözleşmesi sona erdirilmediğinden, belirsiz süreli hale gelirse, vadeli kira güvencesi hesabının vadesi, elbette yürürlükteki mevduat gereği aynı süre ile yenilenmiş olacaktır.

Kiraya veren, kira sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay içinde kiracıya karşı kira sözleşmesiyle ilgili bir dava açtığını veya icra ya da iflâs yoluyla takibe giriştiğini bankaya yazılı olarak bildirmemişse banka, kiracının istemi üzerine güvenceyi geri vermekle yükümlüdür. Ancak kira sözleşmesi süresiz hale gelmişse, kiraya verenin yine aynı süre içerisinde bu durumu bankaya bildirmesi gerekir. Aks i takdirde, banka kira sözleşmesinin belirsiz süreli hale geldiğini bilemeyeceğinden, talepte bulunan kiracıya hesabındaki güvenceyi ödeyebilir.

3) Ön ödemeli taksitle satış hesabı
Türk Borçlar Kanunu'nun 264'üncü maddesi ile düzenlenen yeni bir satım türü de ön ödemeli taksitle satıştır. Ön ödemeli taksitle satış, alıcının taşınır bir malın satış bedelini önceden taksit taksit ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı alıcıya devretmeyi üstlendikleri satıştır. Ön ödemeli taksitle satış sözleşmesi yazılı olmak zorunda ve taksitlerin hangi bankaya ödeneceği de gösterilmek zorundadır. Ön ödemeli taksitle satış sözleşmesinde taksitlerin ödeneceği banka gösterilmezse, sözleşme geçersizdir.

O halde ön ödemeli taksitle satışla ilgili düzenlemelerin uygulanabilmesi için, taksitleri ödeme yeri bir banka hesabı olacağından, mutlaka bir banka hesabı açılmalıdır. Bu hesaba ise, ön ödemeli taksitle satış hesabı denir.

Ön ödemeli taksitle satış sözleşmesinin genel özelikleri ise şöyledir; Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleş melerde alıcı, ödemeleri sözleşmede belirtilen bir bankada kendi adına açılacak gelir getiren bir tasarruf veya yatırım hesabına yatırmakla yükümlüdür. Bir başka ifade ile ön ödemeli taksitle satış hesabı, alıcı adına açılır. Hesap, tasarruf hesabı olduğundan, sadece gerçek kişiler ön ödemeli taksitle satış sözleşmelerinde alıcı olabilir. Keza tasarruf mevduatı, sadece gerçek kişilere ait olabilir. Kanaatimce bu hatalı ifadenin tüzel kişiler için olumsuz sonucu olacağı gözden kaçırılmıştır. Hesap vadeli bir hesaptır. Vadesi, ödeme süresi kadar olabilir. Böyle bir durumda ise taksitlerin, vadeden önce hesaba ödenmesine olanak sağlanmalıdır. Keza gelir getiren bir hesap olacağından, katılım bankalarının özel cari hesapları buna uygun değildir.

Banka, hem hesap sahibi alıcının hem de satıcının çıkarlarını gözetmek zorundadır. Açılan hesaptan her iki tarafın rızasıyla ödeme yapılabilir. Bu rıza önceden verilemez. O halde hesap müşterek hesap olmamasına rağmen ödemeler için müşterek irade şarttır.

Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, satılanın devrine kadar Türk Borçlar Kanunu 268 inci madde uyarınca sözleşmeden cayarsa satıcı, bu hesap üzerindeki bütün haklarını kaybeder. Satılanın devredilmesini isteyen alıcı, hesabındaki bakiyeden, satış bedelinin en çok üçte birlik kısmını satıcı lehine serbest bırakabilir.

Bu hesap, tasarruf mevduatı yerine bir yatırım hesabı olarak da açılabilir. Ancak yatırım hesabı portföyüne sabit getirili, yani faiz getirili menkul kıymetlerin dahil edilip edilmeyeceği, hesap sahibinin tercihine bağlı olduğundan, hem mevduat hem de katılım bankaları, vatandaşlarımızın dini tercihlerini yerine getirebilirler."

Sonuç
Yeni kanunların uygulaması için bankacılık sistemimize yeni hesap türleri girmiştir. Ancak bu hesap türlerinin özellikleri hakkında tereddütte yer verecek ifadeler olduğu gibi, yasal olarak düzenlenmemiş, boşlukta kalan hususlar da vardır. Katılım bankalarının hesap türlerinin uygulama kapsamına alınması, madde metinlerindeki tasarruf mevduatı ifadesinin kullanılmasının olumsuz sonuçlarının giderilmesi şarttır. Bu sebeple, bu hesap türlerinin özelliklerinin bir an evvel ikincil mevzuatla düzenlenerek, uygulamada çıkacak tereddüt ve güçlüklerin önüne geçilmelidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın ilgili tebliğinde yakın zamanda söz konusu düzenlemeler yapılabilir.
Kaynak: Prof. Dr. Erol ULUSOY / İstanbul Aydın Üniversitesi Rektör Yardımcısı - Ulusoy Hukuk Bürosu / Dünya