Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / GELİYOR GELİYOR LOJİSTİSYENLER GELİYOR

GELİYOR GELİYOR LOJİSTİSYENLER GELİYOR

GELİYOR GELİYOR LOJİSTİSYENLER GELİYOR10.09.2013
Alın size yeni bir kavram, alın size yeni bir meslek, alın size yeni bir unvan. Yok yok, bu unvanı ben bulmadım, Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun 26.07.2012 tarihli toplantısında Lojistik Yönetimi, Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık ile Ulaştırma ve Lojistik Bölümü mezunlarına "Lojistisyen” denilmesi kararlaştırıldı ve artık bu eğitimleri alan gençler bir unvana sahip oldular.

Malum, üniversitelerin kayıt dönemi ve yine bir çok kişi, lojistik bölümlerini yazmakla  yazmamak arasında kalmış olmalı ki, çok sayıda telefon ve e-posta aldım bu konu hakkında. Lojistik bölümünden mezun olunca ne olunuyor tam olarak, iş bulma imkanı var mı, hatta, bir meslek sahibi olmuş sayılırlar mı çocuklarımız diye soranlar dahi var. Ben de özellikle bu yıl, gönül rahatlığı ile bu soruyu soranlara, evet bir meslek sahibi oluyorlar, onlar birere lojistisyen olacaklar diyorum. Yüzüme nasıl baktıklarını ise hiç söylemeyeyim. Şaşkınlık içinde kalanlar olduğu gibi, espri yaptığımı düşünenlerin sayısı da bir hayli fazla. Aslında biz de ilk duyduğumuzda bunun bir espriden ibaret olduğunu sanmıştık, ama sonra, bir Kamu Kuruluşu’nun açıklaması olduğunu öğrenince kelimenin anlamını irdelemeye, kabullenmeye ve algımızı yükseltmeye çalıştık. Biz diye hitap ediyorum, çünkü sektörde yer alan ve konudan haberdar olan  neredeyse herkesin aynı şeyleri düşündüğüne eminim.

 

İçinde bulunduğumuz “lojistik” sektörü, son yıllarda bir hayli ön plana çıkan ve artık bilim olduğu kabul edilen, çok kişiye istihdam da yaratan önemli bir iş dalı. Düşünüyorum da bundan çok değil, 15 yıl önce kimin aklına gelirdi, televizyonda lojistik ile ilgili programlar yapılacağı, büyük sanayi devlerinin üst düzey yöneticilerinin birer birer konuk olup konuşacakları, ülkenin en önemli sektörlerinden bir tanesi olarak anılacağı. Ama gelinen noktada, ticaretin ve değişimin hayatımızdaki öneminin artması ile lojistik de son derece önemli bir hal aldı.

 

İstanbul Üniversitesi ile başlayan Lojistik Yüksek Okulları kervanına kısa bir süre sonra özel üniversiteler ve bir çok devlet üniversitesi de eklendi ve kimi iki senelik, kimi dört senelik olmak üzere lojistik ile ilgili bölümler hızla arttı. Türkiye’de bu konu başlığı ile eğitim veren okul sayısını araştırdığımda yaklaşık 55 civarı olduğu bilgisine vardım ki, aynı zamanda bir akademisyen olan ben dahi hayretler içerisinde kaldım. Tabi aklıma türlü türlü sorular gelmedi değil; sayı çok mu, bu denli ihtiyaç var mı, üniversiteler yeterince yetişmiş akademisyen kadrolara sahipler mi, okullardan mezun olan gençler için yeterli iş fırsatı var mı, öğrenciler yeterince yabancı dil öğrenerek mezun olabiliyorlar mı; gibi gibi. Bu denli kısa bir süre içerisinde bu kadar çok bölümün açılmış olmasını, bir tür plansızlık ve biraz da ne yazık ki ticari gördüğümü itiraf etmeliyim. Malum ülkemizde bir konunun o anda popüler hal alması, tüm yatırımcıların bahsedilen alana kaymasına neden olur. Bu durumu daha önce pek çok sektörde de yaşadık. Bir taraftan baktığımızda, koca bir ülkenin, bu denli genç bir nüfusa sahip olması ve lojistik gibi, çok stratejik ve önemli bir konuda bu sayıda bölümün var olması, çok da aşırı gelmeyebilir. Ancak, önemli olan sayıdan öte, bu okulların niceliği. Sektörümüz gitgide eğitimli personelle doluyor, diğer bir deyişle lojistisyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu sevindirici bir olay elbette, bir de bu arkadaşlarımız okurlarken, yeterli düzeyde staj ve iş deneyimi ile yoğurulsalar ve okulu bitirdiklerinde sudan çıkmış balık olmasalar ne de güzel olurdu. Ümit ediyorum ki o günleri de göreceğiz.

Bir tarafta sektörde yetişen ve alaylı diye nitelendirdiğimiz bir güruh, diğer tarafta okullu ama sahadan bihaber lojistisyenler. Sektörde eğitimli insanların sayısının artması, tabiri caizse tam olmamış olmalarına rağmen, yine de, buruk da olsa şahsen beni sevindiriyor. Sektöre hoş geldiniz lojistisyenler, sektöre hoş geldiniz, meslektaşlarım.

Hakan Çınar/Dünya Gazetesi