Alın size yeni bir kavram, alın size yeni bir meslek, alın
size yeni bir unvan. Yok yok, bu unvanı ben bulmadım, Yükseköğretim Yürütme
Kurulu’nun 26.07.2012 tarihli toplantısında Lojistik Yönetimi, Uluslararası
Lojistik ve Taşımacılık ile Ulaştırma ve Lojistik Bölümü mezunlarına
"Lojistisyen” denilmesi kararlaştırıldı ve artık bu eğitimleri alan
gençler bir unvana sahip oldular.
Malum, üniversitelerin kayıt dönemi ve yine bir çok kişi,
lojistik bölümlerini yazmakla yazmamak
arasında kalmış olmalı ki, çok sayıda telefon ve e-posta aldım bu konu
hakkında. Lojistik bölümünden mezun olunca ne olunuyor tam olarak, iş bulma
imkanı var mı, hatta, bir meslek sahibi olmuş sayılırlar mı çocuklarımız diye
soranlar dahi var. Ben de özellikle bu yıl, gönül rahatlığı ile bu soruyu
soranlara, evet bir meslek sahibi oluyorlar, onlar birere lojistisyen olacaklar
diyorum. Yüzüme nasıl baktıklarını ise hiç söylemeyeyim. Şaşkınlık içinde
kalanlar olduğu gibi, espri yaptığımı düşünenlerin sayısı da bir hayli fazla.
Aslında biz de ilk duyduğumuzda bunun bir espriden ibaret olduğunu sanmıştık,
ama sonra, bir Kamu Kuruluşu’nun açıklaması olduğunu öğrenince kelimenin
anlamını irdelemeye, kabullenmeye ve algımızı yükseltmeye çalıştık. Biz diye
hitap ediyorum, çünkü sektörde yer alan ve konudan haberdar olan neredeyse herkesin aynı şeyleri düşündüğüne
eminim.
İçinde bulunduğumuz “lojistik” sektörü, son yıllarda bir
hayli ön plana çıkan ve artık bilim olduğu kabul edilen, çok kişiye istihdam da
yaratan önemli bir iş dalı. Düşünüyorum da bundan çok değil, 15 yıl önce kimin
aklına gelirdi, televizyonda lojistik ile ilgili programlar yapılacağı, büyük
sanayi devlerinin üst düzey yöneticilerinin birer birer konuk olup
konuşacakları, ülkenin en önemli sektörlerinden bir tanesi olarak anılacağı.
Ama gelinen noktada, ticaretin ve değişimin hayatımızdaki öneminin artması ile
lojistik de son derece önemli bir hal aldı.
İstanbul Üniversitesi ile başlayan Lojistik Yüksek Okulları
kervanına kısa bir süre sonra özel üniversiteler ve bir çok devlet üniversitesi
de eklendi ve kimi iki senelik, kimi dört senelik olmak üzere lojistik ile
ilgili bölümler hızla arttı. Türkiye’de bu konu başlığı ile eğitim veren okul
sayısını araştırdığımda yaklaşık 55 civarı olduğu bilgisine vardım ki, aynı
zamanda bir akademisyen olan ben dahi hayretler içerisinde kaldım. Tabi aklıma
türlü türlü sorular gelmedi değil; sayı çok mu, bu denli ihtiyaç var mı,
üniversiteler yeterince yetişmiş akademisyen kadrolara sahipler mi, okullardan
mezun olan gençler için yeterli iş fırsatı var mı, öğrenciler yeterince yabancı
dil öğrenerek mezun olabiliyorlar mı; gibi gibi. Bu denli kısa bir süre
içerisinde bu kadar çok bölümün açılmış olmasını, bir tür plansızlık ve biraz
da ne yazık ki ticari gördüğümü itiraf etmeliyim. Malum ülkemizde bir konunun o
anda popüler hal alması, tüm yatırımcıların bahsedilen alana kaymasına neden
olur. Bu durumu daha önce pek çok sektörde de yaşadık. Bir taraftan
baktığımızda, koca bir ülkenin, bu denli genç bir nüfusa sahip olması ve
lojistik gibi, çok stratejik ve önemli bir konuda bu sayıda bölümün var olması,
çok da aşırı gelmeyebilir. Ancak, önemli olan sayıdan öte, bu okulların
niceliği. Sektörümüz gitgide eğitimli personelle doluyor, diğer bir deyişle
lojistisyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu sevindirici bir olay elbette,
bir de bu arkadaşlarımız okurlarken, yeterli düzeyde staj ve iş deneyimi ile
yoğurulsalar ve okulu bitirdiklerinde sudan çıkmış balık olmasalar ne de güzel
olurdu. Ümit ediyorum ki o günleri de göreceğiz.
Bir tarafta sektörde yetişen ve alaylı diye
nitelendirdiğimiz bir güruh, diğer tarafta okullu ama sahadan bihaber
lojistisyenler. Sektörde eğitimli insanların sayısının artması, tabiri caizse
tam olmamış olmalarına rağmen, yine de, buruk da olsa şahsen beni sevindiriyor.
Sektöre hoş geldiniz lojistisyenler, sektöre hoş geldiniz, meslektaşlarım.
Hakan Çınar/Dünya Gazetesi