Küresel ekonomide yaşanan birçok güçlüğe rağmen, son yıllarda her alanda kapsamlı dönüşümler gerçekleştiren Türkiye’nin büyüme sürecinde, lojistik sektörü de yapısal reformlarla büyük mesafeler aldı.
1990’lı yıllardaki yatırımlarla altyapısını ve filolarını güçlendiren Türk taşımacılık sektörü, 2000’li yıllardan itibaren dünya lojistik aktörleri arasında yerini alan ve etkinliğini artıran dinamik bir sektör haline geldi.
Bugün itibariyle, karayolunda Avrupa'nın en genç ve en büyük TIR filosuna, denizyolunda da 30,3 milyon dwt (deadweight) tonluk taşıma kapasitesine sahip Türkiye, intermodal taşımacılığın altyapısını oluşturacak demiryolu yatırımlarıyla da ulaştırma alanında önemli bir bölgesel güç haline gelmektedir.
Bu noktada Türkiye’de lojistiğin üç temel dinamiği var: Yurtiçi ticaret lojistiği, yurtdışı ticaret lojistiği ve üçüncü ülkeler arası lojistik hareketlerinin Türkiye merkezli verilebilecek olması. Türkiye özellikle büyüme ve gelişme eğilimini sürdüren Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerine ulaşmada da stratejik bir üretim, depolama ve aktarma merkezi olarak dikkatleri çekmektedir.
Ülkemizin lojistik imkânlarına bakıldığında üçüncü ülkeler arası lojistik hareketlerinin gerçekleştirilmesinde tüm taşıma modlarımız önemli potansiyellere sahip. Kapsamlı bir doğu-batı karayolu ağına sahip olan ülkemizde, demiryolu hatlarımız da intermodal taşımacılık servislerinin kullanılmasında önemli bir yer teşkil ediyor. Kars-Tiflis-Bakü Hattı üzerinden örnek verecek olursak; proje tamamlandığında Çin’den çıkan yükler Rusya’ya alternatif olarak Türkiye üzerinden geçip Almanya’ya kadar ulaşabilecek. Bu imkânları arka arkaya koyduğumuz zaman Çin- Avrupa Hattı, Kuzey Afrika hattı olmak üzere çok ciddi bir demiryolu taşımacılık potansiyelimiz olduğunu görüyoruz.
Aynı zamanda özel şirketlerin ciddi yatırımlarıyla küresel pazarın hayli üstünde bir performans gösteren ve kapasitesini artıran Türk hava kargo sektörümüz, açılan yeni hatlarla uzak hedef pazarlar için beklentileri artırdı. Özellikle 3. havalimanının tamamlanmasıyla birlikte İstanbul’un hava kargoda önemli bir aktarma merkezi olması öngörülüyor.
Öte yandan denizyolu taşımacılığında tamamlanacak büyük liman projeleri üçüncü ülkeler arası lojistik hareketlerinde destekleyici unsurumuz olacak. Tekirdağ’da bu yıl faaliyete geçmesi beklenen Asyaport Limanı, Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkeler tarafından aktarma limanı olarak kullanılabilecekken, Orta Balkanlar’a ve Avrupa’ya da bağlantı noktasında önemli bir koridor olacak. Çalışmaları devam eden Çandarlı, proje aşamasındaki Filyos ve Mersin limanları da ülkemiz üzerinden geçecek transit ticaretin artmasında etkin rol oynayacaklar.
Tüm bu potansiyellerimizi değerlendirdiğimizde yurtiçi ve yurtdışı hareketlerdeki iyileştirmeler ile birlikte üçüncü ülkelerle operasyonlarda kaydedilecek gelişmeler, bizleri net hizmet ihracatçısı da yapacak. Buradan kaynaklanacak lojistik ölçekteki büyümeler, ülkemiz mal hareketlerinin daha ucuz maliyetlerle ve rekabetçi koşullarla yapılmasını sağlayacak.
Turgut ERKESKİN / UTA KÖŞE YAZISI