Türkiye’deki yük piyasası büyümeye devam ediyor mu?
Geride bıraktığımız 2015 yılı Türkiye’deki tüm sektörlerde olduğu gibi lojistik için de zor bir yıl oldu ve sektör olarak farklı sıkıntılarla karşılaştık.
Yıl içinde iki kez parlamento seçimlerinin yapılmasının getirdiği belirsizlik ortamı, döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmalar sanayi ve dış ticaret firmalarını olduğu kadar bizleri de zorladı. Komşu coğrafyalardaki politik sıkıntılar ve mülteci konusuyla beraber AB ülkelerinin sınır kontrollerini artırmasının yanı sıra küresel ekonomik sıkıntıların devam etmesiyle, ithalat ve ihracatta önemli düşüşler yaşandı.
Dış ticaret rakamlarında yaşanan bu düşüşler lojistik sektörünü de yakından etkiledi. Sektör firmaları ciro hedeflerini revize etti ve bu süreçte birçok yatırım kararı da ertelendi.
Ancak Türkiye’de çok dinamik bir ticaret ve yatırım ortamı da varlığını sürdürüyor. Dolayısıyla tüm olumsuz koşullara rağmen Türkiye halen lojistik sektörüne yatırım için pek çok fırsat barındırıyor.
Türkiye’de liman, havalimanı ve diğer taşımacılık altyapılarına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye’de ulaşım altyapısının gelişmesi konusunda çok fazla çalışma yürütülüyor. Yeni İstanbul Havalimanı, 3. Köprü, Marmaray, hızlı tren, duble karayolları, liman yatırımları, demiryollarının yenilenmesi, lojistik merkezler ve intermodal aktarma terminalleri gibi önemli altyapı projelerimiz var.
Ulaşım alanında gerçekleşen bu yatırımların verimli sonuçlara ulaşması ve ülke sanayisinin rekabetçiliğine katkıda bulunabilmesi için, işletmelerinin de çağdaş yöntemler ve modellerle yürütülmesi gerekmektedir. Nitekim, tüm bu alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde ve işletilmesinde özel sektörün etkin bir katılımı söz konusu.
Lojistik sektörüne yönelik tüm projelerde lojistik master plan üzerinden hareket etmek, en az 50 yıl sonrasını düşünerek lojistikte sürdürülebilir büyümeye hizmet edecek bir yapı kurulması gerekmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’nin lojistik master planının hazırlanması çalışmaları kamu idaresi tarafından yürütülüyor.
Özellikle İstanbul’da olmak üzere yaşanan trafik sıkışıklığı için neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de son yıllarda karayolu ağı son derece geliştirildi. Hem doğu-batı ekseninde, hem de kuzey-güney ekseninde ulusal ve uluslararası yük ve yolcu taşımacılığını rahatlatan 17 bin 898 kilometre bölünmüş yol yapıldı.
İstanbul, son 10 yıllarda bölgedeki dış ticaretin ve lojistiğin merkezlerinden biri haline gelmiş ve nüfusu 16 milyonu aşmıştır. Dünyanın benzer kalabalık şehirlerinde olduğu gibi, İstanbul’da gerek şehir içi gerekse şehri transit geçen insan ve yük trafiği çok yoğun, mevcut altyapı da bu trafiği kaldırmıyor. Ancak projeler de üretilmeye ve gerçekleştirilmeye devam ediliyor.
İstanbul Boğazı’nı geçmeye yönelik köprü ve deniz altı tünel yatırımlarının yanı sıra, Marmara Denizi üzerinden oluşturulmakta olan ve İstanbul’a uğramayan yeni denizyolu koridorlarıyla trafik yoğunluğunun bir miktar rahatlayacağını umut ediyoruz.
Hem şehirdeki yaşam kalitesinin artması hem de lojistik sektörünün sürdürülebilir büyümesi için intermodal taşımacılığın geliştirilmesi İstanbul’un gelişimi adına çok önemlidir.
AB sınırındaki yığılmalar ve Gümrük Konuları için neler söylemek istersiniz?
Öncelikle mal hareketlerinin serbest olduğu AB ile Türkiye arasında Türk araçlarının ve şoförlerinin vizeye ve geçiş belgelerine tabi olarak kotalar çerçevesinde hareket edebiliyor olması kabul edilebilir değil. AB DG-Move tarafından yaptırılan etki analizinin sonucu da bu uygulamanın hem Türkiye’ye hem de AB’ne ekonomik açıdan zarar verdiğini açıkça ortaya koymuştur. AB tarafının bu konuyu daha etraflıca değerlendirmesinin zamanı gelmiştir.
Türk lojistik firmalarına ve araçlarına uygulanan tarife dışı engeller ve yaptırımlar, hem sınır geçişlerinde sıkışıklıklar oluşmasına, hem de lojistik akışların yavaşlamasına neden olmaktadır. Diğer yandan AB ülkelerinin mülteci sorunuyla beraber sınır kontrollerini artırması da tedarik zincirindeki akışları etkilemektedir.
Gündemde olan, Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliği anlaşmasının yeniden değerlendirilecek olması tüm bu sıkıntıların çözümü için bir fırsattır ve her iki tarafta da iyi değerlendirilmelidir.
İran’a yaptırımların kalkmasının Türkiye üzerinden yapılacak transit ticarete etkisi nedir?
İran’a yaptırımların kalkması hem AB ülkelerinin hem de Türkiye’nin dış ticaretini olumlu etkileyecektir. AB ile İran arasındaki ticaretin hacminin artacak olmasının, özellikle İran’ın kuzeyine yapılan ticarette transit ülke konumunda olan Türkiye’ye olumlu etkileri olacaktır. Türkiye, AB ile İran arasındaki köprü ülkedir ve karayolu ile demiryolu trafiğinin tamamı Türkiye üzerinden geçecektir.
Sonuç olarak politik ortamın dengeli olması ve bu ülkeyle yapılan ticaretin artarak gelişmesinin küresel refaha etkisi olumlu olacaktır. Bu açıdan baktığımızda tarihi ilişkilerimiz olan komşumuzda yaşanan olumlu gelişmelerin her iki ülkeye ve AB ülkelerine olumlu yansıyacağını değerlendiriyoruz.
Kaynak: Freight Business Journal