Üretimin başladığı ilk günden itibaren lojistik
ekonominin önemli unsurlarından biri olmuştur. Bugün geldiğimiz noktada ise
sanayiyi ve üretimi lojistikten bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Artık firmalar sadece ürünlerinin kalitesi ve fiyatı ile
değil aynı zamanda tedarik zincirlerinin kalitesi, güvenirliliği ve sürdürülebilirliği
ile rekabet etmektedirler. Tedarik zincirleri içinde malların efektif hareketi
lojistik imkan ve kabiliyetleriyle doğrudan ilişkilidir.
Günümüzde çağdaş ülkeler dünyadaki değer zincirinden daha
fazla pay alabilmek için lojistik sektörüne hakkını teslim etmekte ve lojistik
sektörünün gelişimine destek vermektedir. Türkiye’de de lojistiğin stratejik
sektör kabul edilmesi bu anlamda sevindiricidir.
Lojistiğin gelişmesinin temel unsurlarından belki de en
önemlisi altyapı çalışmaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde son
dönemde altyapı yatırımları hem devlet hem de özel sektör eliyle lojistik
kabiliyetlerimizi geliştirmek için tüm hızıyla sürmektedir.
Son yıllarda gelişen altyapı çalışmalarımız göz önüne
alındığında havayolunda kat edilen mesafeyi dünya çapında bir başarı hikayesi
olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Özellikle Türk Sivil Havacılık
Sektörü’ndeki gelişim, lojistikte başarıyı yakalayabilmek için gerekli faktörlerin
doğru ve zamanında yapılandırılmasının önemini de ortaya koymuştur.
Bu faktörleri dört başlıkta sıralamak gerekirse; ülkenin
ve dünyanın ihtiyaçlarının doğru analizi ile verimli bir model oluşturulması,
alt yapı imkanlarının sağlanması, mevzuatın yatırıma ve rekabete elverişli
ortam sunması ve özel sektörün girişimciliği şeklinde özetleyebiliriz.
İhtiyaçların başında Atatürk Havalimanı ve İstanbul
Sabiha Gökçen’de hava kargo taşımacılığında yaşanan altyapı sorunları ve kapasite
yetersizliği geliyordu. Yapılan yatırımlar sayesinde bu sorunlar aşılıyor. Mevzuattaki
değişiklikler arzu edilen seviyede olmasa da yatırımların önü yavaş yavaş açılıyor.
Bu vizyon ile gerçekleştirilen atılımlar özel sektörün girişimcilerini de
tetiklemiş durumda. Türkiye’den Türk Hava Yolları, MNG, Pegasus ve Atlas Global
gibi markaları dünyaya tanıtma şansı yakalanmış olması bizleri gururlandırıyor.
Havayolu taşımacılığında 2002 yılından bu yana yaşanmakta
olan büyüme ve özel sektörün ihtiyaçları İstanbul’da yeni bir havalimanı
gerekliliğini de ortaya çıkardı. Yapılmakta olan 3. havalimanı ile Türkiye’nin ‘küresel
aktarma merkezi’ olma potansiyeli de artacaktır. Rakamlara bakıldığında ortaya
çıkan tablo sektör açısından umut vaat etmektedir. Kargo ve posta dâhil toplam
dış hat yük trafiği 2004 yılında yaklaşık 255 bin ton seviyesindeyken 2015
yılında 760 bin tonun üzerinde rakamlara ulaşılmıştır. 2018 yılında bu rakamın
3 milyon ton seviyesine ulaşması hedeflenmektedir.
Türk Sivil Havacılık sektörünün bugün geldiğimiz noktadaki
başarı modeli demiryolları serbestleştirilmesinde de örnek alınmalıdır. Çin ile
Türkiye arasındaki demiryolu ağının tamamlanması sektör gündeminin en önemli
konu başlıklarından biri haline gelmiştir.
Çin ile Avrupa arasında kurulan hattın, Türkiye üzerinden
geçirilmesi, yük trafiğinin ülkemize çekilmesi ve Türkiye’nin döviz gelirinin
arttırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu noktada Çin'in ortaya koymuş
olduğu ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ politikası dolaylı olarak bize önemli bir
destektir. Bugüne kadar ekonomik aktivitesinin olmadığı Kafkaslar ve Güneydoğu Avrupa’yı
hedefleyen Çin, kendisine üç önemli rota belirlemiştir. Bu üç rotadan iki
tanesi Türkiye üzerinden geçmektedir. Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve
Gürcistan üzerinden Türkiye'ye gelen Orta Koridoru ile Pakistan, İran, Türkiye
üzerinden geçen Güney Koridoru ülkemizi transit taşımacılıkta çok önemli bir
noktaya taşıyacaktır. Ancak bu hatların potansiyel olmaktan çıkıp işlevsel bir
hale getirilebilmesi için gerekli altyapı çalışmalarının en kısa sürede
tamamlanması gerekmektedir. Bu noktada Türkiye ile Kafkaslar arasındaki bağlantıyı
sağlayacak olan Bakü-Tiflis-Kars hattının Türkiye sınırlarında kalan eksik
kısmının yılsonuna kadar tamamlanmasıyla bu hattı önümüzdeki yıl kullanabilmeyi
umuyoruz.
BTK’nın devreye alınmasında geciktiğimiz her gün Gürcistan’ın
Karadeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşması ile mevcut yük potansiyelini çekme
ihtimali artmaktadır. Biz geç kaldığımızda Çin’den gelen yük trafiği Gürcistan Limanları
üzerinden Romanya’ya ulaşacak ve dolayısıyla Türkiye bu önemli yük trafiğinde sistemin
dışında kalacaktır.
Turgut ERKESKİN