Türkiye,
sanayi ağırlıklı büyümesini sürdürüyor. Ülkemizin dünya arenasında daha fazla
söz sahibi olması için en az yüzde 4 ve üzeri büyümesi gerekiyor. (Bu oranın
yüzde 5 olduğunu söyleyen uzmanlar da var.) Uzun yıllardır ‘bir tarım ülkesi’
olarak adlandırılan Türkiye’nin son yıllarda sanayi ürünleri ile dünya
pazarlarında adından söz ettirmek istemesi, sanayi çarklarının daha hızlı,
verimli ve işlevsel dönmesine bağlı. Üretilen ürünlerin dünya pazarlarına anında
ve zamanında ulaştırılması ise üretim yapan ülkelerin olmazsa olmazları
arasında yer alıyor. İşte tam da bu noktada lojistik süreçler işin içine dahil
oluyor. Lojistik avantajları iyi kullanan ülkeler bir adım ön plana çıkarken,
diğer ülkelere de bu anlamda fark atabiliyorlar.
Türkiye’nin
bölgesinde bir ‘lojistik üs’ ya da ‘lojistik hub’ olma olasılığı lojistik
sektörü tarafından son yıllarda enine boyuna tartışılıyor. Aslında Türkiye,
dünyanın en önemli lojistik pazarlarından birini oluşturuyor. Türkiye, “Geleceğin
En Önemli Lojistik Pazarları” sıralamasında 11. durumda. Ülkemizin 10. sırada
olduğunu ve bir basamak gerilediğini de burada hatırlatmakta fayda var.
Ülkemizin lojistik hub olmasının en kestirme ve olmazsa olmaz yolu da Lojistik
Master Planı’ndan geçiyor. 2016'da sektörümüzün en önemli gündem maddelerinden
birini de Lojistik Master Planı oluşturuyor. Lojistik Master Planı’nın aralık
sonunda bakanlıkta ihaleye çıktı, yeterlilikler toplandı ve ocak sonuna kadar
süre tanındı. Sektör, önümüzdeki iki yıllık süreçte Lojistik Master Planı’nın
hazır olmasını bekliyor. Master Plan’la ilgili sektörde soru işaretleri de var.
Master Plan’la Türkiye’nin nasıl planlandığı ortaya çıkacak. İhtiyaçlar ve
yatırımlar bu plan çerçevesinde şekillenecek. İhaleye giren firmalar için
belirli yeterlilik koşulları var. Bunlardan en önemlisi bugüne kadar en az 2
milyon 700 bin liralık bir projeyi gerçekleştirmiş olmak. Bu, oldukça büyük ve
kritik bir miktar. Bu miktarı karşılayabilecek çok fazla firma ülkemizde
maalesef bulunmuyor. Bakanlığın bu konuda revizeye gitmesi gerekebilir ve sektörde
böyle bir beklenti de var.
Ülkemizin
son dönemlerde komşuları ile yaşadığı problemler de sektörümüzü etkiliyor. Bir
dönem yabancı yatırımcının gözdesi konumunda olan Türkiye, çevremizde yaşanan
olumsuz gelişmelerden dolayı eski cazibesini kaybetmiş durumda. Uzmanlar,
sektörümüzün gelişebilmesi için yerli firmaların dışa açılması gerektiğinin
altını çiziyorlar. Yine uzmanlar, yakın bir geçmişe kadar global firmaların
büyük ilgi gösterdiği Türk lojistik sektörünün, bölgede ve Türkiye’de yaşanan
siyasi gerginlikler nedeniyle özellikle yatırım konusunda bu ilgiyi
kaybettiğinin altını çiziyorlar. Sektörde yabancı yatırımın durduğunu dile
getiren uzmanlar, firmaların yatırım için güvenli ortamı aradığını
vurguluyorlar. Güven olmayan yerde yatırımdan bahsetmek elbette mümkün değil.
‘Güncel Global Lojistik Endeksleri’ de uzmanların açıklamalarını destekler nitelikte.
Yedi yıldır yayınlanan ve 45 ülkeyi büyüklük, iş ortamı, altyapı ve diğer
lojistik cazibe faktörleri açısından değerlendiren Agility 2016 Emerging
Markets Logistics Index (2016 Yeni Gelişen Pazarlar Lojistik Endeksi)
kapsamında gerçekleştirilen araştırmaya katılan bin 100 lojistik sektörü
yöneticisinin yüzde 61’i 2016’da küresel ekonomide belirsizlik ve kırılganlık
öngörüyor. Bir yıl öncesine kadar global yatırımcıların büyük ilgi gösterdiği
Türk lojistik sektörü, Agility 2016 Yeni Gelişen Pazarlar Lojistik Endeksi’nde
de düşüşe geçti. Bu endekste ‘Pazarın Dış Dünya ile Bağlanabilirliliği’
kısmında ilk 3 ülke BAE, Malezya ve Çin olarak belirlenirken, Türkiye önceki
endekse göre 3 sıra gerileyerek 18. sırada yer aldı. Türkiye, “Geleceğin En
Önemli Lojistik Pazarları” arasında ise 11. sırada yer alırken bir önceki yıla
göre 1 sıra geriledi. Türkiye, lojistik yatırımlar için en cazip pazar
sıralamasında ise yerinde sayarak 10. sırada yer aldı. Yabancı yatırımın
kesilmesi dikkat çeken bir trend. Ancak bir yandan da Türk firmalarının dışa
açılımında hızlanma gözleniyor. Türkiye lojistik sektörünün ülke olarak
karnesine baktığımızda 2015’te ciddi bir büyümenin olmadığını görebiliyoruz.
Sektörümüzde yüzde 25-30 civarında bile büyüyen firmalar var ama bunlar bir
elin parmakları kadar az. Totalde ise 2015’te sektörün düşük navlunla geçtiğini
söylemek mümkün. 2014 yılında yüzde 16 büyüyen sektör, olumsuz gelişmeler
yaşanmasaydı 2015’te büyümesini katlayabilirdi. Lojistik uzmanları bütün bu
bileşenlerin toplandığında ülkemiz firmalarının mutlaka dışarı açılması ve yeni
pazarlara yönelmesi gerektiğini belirtiyorlar. Yabancıdaki ilginin azalmasına
karşın Türk lojistik firmalarının yurtdışındaki yatırımlarını artırarak bir
denge oluşturuyor. Bu, dışa açılmayı sadece lojistik alanda görmüyoruz. Liman
işletmeciliği alanında da örnekler var. Ekvator, İtalya gibi ülkelerde liman
alıp işletiyoruz. Liman işletmeciliği konusunda ülke yetmemeye başladı dersek
abartmış olmayız herhalde. Aslında bu konuda daha cesuruz bile diyebiliriz.
Uzmanlar, lojistikte verimliliği artırabilmek için büyüklüğün çok önemli olduğunun
altını çiziyorlar. Hacminizi, kapasitenizi artırabildiğiniz sürece ölçek
ekonomiden istifade edip birim başına maliyetlerinizi düşürebiliyorsunuz.
Uzmanlar, niş alanlara yönelmenin firmaların rekabet gücünü artıracağına dikkat
çekiyor. Tekstil ve hazır giyim ülkemizin en önemli kanatlarından biri
konumunda. Bu kanatların uluslararası arenada iyi kullanılması gerekiyor. Bu ve
benzeri alanlardaki niş işler firmaların rekabet gücünü artıracak.
Kaynak:
transmedya.com