Türkiye'den
ithal edilen ürünlere uygulanan kısıtlamaların kaldırılması için atılan
adımları değerlendiren Bakan Tüfenkci, "Rusya ile her şey eski düzenine
dönüyor hatta daha güçlü bir ekonomik işbirliği kuracağımızı
söyleyebiliriz" dedi.
Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci Rus Haber Ajansı Sputnik News'e konuştu.
Bakan Tüfenkci'nin sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Türkiye
ve Rusya arasında ortak yatırım fonu kuruldu. Bu fonun kurulma amacı ve işlevi
nedir? Hangi projelere destek vermesi bekleniyor?
Geçen
günlerde Türkiye ve Rusya arasında ortak yatırım fonu kurulmasına ilişkin ortak
bildiri imzalandı. Ortak yatırım fonunda, Rusya Yatırım Fonu ile beraber
Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'nun bir araya gelmesi ve ilk etapta 500'er
milyon dolarlık rakam ortaya konularak 1 milyar dolarlık bir sermaye
öngörülmekte. Bu sermaye gerektiğinde artırılabilecek. Fon sayesinde iki ülke
işadamlarının ortak projeleri için fırsat yaratılmış olacak. Bu sayede iki
ülkede karşılıklı yatırımlar yapılacak, bu da ülkelerin iş ilişkilerinin
geliştirilmesine katkı sağlayacak. Fon ayrıca bizim şirketlerimizin ve Rus
şirketlerinin diğer üçüncü ülkelerle birlikte katılacakları projelerde de etkin
bir rol oynayacak. Fon, tarım, sağlık, turizm, altyapı, lojistik başta olmak
üzere öncelikli alanlarda ortak projelere kredi sağlayacak. Yine inşaat,
bankacılık ve enerji sektörleri bu fonun devreye girmesiyle etkilenecek sektörler
arasında yer almakta.
Türkiye
ve Rusya arasında ilişkilerin normalleşmesi ardından hangi alanda yatırımların
yapılması bekleniyor? Daha önce başlatılan yatırım projelerinin yeniden
canlandırılması yönünde bir çalışma var mı?
Türkiye
ile Rusya arasındaki ilişkiler öteden beri mevcuttur. İmparatorluk bakiyesi
olan bu iki devletin ilişkileri zaman zaman kesintiye uğrasa da köklü devlet
gelenekleri olmasından ötürü bu sızıntıları tamir etmeyi bilmişlerdir. İki
ülkenin birbirine rakip olmaktan ziyade tamamlayıcı partner ülkeler olduğu
kanaatindeyim. Yani Rusya'da olmayan ürünler bizde, bizde olmayan ürünler de
Rusya tarafında mevcut. İki tarafın akılcı ve pragmatik siyaseti de bu
tamamlayıcılık vasfına katalizör etkisi yaratıyor. Yukarıda ifade ettiğim
duruma en somut ve güncel örnek; yaratılan suni uçak krizinin iki tarafın
yüksek iradesiyle çözülmesidir. Yeniden normalleşme süreci ile birlikte
stratejik işbirliğinin enstrümanlarına yönelik yol haritamız şekillendirdi. Bu
kapsamda vize muafiyetlerinin temini, turizm kanallarının açık tutulması, iki
ülke arasındaki ticaretin 100 milyar dolar olarak belirlenmesi, siyasi
konularda iki ülkenin hassasiyetleri ölçüsünde optimum işbirliği, enerji
projelerinde işbirliği ile iki ülke arasında kurulacak ortak fonla hem üçüncü
ülkelere yönelik hem de ortak geliştirilecek yatırım projelerinin finansmanı
gibi alanlarda ortak siyaset gütme tarzı göze çarpmaktadır.
'AKKUYU
ÇALIŞMALARI HIZ KAZANACAK'
Dilerseniz
madde madde bu yol haritasını anlatalım: Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki; enerji
sorunu çözülmeden kalkınmadan, yatırımdan, büyümeden, sağlıktan, beslenmeden ve
ısınmadan bahsedebilmemiz mümkün değil. Bugün dünyanın yaklaşık beşte biri
elektrikten mahrum ve dolayısıyla küresel refah pastasından aldıkları pay da
çok düşük ve bu da enerjiyi kilit bir noktaya taşıyor. Bu gerçekten hareketle
biz normalleşmenin kilidi olarak enerji anlaşmalarını stratejik mahiyette
görüyoruz. İki ülke arasında biliyorsunuz uçak krizinden önce başlatılan bir
süreç vardı. Hem Türk Akımı hem Akkuyu Nükleer Santrali'ne yönelik yapmış
olduğumuz anlaşma iki ülkenin birbirine verdiği değeri ifade etmekte. Mersin
Akkuyu Nükleer Santral projesinin çalışmaları yeniden hız kazanacak. İki taraf
olarak sizler de bizler de bu nükleer çalışmaların hızlanmasını istiyoruz. 2023
yılına yetiştirilmesini planlıyoruz. Ayrıca İstanbul'daki 23. Dünya Enerji
Kongresi'nde gerek Sayın Vladimir Putin ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan liderliğinde Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı'nın hayata geçirilmesine
yönelik imzalar atılmıştır. Hattın inşasına 2018'de başlanması ve 2019'un
sonunda tamamlanması planlanmaktadır. Dolayısıyla normalleşme süreci ile
beraber akim olan bu iki konu da yeniden canlandırıldığını da müşahede
etmekteyiz.
'ÜÇÜNCÜ
NÜKLEER SANTRAL PROJESİ İLE İLGİLİ TAHAYYÜLLERİMİZ MEVCUT'
Diğer
taraftan üçüncü nükleer santral projesi ile ilgili de bir takım tahayyüllerimiz
mevcut. Gelişmelerin hangi yönde ilerleyeceğini bugünden kestirmek zor ancak
böyle bir potansiyelden de her zaman bahsedebiliriz. Elbette ki enerjide ki bu
atılımımız başta kendi refahımızın tesisi olmak üzere, bölge refahına katkıda
bulunmayı amaçlayan, kuzey ve güney arasındaki refah ve gelir eşitsizliğini
minimize etmeye yönelik bir yaklaşım çerçevesinde şekillenecektir. Bunlar
dışında, Türkiye ile Rusya arasında kurulan 1 milyar dolarlık yatırım fonu, iki
ülke arasındaki ticaretin 100 milyar dolara çıkarılması hedefi, Rusya'daki
yapmış olduğumuz müteahhitlik hizmetlerinin yoğunluğu, turizm alanındaki
karşılıklı yatırımlar ve beklentiler ve ülkelerimiz arasında serbest ticaret
anlaşması imzalama durumları gibi başlıklar, önümüzdeki dönemde yatırım
yapılacak alanların şekillenmesi ve projelerin yeniden canlandırılması arasında
ön plana çıkıyor.
'VİZE
MUAFİYETİ DE MESELE OLMAKTAN ÇIKACAK'
Vize
muafiyeti gibi hususlarında yakın zamanda işbirliğinin ve güven ortaklığının
tam tesis edilmesiyle birlikte bir mesele olmaktan çıkacağını düşünmekteyim.
Turizm ve charter seferleri malumunuz başladı. 2016'nın ilk iki çeyreğinde
turizm göstergelerinde geçtiğimiz senelere nazaran bazı düşmeler olsa da, bu
yakın işbirliği neticesinde ben ülkem adına dördüncü çeyrek ve daha sonraki
turizm verilerinin düzeleceğini söyleyebilirim. Önümüzdeki sene 23 milyar
dolarlık bir turizm hedefimiz var ve bu ivmelenmede Rusya önemli bir faktör.
Yurtdışına yapmış olduğumuz müteahhitlik hizmetlerinin yüzde 24'ü Rusya'ya yöneliktir.
İşbirliğinin artmasıyla bu rakam daha da artacaktır.
Yatırım
alanında nasıl bir işbirliği mekanizması kuruldu?
Temmuz
ayında başlayan normalleşme ile birlikte atılan bir dizi adımdan bir tanesi de
Türkiye ile Rusya 1 milyar dolarlık bir yatırım fonunun kurulması için bir
anlaşmadır. İki tarafta ilk etapta 500'er milyon dolar koyarak iyi niyetini ve
çalışma arzusunu ortaya koymuştur. Elbette ki ihtiyaç duyulduğunda ve üçüncü
ülkelere yönelik ortak ekonomik politikalar oluşturulmasında bu rakam daha fazlasıyla
artırılacaktır. Bununla birlikte karşılıklı ödemelerde ulusal para birimlerinin
kullanılması söz konusu. Ekonomi ve ticari alanda ki işbirliğimizin
gelişmesiyle birlikte ben bunun daha sağlam bir zemine oturacağı kanaatindeyim.
'HEDEFİMİZ
TİCARETİ 100 MİLYAR DOLARA ÇIKARMAK'
İki
ülke arasındaki ticaretin 100 milyar dolara çıkarılması da bir başka hedefimiz.
Tabii ki dünden bugüne olacak bir şey değil ve açıkça ifade etmek gerekirse çok
çalışmamız gerekiyor. Ben inanıyorum ki bu gerçekleşecek. Bu kapsamda çeşitli
alanlarda komisyonlar kuracağız ve uluslararası işbirliği ve komisyon
mekanizmalarını çalıştırarak bunun üstesinden geleceğiz. Örneğin Türkiye'nin
müteahhitlik sektörünün Rusya'daki yatırımları 2015 yılı itibariyle 5.4 milyar
ABD doları civarında. Yine sektörün 1972'den 2016 yılı haziran ayı sonuna kadar
toplam yatırımı ise 65 milyar ABD Dolardır. Yakın zamanda buna 2017'nin
ortaları diyebilirim bir serbest ticaret anlaşması imzalama durumu da söz
konusu. Ticarette bazı bariyerleri —yaş sebze ve meyve olayında olduğu gibi
kısmi de olsa- kaldırılmaya başlandı.
'EVİMİZİN
KAPISINI KAPATARAK TEHLİKELERDEN KORUNAMAYIZ'
Sonuçta
bizler civar bölgemiz ve komşularımız başta olmak üzere barışın hüküm sürdüğü
bir coğrafyada yaşama arzusundayız. Bunu retorik olarak ifade etmiyorum. Başta
Suriye olmak üzere Ortadoğu'da bir yangın var ve bu yangını daha fazla
alevlendirmek kimsenin menfaatine değildir. Nitekim eğer barış içerisinde,
huzurlu ve refah koşullarda yaşamak istiyorsak bu mayınları temizlemek
zorundayız. Zira evimizin kapısını kapatarak dışarıdaki tehlikelerden
korunamayız.
İki
ülke ekonomi ve ticaret alanında bir takım anlaşmalar imzaladı. Bu anlaşmaların
hayata geçirilmesi için gerekli adımlar atılmaya başlandı mı?
İki
ülke arasındaki ticari ve ekonomik konuların, tüm yönleriyle ele alındığı bir
platform olarak Karma Ekonomik Komisyon hayatı tekrar aktif hale gelmiş
durumda. Ekonomik işbirliği ve ticari ilişkilerde karşılaşılan meselelerin
tartışılabildiği bu platform iki ülke arasındaki işbirliğini güçlendirecektir.
'EN
GEÇ 2017 SONUNDA SERBEST TİCARET ANLAŞMASI İMZALANACAK'
Yine
diğer önemli konu, hizmetler ve yatırımlar alanında iki ülke arasında serbest
ticaret anlaşması ile ilgili. Söz konusu anlaşmaya yönelik çalışmalar devam
etmekte. En geç 2017 sonunda iki ülke olarak böyle çok tarihi bir anlaşmayı da
imzalama konusunda mutabakat oluştu.
'TÜRK
AKIMI İNŞAATI 2019'DA BİTECEK'
Diğer
önemli adım enerji alanında atıldı. Biliyorsunuz Rus doğalgazını Karadeniz
üzerinden Türkiye'ye ve Avrupa'ya aktaracak olan Türk Akımı Projesi Anlaşması
da 10 Ekim tarihinde Türkiye ve Rusya arasında imzalandı. İlişkilerin tekrar
başlamasının ardından imzalanan bu anlaşma ile proje inşaatının 2017 yılı
sonunda başlaması ve 2019 yılında bitirilmesi planlanıyor. Enerji alanında
sağlanan bu anlaşmanın ekonomi ve ticaret hayatımıza çok olumlu yansımaları
olacaktır.
İki
ülkenin önündeki ticari engellerin kaldırılmasıyla birlikte ticaret hacminde
nasıl bir artış bekleniyor?
Bildiğiniz
üzere, ekonomik ve ticari ilişkiler iki ülke arasındaki ilişkilerin itici
gücünü oluşturmaktadır. Son dönemde yaşanan umut verici gelişmelerle
ilişkilerde yaşanan duraklama döneminden ilişkilerimizi daha güçlendirerek
çıkacağımıza inanıyorum. AA Rusya ve Türkiye'nin ticaret hacmi yüzde 40'tan
fazla düştü Bu çerçevede, 9 Ağustos'ta St. Petersburg'da Erdoğan ve Putin,
beraberlerindeki üst düzey heyetlerle bir araya gelerek, iki ülke ilişkilerinin
normalleşmesi yönünde önemli bir adım attılar. Hemen akabinde olumlu gelişmeler
yaşanmaya başladı. Bu kapsamda, Rusya 28 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye'ye
yönelik charter uçuşları serbest bıraktı. Gıda ürünleri ihracatındaki
kısıtlamalar kaldırıldı. Enerji alanında anlaşma sağlandı. Dolayısıyla
görmekteyiz ki; siyasi alandaki yakınlaşmanın ekonomik ilişkilere çok olumlu
yansımaları bulunmaktadır. Tüm hususlar çerçevesinde, ticaret hacminde de
önemli bir artış beklemekteyiz. Rusya'nın ithal yasağı koyduğu ürünlerimiz daha
çok yaş meyve ve sebzeyi içeren ürünlerdi. Bu yasaklı ürünlerin 2015 yılı
ocak-eylül döneminde ihracatımızdaki payı yüzde 50 idi. Şimdi Rusya pazarı
tekrar kapılarını açtı. Şimdilik yasaklı ürünler içerisinde yer alan portakal,
mandalina, kayısı, şeftali ve erik ihracatı serbest bırakıldı; ancak biz Rusya
hükümeti ile görüşmelerimize devam ediyoruz ve biliyoruz ki diğer yasaklı
ürünlerimizin ticareti de en kısa sürede serbest bırakılacak.
'KRİZİN
İHRACATA 9 AYLIK ETKİSİ YÜZDE 0.4'
Rusya'ya
ihracatı yasaklı olan ürünlerin ihracatının 2015 yılının ilk dokuz aylık
döneminde 446 milyon dolar seviyelerinde olduğunu ve 2016 Ocak ayından itibaren
hiç ihracatının yapılamadığını göz önüne alacak olursak, 2016 yılının aynı
döneminde ticari engellerden kaynaklı kaybın asgari olarak bu miktara tekabül
ettiğini söyleyebiliriz. Buradan hareketle de Rusya krizinin dokuz aylık toplam
ihracatımıza doğrudan hesaplanabilen (asgari) etkisinin yaklaşık yüzde 0.4
oranında olduğunu tahmin edebiliriz. Ancak artık yaşanan bu gerilim geride
kaldı ve ürünlerimiz üzerindeki ticaret engelleri kalkmaya başladı. 11 Ekim
tarihi itibariyle taze ve kurutulmuş portakal, taze ve kurutulmuş mandarin ve
benzer narenciye ürünleri, taze kayısı, taze şeftali ve nektarın ve taze erik
ve çakal eriği yasaklanan ürünler listesinden çıkarıldı ve bu ürünlerin ithali
mümkün kılındı. 11 Ekim tarihi itibariyle (11-26 Ekim tarihleri arasında)
Rusya'ya gerçekleştirdiğimiz toplam ihracatımız 98.5 milyon dolar olarak
gerçekleşti. Aynı tarih aralığında Rusya'ya ihracatı serbest bırakılan
ürünlerin ise 12.6 milyon dolarlık ihracatı gerçekleşti. Bahsi geçen dönem aralığında;
yani Rusya'ya ihracatı yasaklı bazı ürünlerin ticaretinin serbest bırakıldığı
11 Ekim'den 26 Ekim'e kadar anılan ürünlerin Rusya'ya toplam ihracatımız
içindeki payı yaklaşık yüzde 13 olarak gerçekleşti. Bazı ürünlerimizden yasak
kalktıktan sonraki 15 gün gibi kısa bir sürede bile ihracatımızın artmaya
başladığını görüyoruz. Rusya'ya ihracatımızdaki artış tabi ki diğer yasaklı
ürünlerimiz üzerindeki engellerin de kalkması ile birlikte daha fazla ivme
kazanacak. Bu kapsamda son dönemde yaşanan gelişmelerin sadece iki ülke için
değil bölge için bir milat olduğunu söyleyebilirim. Böylece daha önce
belirlenen
"100
milyar dolarlık ticaret hacmi" hedefinin yeniden canlanacağını, enerji
projelerinden turizme, ticaretten yeni yatırımlara ve ekonomiden Suriye'de
barış ortamının sağlanmasına dair birçok konuda önemli ilerlemeler
kaydedilecektir. İkili ticaret hangi alanları ve önemli projeleri kapsıyor?
Rusya
ile hizmet ve yatırımları kapsayan serbest ticaret anlaşması üzerinde
çalışmalarımızı hızla ve büyük bir uyumla devam ettiriyoruz. Hedefimiz 2017
yılı sonuna kadar bu serbest ticaret anlaşmasını tamamlayarak Rusya ile
ticarette herhangi bir engelin olmadığı bir alan yaratmaktır. Diğer taraftan,
Bakanlık olarak başta Basitleştirilmiş Gümrük Hattı olmak üzere ikili
ticaretimizde uygulamaların mümkün olduğunca hızlı ve etkin bir şekilde
uygulanması için çalışmalarımız devam ediyor.
Bu
sistemden yararlanmak tamamen gönüllülük esasına dayanırken, sistem
çerçevesinde, sevk edilen eşyaya ilişkin bilgileri gümrük idaresine önceden
sunan firmalara dış ticaret işlemlerinde çeşitli kolaylıklar sağlanmakta. Bu
kapsamda, ihracatta Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak bir proje olan BGH ile
güvenilir bilgi sunan ihracatçılarımızın, gümrük noktalarında öncelik,
gümrükleme zamanının kısalmasına yol açacak şekilde kolaylaştırılmış gümrük
işlemleri, gümrük muayenesinden muafiyet gibi kolaylıklardan faydalanabilmeleri
öngörüldü. Tüm bunlara ek olarak Rusya ile gerçekleştirdiğimiz ticarette gerek
ülkemize gerek Ruslara avantaj sağlayacağını bildiğimiz için ticarette TL ve
Ruble kullanılmasına ilişkin görüşmelerimiz ve teknik çalışmalarımız sürüyor. Rusya
ile aramızdaki ticarette yerli para birimini kullanmak ticaret hacmimizin daha
da canlanması sonucunu yaratacak ve ekonomik ilişkilerimiz daha da
derinleşecek.
Rusya,
Türk gıda ürünlerine uygulanan kısıtlamaların kaldırılacağını açıklamıştı. Buna
ilişkin süreç başladı mı?
Bilindiği
üzere geçtiğimiz yılın kasım ayında Rusya ile yaşadığımız gerilimden 8 ay sonra
yani temmuz ayında ikili ilişkilerimiz liderlerimiz tarafından başlatılan
karşılıklı pozitif mesajlarla normalleşme sürecine girdi. İlk etapta Rusya 28
Ağustos tarihinde ülkemize yönelik charter uçuşlarını serbest bıraktı. Bundan
yaklaşık 2 ay gibi bir süre sonra Rusya ile dış ticaretimizi canlandırmak adına
atılması gereken en büyük adım olan yasaklı ürünlerin ihracatının serbest
bırakılması kararı alındı ve 11 Ekim'de portakal, mandalina, kayısı, şeftali ve
erik 'Türkiye Cumhuriyetinden İthali Yasaklanan Ürünler Listesi'nden çıkarıldı.
Başta narenciye olmak üzere ülkemizde üretilen sebze ve meyvelerin en fazla
ihraç edildiği ülke olan Rusya bizim için önemli bir pazar konumundadır. Toplam
sebze ve meyve ihracatımızın yaklaşık yüzde 40'ı bu ülkeye yapılmaktadır.
Ülkemizin narenciye ürünleri ihracatında da Rusya, yüzde 35'lik payla ilk
sırada yer almaktadır. Rusya mandalina, limon ve greyfurt ihracatında birinci,
portakal ihracatında ise ikinci büyük ihraç pazarımızdır. Rusya ile yaşanmış
olan sıkıntılı dönemi yavaş yavaş geride bırakıyoruz. İlişkilerin normalleşmesi
ülkemiz sebze ve meyve sektörüne de olumlu yansıyacaktır. Önümüzdeki aylarda bu
yansımayı ihracat rakamlarımızda göreceğiz. Şimdi artık Rusya ile her şey eski
düzenine dönüyor hatta daha güçlü bir ekonomik işbirliği kuracağımızı
söyleyebiliriz.
İki
ülke arasında ilişkilerin normalleşmesi ve özellikle ekonomik ve ticari alanda
gelişmesinin iki ülke yararına olduğu kesin. İlişkilerin normalleşmesi daha çok
kimin yararına olacak?
Aramızda
kazan kazan ilişkisinin en yoğun olduğu ülkelerden birisi Rusya'dır. Türkiye ve
Rusya aynı coğrafyayı paylaşan, güçlü tarihi ve kültürel bağlara sahip olan iki
ülkedir. İkili planda işbirliğine odaklı ilişkilerimiz, arzu edilmeyen, ciddi
bir sınamaya maruz kalmış, ancak Türk ve Rus halklarının ortak arzusu
çerçevesinde iki ülke ilişkilerde yeni bir başlangıç yapmaya karar vermiştir.
24 Kasım 2015 tarihinde yaşanan olay sonucu geçirdiğimiz süreç iki tarafın da
sadece zarar görmesine neden oldu. Ancak bu dönem artık geride kaldı. Bundan
sonra her iki ülke de yapıcı ve ekonomik ilişkileri derinleştirme hedefine
yönelik yeni politikalar ve çalışmalar ile meşgul. Ekonomik ve ticari ilişkiler
Rusya ile ilişkilerimizin itici gücünü oluşturuyor. Bir dönem 38 milyar dolara
ulaşan ikili ticaret hacmiyle en önemli ticari ortaklarımızdan biri olan Rusya,
ticaret hacminde son dönemde görülen konjonktürel düşüşe rağmen yine başlıca
ticaret partnerlerimizden.
Yaşanan
gelişmeler çerçevesinde ticari engellerin de kaldırılması her iki ülke
ekonomisi için de önemli bir adım. Bizim başta meyve ve sebze sektörü olmak
üzere ihracatımız hız kazanacak. Rusya'nın ise uzak ülkelerden yüksek maliyetle
meyve ve sebze ithal etme zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Bizim bazı
ürünlerimiz üzerinde hala çeşitli kısıtlamaların devam ediyor olması Rusya
ekonomisini de olumsuz etkileyen bir durum. Dolayısıyla Rusya'ya ihracatımız
üzerindeki yaptırımların tamamıyla kaldırılması hem ülkemizin hem de Rusya'nın
yüksek çıkarları için gerekli bir adım. Ülkemiz için geçtiğimiz süre içinde
olumsuz etkilenen gıda, turizm, inşaat ve otomotiv gibi çeşitli sektörlerimizin
dezavantajlarını gidermek öncelikli iken; Rusya ekonomisi için enerji
yatırımları ve Batılı ülkelere enerji ihracatını artırmak öncelikli
konulardandır. Rusya'nın ihracatını artırması için ve ülkemizin lojistik
anlamdaki konumunu güçlendirmek için önemli olan Akkuyu Nükleer Santral
Projesi'nin uygulamaya geçirilmesi çalışmaları başlatılmıştır ve Türk Akımı
Projesi 10 Ekim’de imzalandı. Bundan böyle yıllardır en yakın ticaret
partnerimiz olan Rusya ile siyasi ve ekonomik ilişkilerimizin daha güçlü
olacağını ve 2015 yılı sonunda yaşanan tatsız olayın etkilerini her elim
hadiseyi atlattığımız gibi hızlı bir şekilde atlatacağımızı söyleyebiliriz.
Kaynak:
T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI