Uluslararası
nakliyeciler, yıllardır Avrupa Birliği’nin (AB) Türk nakliyecilere uyguladığı
kotanın haksız rekabete neden olduğunu haykırıyor. 19 Ocak’tan Lüksemburg’ta
kota ile ilgili tarihi bir dava görüldü. www.yesillojistikciler.com olarak bu
süreci en iyi bilenlerden UND Yönetim Kurulu Danışmanı ve AB Uzmanı Can
Baydarol’a bu tarihi davanın seyrini anlatmasını istedik. İşte Can Baydarol’un
konuyla ilgili ilgili açıklamaları…
GÜMRÜK BİRLİĞİ
VE MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI
Gümrük
Birliği, Türkiye ile AB arasında malların serbest dolaşımını öngörüyor.
Malların serbest dolaşımı dediğimiz zaman, 4 tane temel yasaklama karşımıza
çıkıyor. Bunlar;
1-Taraflar
arasında sanayi ürünlerine gümrük vergisi konamaz.
2-Gümrük
vergisi ile eş etkili vergiler yasaktır. Yani adı gümrük vergisi olmayan ama
uygulaması sonucunda gümrük vergisi ile aynı sonucu doğuran her türlü mali yük
yasaktır.
3-Miktar
kısıtlamaları yani kotalar yasaktır.
4-Miktar
kısıtlaması ile eş etkili önlemler yasaktır. Yani adı kota olmayan ama uygulama
sonucunda kota etkisi yaratan uygulamalar yasaktır.
BİR TÜRK
TIR’I ALMANYA’YA GİDENE KADAR AB ÜLKESİ TIR’A GÖRE 800 EURO FAZLADAN PARA
ÖDÜYOR
Sorun şu:
Türk TIR’ı sınırı aştığı andan itibaren rakiplerine göre, Almanya’ya gidene
kadar, yaklaşık 800 euro fazla para ödüyor. Bu 800 euro geçiş belgeleri
bittikten sonraki her geçişte alınıyor.
SORUN KAMYON
MESELESİ DEĞİLDİR!
Bizim
başlattığımız “Kotasız Eylem Planı”na kadar bu iş bir kamyon meselesi olarak
algılandı. Ben bu plan ile ilgili şunu söyledim: Biz artık özne değil,
nesneyiz. Yani sorun sorun kamyon değil, kamyonun içindeki üründür.
KONUYU
TIR’DAN TAŞDIĞI MALA ÇEKTİĞİMİZDE ARGÜMANLAR DEĞİŞTİ
Soruna sırf
TIR diye bakıldığında; konu Türkiye-AB hukuku çerçevesinde hizmet sektörüne ve
hizmetlerin serbest dolaşımına dahil oluyordu. O zaman AB Komisyonu, “bunun
müzakeresi yapılmadı bu konuyu teker teker ülkelerle müzakere edin” diyordu.
Biz işi TIR’a değil taşınan mala çektiğimiz zaman argümanlar değişmek zorunda
kaldı. Çünkü AB Adalet Divanı’nın doğrudan doğruya ulaştırmaya ile malları
birbirinden ayrılmaz bir parça olarak gören bir dizi yargı kararı vardı. Kaldı
ki, 2008 yılında Türkiye’nin Kıbrıs Rum Kesimi’nin gemi ve uçaklarına Türk
liman ve havalimanlarına giriş yasağı karşısında 8 müzakere başlığının askıya
alınması doğrudan doğruya bu argümana bağlanmıştı. Dolayısıyla Türkiye ve
sektör AB’nin mutlak bir çifte standardıyla karşı karşıydı.
İLK DAVAYI
TIRSAN ALMANYA’YA AÇTI
Bu durumda
sektörün yapabileceği tek şey; bir taraftan hem Türkiye’de hem AB çerçevesinde
konuyu anlatmak için lobi yapmak, öte yandan konuyu hukuk yoluna göndermekti.
Bu çerçevede ilk girişim Tırsan tarafından yapıldı. Ancak Alman İdare
Mahkemesi, davayı haksız bir şekilde Avrupa Adalet Divanı’na taşımaktan
kaçındı. Bunun üzerinde konunun bir müddet rafa kalktığını izledik. Özellikle
UND bünyesindeki yönetim değişikliği sırasında sorunun üstüne gidilmedi.
Ardından Çetin Nuhoğlu’nun yeniden Başkan seçilmesiyle konunun üstüne daha
ciddiyetle gidilmesi kararı alındı ve Avusturyalı önemli bir hukuk firması ile
anlaşma yapıldı.
Bütün bu
gelişmeler sırasında Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’nin güncellenmesi
müzakerelerinin başlatılmasının ön çalışmaları yapılmaya başlandı.
İSTANBUL
LOJİSTİK’İN MACARİSTAN’A AÇTIĞI DAVA VE SONRASINDA LÜKSEMBURG AVRUPA ADALET
DİVANI’NA UZANAN SÜREÇ
AB tarafının
eğilimi, TIR kotalarının kaldırılması karşılığında Türkiye’den karşıt bir
avantaj elde etmekti. Müzakerelerin sonucunda gelinecek al-ver sürecinde
Türkiye’den farklı avantajlar elde etmek istiyordu. Bunun için hükümetin
süreçle ilgili kaygılarıyla TIR kotalarının kaldırılmasının kazanılmış bir hak
olması iç içe geçti. Başlatılan hukuki süreç içerisinde İstanbul Lojistik
firmasının Macaristan’da aldığı bir ceza öncelikle Macar mahkemelerine taşındı.
Macar hakim konunun kendi yargı yetkisini aştığına karar verip, öncelikle
Lüksemburg Avrupa Adalet Divanı’nın konuyla ilgili bir yorum yapmasını talep
etti.
DAVA GÜNÜ: 19
OCAK 2017
Bu bağlamda
Avrupa Adalet Divanı 19 Ocak 2017 günü; 5 kişilik bir oturum yaparak tarafları
dinledi. Öte yandan İstanbul Lojistik’in Macaristan’a açtığı dava UND ve TİM
tarafından desteklendi.
AVRUPA
KOMİSYONU HUKUK SERVİSİ’NİN TÜRKİYE’Yİ DESTEKLEYEN TEZİ
Bu noktada
çok önemli gelişme oldu. Avrupa Komisyonu Hukuk Servisi davaya müdahil olarak
katıldı ve tamamen Türkiye tezlerini destekler şekilde görüş bildirdi. Diğer
ifadeyle AB Komisyonu’nun yıllarca ortaya koyduğu argümanlarının tersine bir
tutum aldığına tanıklık ettik.
SON KARAR
VERİLDİ DEMEK İÇİN ERKEN!
Hakimlerin
hem Macar, hem Türk hem de komisyona yönelttiği sorularda Macaristan’ın
tezlerinin çürütüldüğünü Türkiye’nin tezlerinin ön plana çıkartıldığını da
izledik. Ancak bu görüntüye bakılarak son kararın verildiğini söylemek için
erken. Mahkemenin izleyeceği prosedüre göre 6 Nisan’da raportör hakim (Genel Avukat)
yazılı görüşünü sunacak.
KARAR
YILSONUNA KADAR AÇIKLANIR, BÜTÜN AB ÜLKELERİNİ BAĞLAR
Mahkemede de
bu görüşler doğrultusunda (büyük olasılıkla yüzde 90-95) bu görüşlere uyarak
yıl sonuna kadar açıklayacak. Mahkeme kararı açıklandığı andan itibaren kararın
sonuçları sadece Macaristan açısından değil, bütün AB ülkeleri açısından
bağlayıcı olacak.
SONUÇ
Buradan iki
sonuç ortaya çıkar;
1-Artık Türkiye-AB
ülkeleri arasında ikili kota anlaşmalarının yerini Türkiye-AB Komisyonu
arasında alınacak toplu bir kota anlaşmasının almasını beklemek gerekir. Bu
transit kotası da hiçbir şekilde mevcut ticaret hacminin altında olmayacak.
Yani bir Türk TIR’ı AB ile yapılan ikili ticarette haksız bir mali yükle karşı
karşıya gelmeyecek. Bir AB plakalı TIR yol geçişlerinde hangi ücretleri
ödüyorsa, Türk TIR’ı da aynı ücretlere muhatap olacaktır.
2-Bugüne
kadar yapılan haksızlık geriye dönük tazminat davalarının açılmasına yol
açacak. Bugüne kadar haksız şekilde Türk taşımacılarından alınan ücretlerin
faizi ile birlikte geri alınması için AB ülkelerinde binlerce dava açılabilir.
Dolayısıyla mahkeme kararını beklemeksizin AB ülkelerinin Türkiye’ye karşı
uyguladığı haksız uygulamalara derhal son vermeleri de bir diğer olasılık
olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin Macaristan’dan 400 euro ödeyerek 1000 kere
geçmiş bir Türk taşımacı 400 bin euro artı faizlerini talep edebilecek.
ÖNEMLİ NOT
Süreç
esnasında önce AB Komisyonu’nun Dünya Bankası’na hazırlattığı bir rapor
yayınlandı. Bu rapor Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’nin güncellenmesi
gereğine ve bu güncellemenin her iki tarafın da lehine olacağının altını
çizerken taşımacılık kotalarının ticarete verdiği büyük zararlara dikkat çekti.
Ardından AB Komisyonu doğrudan taşımacılık kotalarını mercek altına alan bir
etki analizi yaptırttı. Bu etki analizinin sonuçlarına göre mevcut taşımacılık
kotalarının Türkiye-AB arasındaki ticarete verdiği zararların yılda 3.5 milyar
euro olduğunun altı çizildi. Buna göre kotasız bir ortamda Türkiye’den AB’ye
1.9 milyar euro, AB’den Türkiye’ye 1.6 milyar euro daha fazla mal taşınacağı
vurgulandı. Dolayısıyla kotaların kalkması meselesi sadece Türkiye’nin çıkarına
değil, Türkiye ile AB’nin ortak çıkarına bir gelişme olarak ortaya kondu. Kaldı
ki, Türkiye’den AB’ye taşınan malların yarısı Türkiye’de AB menşeli markalar
tarafından üretiliyor. Bu hesaba göre de Türkiye’nin çıkarı yaklaşık 1 milyar
euroya düşüyor. AB’nin çıkarı ise 2.5 milyar euroya çıkıyor.
Kaynak:
yesillojistikciler.com