Çin’in One
Belt One Road (OBOR) girişimi ilk kez, Çin devlet başkanı Xi Jinping
tarafından, 2013 yılında ilan edilmiştir. Her ne kadar sonrasında küresel bir
kapsama ulaşsa da başta OBOR girişiminin temel amacı Asya-Avrupa hattındaki
önemli ekonomiler arasında bir ulaştırma altyapısı, ticaret ve yatırım
bağlantısı kurmaktır. Girişimin kara ve denizden olmak üzere iki önemli
uluslararası ticaret güzergahı bulunmaktadır:
1. İpek Yolu
Ekonomik Kuşağı (Belt)
2. Deniz İpek
Yolu (Road)
“Kuşak
(Belt)” kavramı ile Orta Çin’den başlayıp, Orta Asya üzerinden Moskova,
Rotterdam ve Venedik’e uzanan karayolu, demiryolu, petrol ve gaz boru hatları
ve diğer altyapı projelerinden oluşan bir kara ulaştırma ağları bütününden
bahsedilmektedir. Tek bir rota yerine Asya-Avrupa yönünde kara köprülerinden
oluşan koridorlar planlanmaktadır:
•
Çin-Moğolistan-Rusya
• Çin-Merkez
ve Batı Asya
• Çin-Hindi
Çini Yarımadası
•
Çin-Pakistan
•
Çin-Bangladeş-Hindistan-Myanmar
Türkiye, bu
koridorlar içinde yer alan ve “Orta Koridor” olarak adlandırılan Çin-Merkez ve
Batı Asya Koridoru üzerinde yer almaktadır.
Diğer yandan
“Yol (Road)” kavramı ile denizyolu kastedilmiştir. Bu kapsamda güney ve güney
doğu Asya’dan Doğu Afrika ve Akdeniz’in kuzeyine kadar uzanan deniz bölgesinde
planlanmış limanlar ve diğer kıyı yapıları ağından bahsedilmektedir.
OBOR’un
gelişimi dönemlere ayrılabilir.
• 2008 Öncesi
Dönem: Çin’in bu denli sermaye biriktirdiği ve sermaye ihraç edebilir bir güce
kavuştuğu, dünyanın üretim üssü olduğu dönemdir.
• 2008-2013
Arası Dönem: 2008’in son aylarında küresel finans krizinin çıktığı dönemde
Çin’de ilk kez dış ticaret gelişimi GSYİH gelişiminin altında kaldı. Çin
kontrollü olarak ekonomisini yavaşlattı ancak bu yavaşlama dünyanın beklediği
rakamların da altındaydı. Özellikle çelik gibi temel ihracat kalemlerinde
gelirler hızla düşüyordu. Çin’de iş gücü, dolayısıyla üretim maliyetleri
yükseliyor, özellikle Türkiye ve Merkez Asya ülkelerinde üretim maliyetleri Çin
ile rekabet edebilir seviyelere gelmişti. 4. Endüstri Devrimi ile üretimin
Çin’den tekrar lokale dönmesi söz konusuydu. OBOR’un temellerini hazırlayan bu
gelişmeler ile Çin, zaten kurgulanmış olan Küresel Tedarik Zincirine ilave
olarak “Küresel Değer Zinciri”ni kurgulamak istedi. Ancak bir engel vardı;
endüstriyel gelişim şu ana kadar ülkelerin kontörlünde olan bir planlamaydı,
“küresel bir endüstriyel planlama” fikri nasıl yapılacaktı? İşte bu noktada
OBOR planı ortaya çıktı. Çünkü OBOR, ilk bakışta göründüğü gibi bir ulaştırma
altyapısı planlaması değil, özelikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeleri
kapsayan ve maksimum ekonomik faydayı hedefleyen bir küresel ekonomik işbirliği
projesidir.
• 2013-2016
Arası Dönem: Artık OBOR ilan edilmiştir. AB, Ten-T projesi ile çatıştığı için
başlarda projeyi pek de ciddiye almadı. Ancak Polonya, Kazakistan, Sırbistan,
Azerbaycan gibi ülkeler hızlı tepki gösterdi ve alt yapı yatırımlarını iki
katına çıkardı. Yeni lojistik firmaları kuruldu (New Silk Way Logistics) 11 bin
km’leri aşan Çin-Avrupa demiryolu güzergahlarında deneme amaçlı demir yolu
seferleri başlatıldı, 14-15 gün gibi sürelerde hedeflere varıldı, başarı
hikayeleri ortaya çıkmaya başladı. Tek bir sorun vardı, trenler Çin’e dolulukta
dönüyordu ama bu sorun yeni anlaşmalarla çözülebilirdi. Çin özellikle
Avrupa’nın doğusunu hedefliyordu ve Rusya’da dahil olmak üzere 16+1 ülkeleri
ile yakın ilişkiler kurulmaya başladı. 16+1 ülkelerinin çoğu Balkan
ülkeleriydi. Ortada belirli bir güzergah yoktu, hangi ülke ne kadar hevesliyse
sisteme dahil olabiliyordu.
• 2016
Sonrası Dönem: Latin Amerika’yı da hedeflemesiyle OBOR artık küresel bir proje
haline geldi. Başkan Trump’ın
Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşmasından (TPP) çıkmak istemesi OBOR’u daha da
güçlü bir hale getirdi.
Girişimin
ekonomik ölçeği çok büyük ve rakamlar trilyon dolarlarla ifade edilmektedir.
Çünkü OBOR, ilk bakışta göründüğü gibi bir ulaştırma altyapısı planlaması
değil, özelikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeleri kapsayan ve maksimum
ekonomik faydayı hedefleyen bir küresel ekonomik işbirliği projesidir. Şu ana
kadar Çin 52 ülkede 110 civarı ekonomik bölgede yatırımlar yapmış, 100’ün
üzerinde ülke girişimi desteklediğini açıklamıştır.
Ocak 2017’de
Yiwu-Londra arasında 44 konteyner taşıyan tren 12.000 km’lik seferini 18 günde
tamamlandı. Bu gelişme küresel lojistiğe yeni bir pencere açmıştı.
Türkiye’nin
içinde yer aldığı orta koridora yapılacak yatırımlar toplamının 8 trilyon
doları, sadece ulaştırma alt yapısı için 40 milyar doları bulması
beklenmektedir. Orta Koridor, tarihi “İpek Yolu”nun canlandırılmasını
hedeflenmektedir. Geçmişte de bu koridorda yer alan Türkiye topraklarının
sisteme entegrasyonu için Türkiye-Çin arasında imzalana anlaşma ile ilk aşamada
40 milyar dolarlık bütçe öngörüldü ve her yıl yatırımlar için 750 milyon dolar
harcanması planlandı. “Orta Koridor” kapsamında Türkiye ile Çin arasında
imzalanan, “İpek Yolu Ekonomi Kuşağının 21. Yüzyıl Denizdeki İpek Yolunun ve
Orta Koridor Girişiminin Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat Zaptı Tasarısı”
ile “Türkiye-Çin Demiryolu İşbirliği Anlaşma Tasarısı” TBMM onayından geçti.
Diğer yandan Eylül/2016’da Türkmenistan, Azerbaycan ve Türkiye Ulaştırma
Bakanlarının katılımıyla imzalanan Aşkabat Bildirisi OBOR kapsamında
Türkiye’nin konumunu güçlenmesi yönünde çok önemli bir adımdır. Bu adımlar aynı
zamanda faaliyette olan Marmaray ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü yatırımları ile
desteklenmiş, ayrıca 3. Havalimanı, Bakü-Tiflis-Kars, Edirne-Kars Demiryolu
projeleri ile desteklenmeye devam edilmektedir. Türkiye bu somut adımlarla
OBOR’un kara ayağına dahil olmuştur. Diğer yandan Çin’in kuruluşu ve dünyanın
en büyük lojistik işletmelerinden birisi olan COSCO, COSCO Pasific iştiraki ile
Türkiye’nin en fazla konteyner elleçleyen 3. Limanı olan Kumport’u satın
alması, çok somut bir gelişme olarak kayıtlara girdi. Çünkü bu satın alım ile
Türkiye, OBOR’un deniz ayağına dahil olmuştur.
OBOR planı
kapsamında yapılacak yatırımlarda Türkiye’nin bazı üstünlükleri bulunmaktadır.
Bu üstünlükler üç ana başlık altında toparlanabilir:
• Türkiye’nin
Jeopolitik Konumu: Türkiye, OBOR girişiminde alternatif koridorlardan birisi
üzerinde (Orta Koridor) yer almaktadır.
• Türkiye’nin
Üretim Gücü ve Yerel Yük Potansiyeli: 2015 yılında Türkiye’de elleçlenen toplam
konteyner 8.2 milyon TEU’ya ulaşırken, Türkiye hinterlandına yönelik yerel yük
miktarı 2006-2015 yılları arasında yaklaşık iki kat artış göstererek 3.3 milyon
TEU’dan 6.4 milyon TEU’ya yükselmiştir. Bu potansiyel uluslararası lojistik
işletmeleri için cazibe yaratmaktadır.
• Karadeniz
Yönlü Transit Konteyner: Türkiye limanlarında elleçlenen transit yük 2006-2015
yılları arasında yaklaşık altı kat artarak 390 bin TEU’dan 1.8 milyon TEU’ya
yükselmiştir. 2006 yılından bu yana her yıl ortalama %22 oranında önemli bir
artış oranı kaydedilmiştir.
Görüldüğü
gibi Türkiye, OBOR güzergahında kritik bir noktada yer almaktadır. Türkiye,
jeopolitik konumunun güçlü olması, güçlü üretim ve yüksek yük potansiyeli,
denizyolundan gelen Karadeniz yükleri için önemli aktarma ülkesi olması gibi
üstünlüklere sahiptir. Bu üstünlüklerin pekiştirilmesi için Bakü-Tiflis-Kars,
lojistik köyler gibi projelerin tamamlanması gerekmektedir. OBOR girişimine
dahil olmak, sadece belirli bir ulaştırma modunu değil tüm lojistik sektörünün
geleceği açısından önem verilmesi gereken bir konudur. Yaşanan tecrübeler OBOR projesinin çok esnek
olduğunu, güzergahların henüz şekillenmediğini ve sürekli bir değişim içinde
olduğunu göstermektedir. Türkiye halihazırda güçlü limancılık altyapısı ile
denizyolundan erişim için önemli bir avantaja sahip olsa da özellikle demiryolu
ve lojistik ağının güçlendirilmesi ve bahsedilen projeler hızla tamamlanması
gerekmektedir.
Doç. Dr.
Soner Esmer / Dokuz Eylül Üniversitesi, Denizcilik Fakültesi, Lojistik Yönetimi
Bölümü
Kaynak:
lojistikhatti.com