900 milyar
dolarlık Yeni İpek Yolu projesi, Asya, Avrupa, Afrika ve Güney Amerika’yı
birbirine bağlayacak. Anlaşma, yeni imkânlar ve yeni bir gelecek sağlayacak
ekonomik ve stratejik iş birliği projesi olarak tanımlanıyor.
Küresel refah
ve iş birliği koridoru olarak nitelendirilen bu proje bir lojistik hat olmanın
dışında parasal dolaşımı, ülkeler arası engelsiz ticareti, politik iletişimi
amaçlıyor. Bir başka bakış açısına göre ise Yeni İpek Yolu projesi, Amerika’nın
Avrupa’nın kalkınmasında kaldıraç etkisi gösteren Marshall Planı’ndan sonraki
en önemli küresel ekonomik ve siyasi yatırım projesi olarak değerlendiriyor.
Proje her ne
kadar ekonomik çıkarları gözetiyor gibi görünse de aslında dünyadaki güç
dengesini derinden sarsan jeostratejik bir hamle. Amerika’nın askerî ve siyasi
hegemonyasına karşı, Çin ve çevre ülkeleri bu kez ekonomik tabanlı bir Pax
Sinica (Çin Barışı) eksenini kuruyor.
Ekonomik eksen Doğu’ya
kayıyor
İpek Yolu tarih
boyunca Doğu ile Batı arasında malların, insanların ve fikirlerin taşındığı bir
ticaret ve etkileşim kanalı olmuştu. Yüzyıllar boyunca dünya ekonomisinin ana
ekseni olarak faaliyet gösteren bu yol, sonraları daha güvenli alternatif
hatların ortaya çıkması ve taşımacılıkta verimliliği artıran yeniliklerin
gerçekleşmesiyle önemini yitirdi. Bugün ise Çin’in öncülüğünde 900 milyar
dolarlık İpek Yolu’nun yeniden ve 21. yüzyılın şart ve imkânlarına uygun
şekilde canlandırılmasına yönelik bir projenin ortaya koyulduğunu görüyoruz.
Yeni İpek Yolu,
Çin için neden bu kadar önemli
Jeopolitik ve
stratejik öneminin dışında proje, Çin’in ulusal kalkınması modelinin omurgasını
oluşturuyor. Dünya ekonomik durgunluğa girmesi ve Çin’in üretim kapasitesinin
düşmesinin ardından, Pekin kendi pazarını oluşturma ve kontrol etme sürecine
girdi. ‘Önce kalkındır sonra sat’ prensibinin temel alındığı bu modelle
birlikte kişi başı geliri düşük ülkelerin altyapı ve üstyapılarına yapılacak
yatırımla birlikte önemli bir istihdam imkânı oluşacak.
Yeni İpek
Yolu’nun sırf lojistik bir girişim olmadığı malum. Çin’in ihtiyaç duyduğu Orta
Asya ile Orta Doğu’nun ham madde ve enerji kaynaklarına erişimi sağlamak. Bu
demek ki İpek Yolu’ndaki “makamlar”, birer Chinatown hâline gelip Çin’in nüfuz
ve politika “iletkenleri” olacak. Çin, küresel bazlı menfaatleri yanında bu
proje ile ülkenin doğu kısmında sahil şeridi kadar kalkınamamış bölgelerinin
kalkınması ve ülke içindeki gelir dağılımı uçurumunu da kapatmayı hedefliyor.
Bir diğer önemli amaç da; Doğu Türkistan başta olmak üzere siyasi gerilim
yaşanan bölgelere ekonomik kalkınma yoluyla tansiyonun düşmesini sağlamak.
Bu hareket, bir
dizi kara ve demir yolu, liman ve havaalanı ihtiva eden, Avrupa ile Afrika’ya
varacak Yeni İpek Yolu Megalo Projesi şeklinde gerçekleşmekte. Teknik detayları
parantez dışında bıraksak projeyi eski İpek Yolu’ndan ayıran en önemli şey,
bütün yol boyunca Çin mallarının Çinlilerin elinde kalacak olması. Eskiden
mallar Avrupa’ya varınca birkaç kere el değiştirmiş olurdu. Artık kontrol
Pekin’de olacak. Üstelik ‘Yol’un Afrika kısmı Cibuti’deki Çin’in askerî üssüne
dayanacak. İşin püf noktası, söz konusu üssün Amerikan Lemonnier üssü ile kapı
komşusu olması. Tıpkı Pekin “Pasifik’ten çekildik, ama burada yan yana oluruz”
demek istiyor gibi.
Projenin
stratejik boyutu
Jeo ekonomik
açıdan bakıldığında Yeni İpek Yolu projesi, kara ve deniz ayağıyla Çin’i Avrupa
pazarlarına ve Avrupa’yı da Çin’e yaklaştıracak bir özelliğe sahip. Ancak
Çin’in İpek Yolu anlayışı sadece taşımacılık hattı ile sınırlı değil. Çin, İpek
Yolu üzerindeki ülkeler arasında iş birliği ve ortak yatırımların
artırılmasıyla bu yolun bir ekonomik kuşak hâline getirilmesini öngörüyor.
Çin’in kendisini merkezine oturttuğu bu tablonun içerisine ülkenin dev pazarı
ve yüksek performanslı üretim gücüyle birlikte Avrupa’nın sermayesi ve
teknolojisi, Orta Asya’nın ise enerji kaynakları giriyor; dolayısıyla ilgili
tüm taraflar için fayda sağlayabilecek bir vizyon ortaya çıkıyor.
Toplam 900
milyar dolara mal olması beklenen projenin en önemli ayağı, güzergah boyu
oluşacak ekonomik iklim. Çin, 40 milyon kilometre kareyi ve 4,5 milyar nüfusu
barındıran 68 ülkenin altyapısına ciddi bir kaynak aktararak ve böylece
kalkınmasında yatırımlarını kaldıraç etkisi olmasını sağlayacak. Geçtiğimiz
yıl, Çinli şirketler ile sadece kara ipek yolu üzerindeki ülkeleri kapsayan
şirket birleşmeleri ve satın almaların miktarı 10 milyar dolara yükseldi. Üç
sene önce bu rakam 2,5 milyar dolar civarındaydı.
ABD’nin
sağladığı süper güç statüsü büyük oranda müttefiklerine teklif ettiği güvenlik
battaniyesine dayanıyordu. Jeopolitik olarak Çin, bu proje kullanarak bir
‘ekonomik kalkan’ oluşturuyor. Çin’in artan nüfuz politik çıkarları Pekinlerle
uyuşmayan uluslar için bir endişe olsa da Çinli sözcüler bunun bir küresel hâkimiyet
projesi olduğu iddialarını reddetti. Pekin’e göre Yeni İpek Yolu “gizli
ajandasının olmaması yanında yeni bir sömürgecilik modeli olmayacak.”
Çin ile Türkiye
arasındaki mesafe kısalıyor
Büyük oranda
tamamlanan koridorun, bütün hâlinde çalışır duruma gelmesiyle Çin ile Türkiye
arasındaki sevkiyat süresi 30 günden 10 güne düşecek. Yine Pekin’den deniz yolu
ile 2 ayda teslim edilen ürünler, 2 haftadan kısa sürede İstanbul’da olacak.
Kara yolu mesafesinde de 3 bin kilometrelik azalma sağlanacak. Yeni İpek Yolu
güzergâhında önemli bir durak oluşturan Türkiye, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu
projesi, Marmaray ve 3. Boğaz Köprüsü ile Pekin’den Londra’ya kesintisiz ulaşım
hattını tamamlamış oluyor. Buradaki tek amaç kara taşımacılığı değil; Türkiye,
enerji nakil hatları ile de kıtanın bir ucu ile diğer ucu arasındaki en önemli
hub olma özelliğini de taşıyor.
Kaynak: lojistikglobal.com