Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / TÜRKİYE- İRAN HATTINDA LOJİSTİK RİSKLER VE FIRSATLAR

TÜRKİYE- İRAN HATTINDA LOJİSTİK RİSKLER VE FIRSATLAR

TÜRKİYE- İRAN HATTINDA LOJİSTİK RİSKLER VE FIRSATLAR18.07.2017

Ambargonun kalkması Türk-İran hattında lojistik alanda riskleri ve avantajları bir arada barındırıyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye, doğru tedbir, politika ve yatırımlarla İran’ın batı ülkeleriyle ticaretinde güçlü bir transit ülke konumuna gelebilir. Diğer yandan Türkiye’nin gelecekteki taşımacılık stratejilerini belirlerken, ulaştırma altyapısına ciddi kaynak ayıran İran’ı bölgesel bir oyuncu olarak hesaba katması gerekiyor.

İran genç nüfusu ve zengin doğal kaynaklarıyla bölgede ve dünyada stratejik öneme sahip bir ülke. 1995'te ABD'nin ve 2005'te ise AB'nin uygulamaya başladığı yaptırımların 2010 yılında ağırlaşması nedeniyle ekonomisi oldukça yıpranan İran, Ocak 2016'da üzerindeki yaptırımların önemli bir kısmının kaldırılmasını sağlayacak anlaşmayı imzalayarak yeni bir döneme girdi. 1979’daki devrimden bu yana geçen 37 yıl boyunca uluslararası platformda baskı gören ve gerçek potansiyelinin çok altında bir performans sergileyen İran ekonomisi, yaptırımların kaldırılmasıyla potansiyelini açığa çıkarma fırsatına şimdi daha yakın. Yaptırımların kaldırılmasından sonra, İran'ın 1996’daki Dünya Ticaret Örgütü üyeliği başvurusu sonuçlanmamış olsa da gelecekteki üyeliğiyle küresel ticaretteki konumunu güçlendirmesi bekleniyor.

İRAN EKONOMİSİ BÜYÜYECEK

İran ekonomisine baktığımızda T.C. Ekonomi Bakanlığı’ndan alınan verilere göre; İran’ın 2016 yılında 46 milyar dolar ihracat, 46,2 milyar dolar ithalat gerçekleştirdi. Dünya ithalat sıralamasında 2015 yılında 47. ve 2016 yılında 48. sırada yer aldı. İthalatında makinalar ve motorlu taşıtlar ile plastikler ve değerli taşlar başı çekiyor. İran’ın dış ticarete en büyük ortağı ise Çin. İran toplam ithalatının %30-35’ini Çin’den gerçekleştiriyor. Çin’i sırasıyla Türkiye, Güney Kore, Hindistan ve Almanya takip ediyor. Petrol ve doğalgazda dünyada ilk üç ülke arasında yer alan İran’ın ihracatının yaklaşık yüzde 70’e yakınını hidrokarbon grubu oluşturuyor. Ham petrol ihracatı toplamın içinde %63 pay alıyor. Ham petrolün yanı sıra diğer ihracat kalemlerini ise plastik hammaddeleri ve işlenmemiş metaller (bakır, alüminyum, çinko) oluşturuyor. İran’ın ihracattaki en büyük pazarı ise Çin. İkinci sırada yer alan Hindistan’ın İran’dan yaptığı ithalatın çoğunluğunu (%80’i) ham petrol oluşturuyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Türkiye İhracatçılar Meclis (TİM) işbirliğiyle, KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı tarafından hazırlanan “Ambargo Sonrası İran Ekonomik ve Ticari Etki Analizi” raporuna göre, petrol fiyatlarının yanı sıra azalan TÜFE ve artan tüketimle, İran’ın önümüzdeki 4 yıl boyunca en az %4’lük bir büyüme kaydetmesi bekleniyor. İran riyalinin son zamanda yapay bir şekilde aşırı değer kazandığı da dikkate alındığında, bu ekonomik vitrinin 2020 sonuna kadar 111-138 milyar dolar civarında bir ithalat rakamı getirebileceği öngörülüyor. Yaptırımların kaldırılmasıyla, yeni ılımlı hükümet ve politikalardaki kademeli iyileşme İran için daha iyi bir ekonomik ortamın temellerini atacak. 2016/2017 ve 2020/2021 arasında İran için beklenen ithalat büyümesi oranı %9,3 ila ,6 arasında. Ekonomik büyüme, ağırlıklı olarak petrol üretimi ve ihracatı artışına bağlı olduğundan, petrol fiyatlarındaki olası düşüşler, büyüme önündeki en temel risk olarak görünüyor.

DIŞ TİCARETTE İVME YÜKSELECEK

Dev ekonominin kapılarını dünyaya açmasının kuşkusuz Türkiye üzerinde de önemli etkileri olacak. Yaptırımlar nedeniyle Türkiye'nin İran'a ihracatı 2012-2015 döneminde yüzde 63 gerilerken, iki ülkenin ticaret hacmi 20 milyar dolarlardan 9,6 milyar dolar (2016) seviyesine indi. Yaptırımlar sonrası dönemde iki ülke arasındaki ticaret hacminin 30 milyar doların üzerine çıkarılması hedefleniyor. KPMG tarafından hazırlanan “Ambargo Sonrası İran Ekonomik ve Ticari Etki Analizi” başlıklı rapordaki en iyi senaryoya göre, Türkiye’nin İran’a olan ihracatındaki artış ,7 seviyesinde (2016/2017 ve 2020/2021) gerçekleşecek. Buna paralel olarak da Türkiye’nin İran’a yaptığı ihracatın en iyi senaryoya göre 5,1 milyar dolara (2020/2021), en kötü senaryoya göre 4,24 milyar dolara yükselmesi muhtemel. Ayrıca, metal ve ulaştırma sektörlerindeki büyümenin, Türkiye’den İran’a olan ortalama ihracat büyümesinin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Diğer yandan Dünya Bankası’na göre, İran ekonomisine akan doğrudan yabancı yatırımın 2017 sonuna kadar 4 milyar dolar seviyelerine yükselmesi bekleniyor. Buna paralel olarak İran’ın Türkiye’den 150 milyon dolar üzerinde doğrudan yatırım çekme potansiyeli olduğu öngörülüyor.

Ancak diğer yandan iki ülke arasında yaşanan politik sorunlar, ticari ilişkilere ve lojistik faaliyetlere olumsuz yansıyor. Ayrıca her anlamda özel bir pazar olan İran’ın Türkiye için bir rakip mi yoksa bir fırsat mı olduğu konusunda da pek çok soru işareti bulunuyor.

Bu sorulara rehberlik etme amacıyla DEİK ve TİM iş birliğiyle, KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı tarafından hazırlanan “Ambargo Sonrası İran Ekonomik ve Ticari Etki Analizi” başlıklı raporda; İran'a uygulanan yaptırımların kalkmasının ne anlama geldiği mercek altına alınıyor. Uygulanan ambargoların kalkmasıyla iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin ivme kazanacağına vurgu yapılan raporda, mutlaka lojistik politikaların gözden geçirilmesi ve var olan ticaret yollarının iyileştirilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Ayrıca Türkiye’nin gelecekteki taşımacılık stratejilerini belirlerken, İran’ı bölgesel bir oyuncu olarak hesaba katması gerektiğine dikkat çekiliyor. “Ambargo Sonrası İran Ekonomik ve Ticari Etki Analizi” raporunda taşımacılık ve lojistik alanında öne çıkan başlıklar şöyle:

OVİT TÜNELİ BİR AN ÖNCE TAMAMLANMALI

Türkiye-İran arasındaki ticarette; İran’ın dışa kapalı ekonomik yapısı, uyguladığı dış ticaret kontrolleri, yüksek gümrük tarifeleri, tarife dışı engeller, bankacılık ve ödemeye ilişkin sorunlar, iki ülke arasındaki ulaşım ağlarının yetersizliği ve sınır kapılarında karşılaşılan engeller başlıca sorunları oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde gerek Türkiye’nin İran’la ticareti gerekse İran’ın batı ülkeleriyle ticaretinde Türkiye’nin üstlenebileceği transit ülke rolü için lojistik alanında politikalar belirlemesi, gerekli adımları atması ve taşımacılık sektöründe korumacılık yerine daha liberal bir iş ortamı oluşturması gerekiyor. Çünkü İran, Türkiye’ye alternatif güzergah olarak görülen Gürcistan ve Romanya limanları üzerinden Avrupa ülkelerine yönelik yeni bir transit hat geliştirebilir. Özellikle Ovit Tüneli’nin inşasının tamamlanması, Trabzon Limanı’nın ve İran üzerinden transit taşımaların önemini artıracak. Böyle stratejik bir adım ise İran’ın batılı ülkelerle olan ticari ilişkilerinde Türkiye’nin merkezi konumunu güçlendirecek.

DEMİRYOLUYLA KESİNTİSİZ ULAŞIM

İran-Türkiye arasındaki demiryolunun iyileştirilmesi, Türkiye’nin Körfez ve Orta Asya ülkelerine ihracatının önünde bir engel olarak duran nakliye kaynaklı sorunların çözümüne ciddi bir katkı sunacak. Ekonomik İş Birliği Örgütü’nün yürüttüğü İstanbul-İslamabad Tren Yolu Projesi, Türkiye-İran-Pakistan ticareti için önemli bir dönüm noktası. Bu tren yolunun güvenli bir şekilde hizmet verebilmesi için gerekli altyapı yatırımları ve iyileştirme çalışmalarında üç ülkenin koordineli olarak çalışmaları sürdürmesi gerekiyor. Öncelikli olarak Van Gölü geçişinin kısaltılması ve bu hattın cazibesinin artırılması önem taşıyor. Bunun için kısa vadede trenleri taşıyan feribotlar modernize edilerek, orta ve uzun vadede ise 239 km’lik Kuzey Demiryolu Geçiş Projesi hayata geçirilerek kesintisiz demiryolu geçişi sağlanabilir.

BİR KUŞAK BİR YOL PROJESİ

Diğer yandan Çin-İran arası demiryolu taşımacılığının iyileştirilmesi iki ülke arasındaki ticaret süresini kısaltacak ve uzun vadede Çin malları için Avrupa’ya kadar uzanan bir rotaya dönüşme potansiyeline sahip. Tüm bunlar göz önüne alındığında, Türkiye-İran arası demiryolu ticaretinin iyileştirilmesi, uzun vadede İran üzerinden Türkiye-Çin arası taşımacılığa da katkı sağlayacak. Bu bağlamda Türkiye’nin, Çin’in Tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasını hedefleyen “Bir Kuşak Bir Yol” projesi kapsamında İran ve Çin ile daha yoğun iş birliği yapması şart. 

İRAN KÖRFEZ ÜLKELERİNE GEÇİŞ NOKTASI

İran, Türkiye’nin Orta Asya’ya ihracatında önemli bir güzergah. İran-Türkiye gümrük kapılarında yaşanılan sorunlar Türkiye’nin Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan gibi ülkelere yaptığı taşımaları da olumsuz etkiliyor. Mevcut rotaların ve gümrüklerin modernleştirilmesi durumunda, Türkiye Körfez Ülkeleri’ne ihracatını İran üzerinden transit geçerek yapmaya başlayabilir. İran-Türkiye arası gümrük sorunlarının giderilmesi, iki ülke arası demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi ile İran Bender Abbas Limanı üzerinden Körfez bölgesine ulaşabilir.

GÜMRÜK KAPILARININ YENİLENMESİ

Türkiye ile İran arasında 3 adet karayolu sınır kapısı bulunuyor (Gürbulak-Ağrı, Esendere-Hakkari, Kapıköy-Van). Gümrük kapılarının kapasite kısıdı nedeniyle Gürbulak ve Bazargan sınır kapılarında karşılıklı olarak kuyruklar oluşuyor ve bekleme süreleri çok uzuyor. Peronların kapasitelerinin artırılmasına ek olarak, Türkiye tarafındaki gümrük personeli sayısının da artırılması gerekiyor. Ayrıca yoğun trafiğin önlenmesi için Kapıköy ve Esendere kapılarının modernizasyonu ve ticarete açılması aciliyet taşıyor.

AKARYAKITTA FİYAT FARKI KALDIRILMALI

İran ve Türkiye ilgili otoriteleri arasındaki ikili görüşmelerde (Ocak 2015) varılan mutabakatın uygulanmasında İran tek taraflı olarak sorun çıkarıyor. Bu durum İranlı nakliyecilere Türk nakliyecilere karşı haksız rekabet imkanı veriyor. Taşımacılıkta yaşanan sorunların giderilmesi için:

• İran Türk nakliye araçlarından, transit taşımalar için akaryakıt fiyat farkı tahsil ediyor. Bu prosedürün yürürlükten kaldırılması, ticaretin adil devam etmesine katkı sağlayacak. Ayrıca ikili taşımalar için km başına ödenen ücretin de azaltılması gerekiyor.

• Ürünlerin bozulmasının önüne geçmek için, Türk transit araçlarının gümrükte bekleme süresinin maksimum 2 gün olacak şekilde düzenlenmesi, ayrıca ülkelerin ilk gelen-ilk çıkar kuralına göre hareket etmesi gerekiyor.

İRAN DA BÖLGESEL OYUNCULUĞA TALİP

İran yaptırımların kaldırılmasıyla artacak finansal kaynakların bir bölümünü taşımacılık altyapısını geliştirmek için ayıracağının sinyallerini veriyor. İran ulaştırma alanında kat edeceği gelişmelerle uzun vadede bölgede önemli bir transit merkez haline gelebilir ve Türkiye’nin üstlenmeye çalıştığı bu rolde kendisine rakip olabilir. Böyle bir durumda, Türkiye’nin aktif olduğu kara, deniz ve havayolu taşımacılığı alanında önemli bir tehdit oluşturacaktır. Bu bağlamda Türkiye ileriye dönük ulaştırma stratejilerini oluştururken İran’ı da olası bir bölgesel oyuncu olarak hesaba katması gerekiyor.

İRAN’IN ULAŞTIRMA ALTYAPISI

İran’ın ulaştırma altyapısı, mevcut gereksinimi karşılayacak düzeyde. Devlete ait İran Havayolları’nın ülke içinde 24 şehre uçuş seferleri bulunuyor. Ayrıca, bazı Asya ve Avrupa ülkelerine de uçuşlar gerçekleştiriyor. Tahran’dan ülkenin güneyine Körfez’deki Bandar İmam Humeyni ve Bandar Abbas Limanı ile Kerman’a 3 ana demiryolu hattı bulunuyor. Kuzeyde ise, Meşhed’e uzanan hat Sarakhs’a kadar geliştirilmiş durumda. Gorgan’a ek bir bağlantı mevcut. Meşhed ile Bafq, arasındaki hat da tamamlanmış durumda. Tahran-Tebriz arasında yer alan hat ise, Türkiye ve Azerbaycan’a bağlanıyor. İran, toplam 10.459 km uzunluğundaki demiryolu hattını uzatmayı planlıyor. İran’ın 11.652 km’si otoban olmak üzere toplam karayolu uzunluğu 79.830 km. Ülkenin başlıca ticari limanları Shahid Rajee, İmam Humeyni, Qeshm ve Bushehr’dir. 2016 yılında 16 limanda toplam 13 milyon ton ticari yük için işlem yapıldı. Basra Körfezi’ndeki Shahid Rajaee ve İmam Humeyni Limanları en çok petrol yükleme işlemi yapılan limanlar.

İRAN PAZARI İÇİN ÖNERİLER

DEİK ve TİM iş birliğiyle, KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı tarafından hazırlanan “Ambargo Sonrası İran Ekonomik ve Ticari Etki Analizi” raporunda, İran pazarına girmek isteyen ülke ve şirketlere öneriler de bulunuyor. İran’ın iş yapmak için zorlu bir pazar olduğu vurgulanan raporda, şu değerlendirmelere yer veriliyor: “Bu nedenle yabancı şirketlerin İran’a özgü iş ortamını ve kültürünü dikkate alarak strateji geliştirmesi gerekiyor. Yatırım stratejisinin; vergi yükü, lojistik/tedarik zinciri yönetimi, izin ve onay süreçleri ve teknolojiye erişim konuları dikkate alınarak detaylı bir şekilde analiz edilmesi önerilebilir. Kamu otoriteleri, İran’a yapılacak ihracat hacmini artırmak amacıyla ihracat işletme sermayesi finansmanını destekleyebilir. Böylece, ihracat faaliyetlerinden elde edilen finansal alacakların teminat altına alınması kolaylaşacak ve ihracat riski azalacaktır. Kamu otoriteleri, Türk yatırımcıları ve ihracatçıları desteklemek için finansal ve politik riskleri MIGA, Türk Exim Bankası ve İslam Kalkınma Bankası gibi çeşitli kurumların enstrümanları ve ürünleri aracılığıyla azaltmak için girişimde bulunabilirler. Türk hükümeti; yatırımcıların vergi, gümrük veya mevzuatla ilgili sorunları aşmalarına yardımcı olmak amacıyla İran ile yeni kapsamlı anlaşmalar imzalayabilir veya mevcut anlaşmaların kapsamını genişletebilir.”

Kaynak: lojistikhatti.com