Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Havayolu / HAVADA KARBONDİOKSİT TİCARETİ

HAVADA KARBONDİOKSİT TİCARETİ

HAVADA KARBONDİOKSİT TİCARETİ23.03.2009

Sera gazlarının atmosfere salınımını azaltıp kontrol altına almayı hedefleyen karbondioksit ticareti, artık havayolları sektörü için de geçerli olacak. AB’nin kararı 2012’de yürürlüğe girecek.

 

Sera gazları salınımında önemli payı olan havayolları sektörünün emisyon ticaretinden muafiyeti sona eriyor. Kyoto İklim Protokolü’nde imzası bulunan bir ülkenin karbondioksit salınım kotasını aşması durumunda henüz kotasını doldurmamış bir diğer ülkeden para karşılığı kota satın alması esasına dayanan emisyon ticareti artık havacılık sektörü için de geçerli olacak. AB, uygulamanın 2012 yılında başlatılması kararı aldı. 

 Karar çerçevesinde  havayolları şirketleri, ilk aşamada 2004-2006 yılları arasında açığa çıkarılan sera gazı miktarı baz alınarak, salınımı yüzde 3 oranında azaltmakla yükümlü olacak. Havayolları şirketi bunun karşılığında emisyon ticareti sertifikasının yüzde 85’ini bedavaya alacak. Sertifikanın yüzde 15’ini ise para ödeyerek elde edecek.

 

"SEVİNDİRİCİ AMA YETERLİ DEĞİL"
Germanwatch adlı çevre örgütünün iklim rapörtörü fizikci Manfred Treber, havacılık sektörünün de emisyon ticareti kapsamına alınmasının sevindirici olduğunu ancak yüzde 15’lik bölümün değil, kotanın tümünün satın alınması gerektiğini vurguluyor: "Uçak emisyonlarının atmosfere daha fazla zarar verdiğinin de özellikle vurgulanması gerekiyor.  Avrupa'da şimdiye kadar sadece karbondioksit emisyonu ticareti yapılıyordu. Ama hava trafiği nedeniyle atmosfere salınan sera gazlarının küresel ısınmaya yaptığı etki, karbondioksitin etkisinden 2 ila 5 kat daha fazla. Bu, göz önünde bulundurulmuyor."

 Uçaklar, özellikle de jetler atmosfere diğer taşıtlardan çok daha zararlı gazlar salıyor. Hava trafiği, Avrupa'da atmosfere salınan toplam karbondioksitin yüzde 3’ünden sorumlu. Treber, havacılık sektöründe yıllık emisyon artışının yüzde 3 ila yüzde 5'i bulduğunu kaydediyor ve “Emisyon ticaretinin iklimin korunmasındaki en etkili araç olduğu çoktan kanıtlandı" diyor.

 

TURİZM GÖZARDI EDİLMEDİ
Avrupa Birliği, turizme bağımlı olan ülkelere zarar vermemek için hava taşımacılığına, çevreye zarar veren diğer sektörlerden daha az kısıtlama getirdi. Atmosfair Örgütü'nden Dietrich Brockhagen uçak emisyonunun zararları konusunda yolcuyu aydınlatmak ve kararı ona bırakmak yolunu seçtiklerini söylüyor: "Çevreyi korumaya yönelik adımların halk tarafından  memnuniyetle karşılandığını görüyoruz. Ancak kerosin vergisi gibi seyahat ücretlerini artıran ek masraflar gündeme geldiğinde bunun tepkiyle karşılandığı da gözden kaçmıyor. Biz, ‘Uçakla seyahat edemezsin, yoksa vebali boynuna’ demek yerine, ‘İklimin korunmasında payının olabilmesi için seni bilgilendiriyoruz’  yöntemini uyguluyoruz."

Örneğin Berlin’den New York’a gidiş-dönüş sefer yapan bir uçağın  atmosfere saldığı gaz yolcu başına ortalama 4 bin kilogram. Bu miktar, orta sınıf bir otomobilin  12 bin kilometrede çıkardığı sera gazının iki katından  fazlasına denk geliyor.

 

HARDAL KÖKÜNDEN ELEKTRİK
Bu arada alternatif enerji arayışları da sürüyor. İklim koruma örgütü Atmosfair’in direktörü Dietrich Brockhagen, Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'nin kuzeyinde mali destekte bulundukları bir biyokütle enerji santralini örnek göstererek, bu santralde hardal saplarından elektrik üretildiğini kaydediyor. Brockhagen, “Üretilen bu elektrik genel enerji şebekesine aktarılıyor.  Önceleri çürümeye bırakılan hardal kökü şimdi çiftçiler tarafından değerlendiriliyor. Çiftçi bundan para kazanıyor ve enerji santralleri de  bu sayede çevre dostu elektrik üretebiliyor" diyor. Gazeteport.com