Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / LOJİSTİK SEKTÖRÜ, 2022’Yİ NASIL DEĞERLENDİRİYOR?

LOJİSTİK SEKTÖRÜ, 2022’Yİ NASIL DEĞERLENDİRİYOR?

LOJİSTİK SEKTÖRÜ, 2022’Yİ NASIL DEĞERLENDİRİYOR?22.02.2022
Türkiye, 2021 yılını ihracatta rekor kırarak kapattı, bu rekorun ardında lojistik sektörü, önemli bir pay sahibi. 2022 yılında pazar payını artırmak isteyen ihracatçıların önünü açacak bir dizi uygulama gündemde. Yeni Ekonomi Programı’nın yanı sıra T.C. Ticaret Bakanlığı’nın uzak ülkelere yönelik ortaya koyduğu stratejiler ise lojistik sektörünü doğrudan etkiliyor.

Cumhurbaşkanlığı’nın 2021-2023 Dönemi Bütçe Çağrısı’na ilişkin tebliği, Resmî Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı. Buna göre Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi hazırlık çalışmalarını yönlendirmek üzere Yeni Ekonomi Programı/Orta Vadeli Program (2021-2023) ve bununla uyumlu olarak hazırlanan Orta Vadeli Mali Planlamalarda ekonomi ve maliye politikalarının temel amaçları belirlendi.

Bu kapsamda 2021-2023 döneminde ekonomi politikasının temel amaçları; iç ve dış dengenin yeniden sağlanması, bu denge üzerine inşa edilecek stratejik reformlarla kapsayıcı, sürdürülebilir ve istihdam odaklı büyümeyi hedefleyen politikalarla küresel ekonomide ortaya çıkan yeni normalin oluşturduğu iktisadi fırsatları da kullanarak üretime, ihracata ve finansal istikrara dayalı ekonomik dönüşümün ve değişimin gerçekleştirilmesi olacak.

T.C. Ticaret Bakanlığı’nın da bir süredir üzerinde çalıştığı Türkiye'nin ihracat menzilinin 2 bin kilometreden, 8 bin 500 kilometreye çıkarılması hedefi söz konusu… Bakanlığın uzun süredir üzerinde çalıştığı Uzak Ülkeler Stratejisi'nin tanıtımının, kısa süre içinde yapılması planlanıyor. Strateji kapsamında şu ana kadar 18 hedef ülke belirlendi. Bu ülkeler ABD, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Filipinler, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Japonya, Kanada, Malezya, Meksika, Nijerya, Pakistan, Şili, Tayland ve Vietnam olarak sıralandı. Stratejiyle öncelikli olarak ABD, Uzak Doğu ve Latin Amerika ülkelerine ihracatın artırılması öngörülüyor.

UTİKAD YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE HAVAYOLU ÇALIŞMA GRUBU BAŞKANI MEHMET ÖZAL
"OLUMLU SONUÇLAR ALACAĞIZ"


"Türkiye, Uzak Doğu’dan ithal ettiği ham madde ve yarı mamulleri işleyip ağırlıklı olarak Avrupa ve komşu ülkelere ihracat yapan bir dış ticaret profili çiziyor. Pandemi döneminde de Uzak Doğu’dan Avrupa pazarlarına erişimin aksaması, Türkiye'nin adı geçen klasik ihracat pazarlarına daha yakın olması, tedarik sürelerinin avantajlı olması ve kaliteli üretim kapasitesi nedeni ile payını artırmasına yol açtı. Nitekim ihracat, geçen yıl rekor kırdı. Ancak 2024'e kadar pandeminin etkisinin azalacağı ve birçok sektörde normalleşmenin başlayacağı öngörülüyor. Ülkemizin başarılı ihracat performansını artırarak sürdürmesi için yeni pazarlar bulması, yeni ürünler geliştirmesi ve rekabetçi üretim gücünü yükseltmesi gerekiyor. Hem Uzak Doğu ülkelerindeki pazarlara girerek ticaret dengesi yakalanmalı hem de daha önce yeterince tanınmayan Latin Amerika ülkelerindeki büyük pazarlara ulaşılmalı. Bu kapsamda Uzak Ülkeler Stratejisi pazar ve ürün çeşitliliğini artıracak, olası dış ticaret dalgalanmalarından en az şekilde etkilenmemizi sağlayacak bir programdır. Türkiye'nin gelişen ulaşım ve lojistik altyapısı ve know how'ı ile de bu stratejinin doğru uygulanması, desteklenmesi hâlinde olumlu sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Yeni ekonomi programı ile TL değeri düşük tutularak ihracattaki rekabet gücümüzün artırılması hedeflenmekle beraber, enerji başta olmak üzere ihracatımızın önemli bir bölümü ithalat girdileri ile yapıldığından, buradaki olumlu etki sınırlı olabilir. Daha istikrarlı ve öngörülebilir bir parasal politika hem iç hem dış sanayi yatırımlarının artmasını teşvik edecek. Yüksek teknoloji ve ihracatta marka değerini artırmaya yönelik yatırım ve ihracat planlarının teşvik edilmesi, daha uzun vadeli ve sürdürülebilir, büyüyen bir ekonomik yapı için faydalı olabilir."

UTİKAD YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE GÜMRÜK VE ANTREPO ÇALIŞMA GRUBU BAŞKANI ARKIN OBDAN
"PLANLAMA ÇOK DAHA NET YAPILACAK"


"Uzak Ülkeler Stratejisi’nin oluşturulması maddesinin, (2022-2024) Orta Vadeli Eylem Planı’na girmesini çok önemli buluyorum. Oluşturulacak eylem ve strateji planları neticesinde, uzak ülkelere yapılabilecek ihracat kalemleri ve sektörlerine yönelik planlama çok daha net yapılacaktır. Ülkeler genellikle ihtiyaç kalemlerinin tedarikini planlarken envanterin ve lojistiğinin en uygun, en az maliyetle ve en önemlisi bu ihtiyaçlara kısa sürede ulaşacağı lokasyonları seçiyor. Bu durum da bizim ihracat menzilimizin 2 bin 500 kilometre ile sınırlı olmasına neden oluyor. Bizim ihracat menzilimizi 8 bin 500 kilometreye ulaştırma hedeflerimiz doğrultusunda, stratejimizi planlarken katma değerli, ulaşılması basit ve maliyetsiz, yüksek teknoloji ihtiva eden ürünlere ve hizmetlere yönelmemiz elzem olacak. AR-GE merkezlerimizi ve teknoloji merkezlerimizi güçlendirmek bilişim, yazılım ve iletişim alanında öne çıkarak hedeflere yönelme konusunda önümüzü açacaktır."

UTİKAD YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE KARAYOLU ÇALIŞMA GRUBU BAŞKANI İSMAİL TEKİN
"HAYATİ SEVİYEDE BİR İHTİYAÇ"


"Türkiye'nin 2020 rakamlarıyla ihracatı 169,5 milyar dolar, ithalatı 219 milyar dolar ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 77,3 ve dış ticaret açığı 50 milyar dolardır. Ülke ekonomisi adına yapılacak bu strateji ile dış ticaret açığı azaltılabilir. Özellikle dış ticaret açığının fazla olduğu, geleneksel pazarların dışında kalan uzak ülkelerle bilişim, yazılım ve iletişim hizmetleri ihracatının artırılmasına yönelik bir strateji geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye'nin en büyük ihracat pazarının Avrupa ülkeleri olduğunu biliyoruz ve bu pazar ihracatta yüzde 57'lik paya sahip. Uzak Doğu ülkelerinde çok büyük bir ekonomi ve potansiyel olmakla birlikte çok büyük bir nüfus, üretim ve tüketim var. Türkiye adına, bu bölgelere olan ticaretimizi artırıp, geliştirmemiz gerekiyor. Hâlihazırda Uzak Doğu ile ticaretin Türkiye aleyhine olması, bu bölgeye yönelik ihracatın artırılması ihtiyacını doğurdu. Ülkemizde altyapı ve lojistik hizmetlerinde önemli ölçüde mesafe kat edilmesi, bunun da bölgeler arası ulaşım imkânlarını kolaylaştırarak yatırımcılara eşit fırsatlar sunması lazım. Bunlara ilaveten sahip olduğumuz nitelikli insan kaynağının, katma değerli üretimin ve ihracatın kısa sürede artırılmasına katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Küresel olanak ve risklerin pazara yakın, maliyet avantajına sahip, dijital altyapısını geliştiren, nitelikli insan sermayesi olan, katma değerli ve yeşil üretim yapabilen, cari dengesi ve borçluluk oranı sürdürülebilir olan ülkeleri ön plana çıkaracak. Bu sebeple söz konusu modelin ülkemiz için hayati seviyede bir ihtiyaç olduğu görülüyor. Faizi düşürüp, üretimi artırıp, kur avantajı sayesinde ihracatı geliştirmek gibi bir politika uygulanıyor. İhracat artarsa cari açığın kapatılması umuluyor. Bu aslında teoride olan ve bazı gelişmiş ülkelerde kullanılan bir modeldir. Özellikle ekonomi durgun olduğu zaman faizi düşürmek çok bilinen bir yöntemdir. Fakat Türkiye’de bazı farklılıklar var. Mesela faizin düşmesi Türk Lirasını dolara karşı çok dezavantajlı bir yere getiriyor. Bunun ihracatı artırıp cari açığı kapaması için dolara geçişkenliğin düşük olması lazım. Banka mevduatlarının büyük bölümü döviz hesabında duruyor. Ayrıca ihraç edilecek ürünlerin yüzde 60’ı ara madde ve ham madde olarak ithal ediliyor. Yani ihracatçı firmaların borçları dövize endeksli, bu durum bir dezavantaj getirmektedir."

UTİKAD YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYESİ VE BÖLGELER KOORDİNATÖRÜ BİLGEHAN ENGİN
"TUTARLI BİR STRATEJİ"


"Türkiye’nin ekonomik modeli, ihracatı önceleyen bir karakter taşıyor. İhracatın yükselmesiyle cari açığın dengelenmesi ve ülkeye döviz girdisi sağlanması hedefleniyor. Uzak ülkeler, bu ana planın gerçekleşmesi için destekleyici ve tutarlı bir strateji. Güçlü ve hızlı sonuçlar almak isteniyorsa pandeminin tedarik zincirlerinde yarattığı arazlar unutulmamalı. Bugün birçok ürün, hedef pazarlarına, tedarik zinciri sorunları ve konteyner krizi nedeniyle ulaşamıyor. Çin bazı pazarlarda, özellikle Avrupa ve uzak ülkeler arasında sayılan Latin Amerika pazarında ciddi bir alternatif olabilir. Şayet lojistik aklın çok önemli bir bileşen olduğu atlanır ve ihracatçımız kadar lojistikçimiz de desteklenmezse Uzak Ülkeler Stratejisi’nden hedeflenen sonuçları almak mümkün olmayabilir. Bu programa ben yine ihracat penceresinden bakmak istiyorum. İhracatı büyütmek önemli ve başarılması gereken bir hedef. Ancak ihracatın çeşitli zorlukları var. Bu zorlukları öngörmeniz ve buna göre alternatifler oluşturmanız gerekli. Üretmek tek başına yeterli değil. Ürettiğinizi hedef pazarınıza doğru zamanda, doğru şekilde ve doğru adette ulaştırmalısınız. Bunun için etkin lojistik imkân ve kabiliyetleriniz olmalı. Ek olarak ihracatın bizzat kendisine de stratejik bakmalı, sadece hacme odaklanmamalısınız. Hedef pazarınıza sevk ettiğiniz ürün, o pazar için vazgeçilmez olmalı. Sizden temin edemediğinde, aynı kalite ya da yenilikte başka mahreçlerden tedariki mümkün olmamalı ki pazarınız her daim sizi arasın. Bunun için yenilikçi ve katma değerli ürün ihracatına yönelmelisiniz. Bunu sağlamak için ise teknoloji üretmeniz gerekir. İhracata yalnızca hacim perspektifinden bakma tuzağına düşmemeliyiz. Pandemi şartları ortadan kalkınca Çin, Japonya hatta Hindistan ile rekabet etmek için teknolojik imkânlarınız olmalı."

UTİKAD HAVAYOLU ÇALIŞMA GRUBU ÜYESİ EMRE ÖZTEKİN
"DİNAMİZM GETİRECEK"


"Mal ve hizmet ihracatının menzilini artırmak önemli bir hedef; coğrafi olarak ne kadar uzağa gidebilirsek kendi gelişimimizi de özellikle lojistik olarak artırabiliriz. ABD ve Çin, ticari ilişkiler açısından zaten yoğun temasta bulunduğumuz ülkeler arasında yer alıyor. Bunun dışında hedef olarak bakılan özellikle Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Japonya, Kanada ve Latin Amerika ülkeleriyle olan ilişkilerimizin artması know-how transferi ve farklı mal/hizmet alışverişlerinin dinamizmini beraberinde getirecektir, gelişmekte olan e-ticaret piyasasına da daha çok entegre olmamızı sağlayacaktır. Genel anlamda baktığımızda ekonomi programı ile uyumlu bir sürecin çıktısı olmakla birlikte serbest bölgelere yüksek teknoloji içeren yatırımlar çekilmesi hedeflenmeli ancak ithalata bağımlı bir ihracat ekonomisinde rekabet gücünü yaratmak çok gerçekçi olmayabilir. Hava kargo olarak düşündüğümüzde 2020 yılı kargo gelirleri 175 milyar dolarla rekor kırarken kapasitelerin hâlâ pandemi öncesine dönmemiş olması tüm rotalardaki fiyatlarda yüksek artışlara sebebiyet veriyor. Kapasite ve hizmet anlamında lojistik gelişimimiz Uzak Ülkeler Stratejisi ile uyumlu olduğu sürece başarı yakalayabiliriz. Ticareti geliştirmek adına Ulaşım, Gümrük Mevzuatları ve Intermodal kolaylıklara yön verecek lokal ve global yönetmeliklerin devamı sağlanmalı ve ihracatçı firmalarımız bu anlamda desteklenmelidir. ‘Bu programla birlikte kısa vadede fiyat istikrarı ve finansal istikrar tesis ederek sıkı bir disipline geçebilecek miyiz?’ sorusunu sormalıyız. Türkiye olarak dünyanın yeni sanayileşen yani gelişmekte olan bir ülkesiyiz. Piyasa mekanizmasında her ekonomi dış alemle yoğun bir mal ve sermaye ilişkisinde; yani ihracat ve ithalat ekonomi programlarının ilk kilometre taşları... Biz Türkiye olarak bu programla ihracat ve ithalatımızı nasıl konumlandırmak istiyoruz? 2021 yılının ilk 10 ayına baktığımızda toplam ihracatımızın içinde imalatın payı yüzde 95. Ağırlıkla buradan ihracat yapıyoruz, peki ne ihraç ediyoruz? Yüksek teknoloji ürünlerinin payı, geçen yıla göre azaldı. Yaklaşık yüzde 3,5’ten yüzde 2,7’ye geriledi. Buna karşılık orta ve düşük teknoloji ürünlerini yüzde 64 oranında ihraç ediyoruz. Fakat ithalatımızda tam tersi bir görüntü var. Özetle düşük teknoloji ihracatçısı yüksek teknoloji ithalatçısı konumundayız ve ne kadar büyüme odaklı olsak da ölçek ekonomimiz ithalatımıza bağımlı kalacağından mal ve hizmet bakımından istikrarlı kalabilir miyiz, noktasında önemli endişeler getiriyor. Kur artışıyla ihracatımızı artırmak ve döviz bolluğu yaratmak istiyoruz ancak ithalat paketimiz yüzde 90 yatırım malı ve ham maddeden oluşuyor. Kur artıkça ham madde fiyatları da artacağından ithalat hareketlerimizi kesebilir ve bu programın odak noktası olan ihracatımızın da olumsuz etkilenmesi öngörülebilir. Turizm gelirlerimizin artması, bu modelde bir avantaj gibi gözükse de pandemi süreci nedeniyle istikrarsız bir seyirde olması, finansal istikrar açısından dezavantaj olacaktır."

UTİKAD Dergi 27. Sayı için tıklayınız.