Geçen hafta bu köşede dile getirdiklerimiz konuların bir kısmı, İngiltere'de haftalık yayınlanan The Economist dergisinde de ele alındı. Ancak onlar tartışmaya biraz utangaç çocuk edasıyla katıldılar. Yani şunu söylediler: Evet, iktisat kuramında ve politikalarında bir sorun var. Ancak bu sorun devletçilik yoluyla da çözülemez. Muhafazakar iktisatçıların görüşlerinin ağırlıklı dile getirildiği dergide böyle bir tartışma başlaması benim açımdan çok keyif verici oldu.
Üstelik biz yeni bir kuramsal ve kurumsal mimari ile karşı karşıyayız, inşa da buna göre yapılacak derken, doğrusu somut göstergelerin bu kadar hızlı ortaya çıkacağını ummuyordum. Başkan Obama sanki sesimiz duymuş gibi ABD'de 50 milyon kişiyi sigorta kapsamına alınacağını ve çalışanlar için zorunlu sigorta sistemine geçileceğine yönelik önerilerini açıkladı. Doğal olarak ABD'nin sofular partisi Cumhuriyetçiler bu önerilere hemen karşı çıktılar. Nasıl çıkmasınlar ikinci sınıf aktör iken, üçüncü sınıf başkanlık yapan R. Reagan'dan baba Bush ve oğul Bush'a değin tüm dünyayı rekabetçi ekonomi yaratma masalı ile gelir dağılımını göz ardı eden, kendi ülkelerinde olmasa bile diğer (özellikle gelişmekte olan) ülkelerde kayıt dışılığı örtük olarak teşvik eden politikalarını bir çırpıda tersine çevirmekten bahseden bir adam ile karşı karşıyalar.
ABD'de yeni oluşturulmaya çalışılan bu düzene yönelik direnci olağan karşılamak gerekir. Ancak, bu eğilimlerin dünya ölçeğinde (moda terimle küresel boyutta) yaygınlaşması kaçınılmaz. Çünkü artık mülkiyet ile iktisadi etkinlik arasında doğrusal bağıntı olmadığı görüldü. Önemli olan, kulvarında ve kurallara uygun bir piyasanın işlemesini sağlamaktır. Bu da tek başına piyasanın ya da (özellikle bizim ülkemizde eski politikacılara ya da yeni ama başarısız politikacılara iş bulma kurumu haline gelen) "özerk kurumların" başarabilecekleri bir iş olmadığı ortaya çıkmış durumda. Bundan dolayı bu sürece ya da "İşe" özellikle muhafazakar iktisatçılar ve politikacıların ideolojik bakışı ile yaklaşılır ise, çözümsüzlük satın alınmış olur. Bu da değişimi güçleştirir ve maliyetli hâlâ getirir.
Bundan dolayı bazı eski alışkanlıklardan ya da politikalardan vazgeçmek gerekiyor. Başkan Obama bu kalıtlardan kurtulmaya çalışıyor. Bu politikalar iktisat teorisinde yeni açılımlara ön ayaklık edecektir. Bu noktada üç unsur öne çıkmaktadır:
· Arz ve talep yasası her zaman mükemmel işlemeyebilir. Özellikle kısa dönemde fiyat sertlikleri sorun yaratmaktadır.
· Yeni Klasik Makro İktisatçıların merkez bankalarını işlevsizleştiren çapa (anchor) politikaları tabiri caiz ise çöp haline gelmiştir. Bu yargımızı güçlendiren iki ülkeden aynı temelli örnekler vereceğim. ABD olduğu gibi Türkiye'de faiz oranları hızla aşağıya inerken, kredi faiz oranları düşmediği gibi yatırım talebi de hiç artmamıştır. Yani merkez bankaların para politikaları etkinliği ortadan kalkmıştır. ABD Merkez Bankası bunun farkındadır ve farklı politikalar oluşturmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla para politikasının son 20 yıldır yapılan hedef, ara hedef ve araç bağımsızlığı gibi kavramları yeniden ele alınacaktır.
· Maliye politikasında "siz hâlâ annenizin yağını mı kullanıyorsunuz" sorusunu sorduracak politikaların işi bitmiştir. Bu politikaları tek uygulayan ülke galiba Türkiye olacak. Kayıt dışılığı besleyen onun yerine kayıtlının üstüne gidip dolaylı vergilerle beslenen bir bütçe hazırlayanlar hâlâ annelerinin (ya da IMF'nin) yağını kullanmaktadır.
Kaynak: Ömer Faruk Çolak - Dünya Gazetesi