2007 yılının sonuydu. Dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, bir gece yatıp ertesi sabah kalktığında leasing sektöründe KDV oranlarını değiştirdi.
Leasing yoluyla yapılan işlemlerde yüzde 1 olan KDV oranı, ticari araçlarda yüzde 8'e, diğer makine ve teçhizatta da yüzde 18'e çıkarıldı. Peki, neden böyle bir uygulama yapıldı? Tencere, tava, koltuk, perdenin bile leasing yoluyla alındığı, dolayısıyla da ciddi bir KDV kaybı yaşandığı gerekçesi ortaya atıldı. O tarihten bu yana da leasing yani finansal kiralama sektörü her geçen gün eriyor.
Nitekim, 2008 yılının ilk yarısında finansal kiralama yoluyla yapılan yatırım tutarı, 3.7 milyar TL ve işlem adedi 12 bin 993 iken; 2009'un aynı döneminde yatırım tutarı 1.5 milyar TL'ye geriledi. İşlem adedi de 2722'ye kadar düştü. Bir sene gibi kısa bir sürede finansal kiralama pazarı yarı yarıya azaldı.
Bu durum KDV oranları değiştirildikten sonra ortaya çıkan tablo. Bir de karardan önceye bakalım. Yani, 2007 yılının ocak-haziran dönemine... Bu dönemde leasing yoluyla gerçekleştirilen yatırım tutarı toplam 4.5 milyar TL olmuş. İşlem adedi de 22 bin 631 adetmiş. Artık daha söylenecek bir şey var mı bilmiyorum. 4.5 milyar TL nerede 1.5 milyar TL nerede. Malumunuz, genel teamül, eğer olağanüstü bir durum yoksa, bir sektörün ileriye gitmesi, büyümesidir. Leasing sektöründe ise bunun tam tersi bir durum oluşmuş durumda.
Sadece faiz kaybı var
Neden? Birincisi, tencere, tavanın bile leasing yapılması. İkinci neden ise leasing yoluyla yapılan işlemlerde KDV'nin yok olması.
Peki, gerçekten de yok oluyor mu? Geçenlerde leasingci bir dostumla sohbet ederken işte bu soruyu sordum.
Cevabı çok net oldu: "Böyle bir şey yok. Yanlış anlaşılıyor veya anlatılıyor." Sonra da konunun detayını anlattı. Sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Leasingcilere göre KDV'nin yok olması mümkün değil. Ancak ve ancak tüketicilerde yok olabilir. Kurumlar arasındaki işlemlerde ise KDV bilançolarda taşınır.
Leasing yoluyla yapılan işlemlerin toplam hacminin 8 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde, bunun kaybı sadece 1.5 yıla denk gelen faiz kaybı. Leasingcilere göre de bu tutar yaklaşık 150 milyon dolar.
Bir başka anlatımla KDV'nin bir kısmı kâr olarak bir kenara yazılmıyor, tamamı yansıtılıyor. Leasing sektörüne göre de ortaya atılan yanlış kanı, KDV'nin sektör aracılığı ile buharlaştığı. Oysa KDV, takip eden ayın 25'inde ödeniyor. Leasingde ise sözleşme süresi neyse; diyelim ki 36 ay, o kadar taksitte KDV ödemesi yapılıyor. Dolayısıyla reel olarak ortada bir kayıp yok. Olan sadece valör kaybıdır.
AB standartları uygulansın
Tabii bir de olaya şu açıdan bakmak gerekiyor. Bugün leasing sektöründe işlem hacmi 2 milyar TL'ye kadar gerilemiş durumda. Bu açıdan bakıldığında ise işlem hacmi bu kadar daralmış bir sektörde ister yüzde 18 isterse de başka bir oranda KDV alınmaya kalksa da artık bir anlam ifade etmiyor. Çünkü ortada KDV'ye konu olacak bir işlem neredeyse kalmayacak.
Peki, sorunun çözümü nedir? Leasingci dostum bu soruya şu cevabı veriyor: "KDV'de yeni bir düzenlemeye gitmek gerekiyor. Bu da ancak Avrupa Birliği (AB) standartları ile olur. KDV istenilen oranda tutulsun... Ben bir ay sonra devletten KDV alacaklıysam, nakit olarak alayım. Yaptığım işlerden dolayı bilançom KDV ödemesi gösteriyorsa ödeyeyim. Ben paramı bir ay sonra alabildiğim müddetçe hangi KDV oranı olursa olsun hiç problem değil. Bu sefer de başka bir sorun karşımıza çıkıyor. Maalesef, Maliye'nin KDV'yi ödeyecek parası yok. O zaman da biz diyoruz ki, alışta hiç olmazsa KDV yüzde 1 olsun."
Evet, kısaca leasing sektörü cephesinde durum böyle. Tabii bunlar finansal kiralamacıların ortaya attığı görüşler. Doğrudur, yanlıştır... Çözüm adına işin o tarafı tartışmaya açık. Ama ortada bir gerçek var ki, koskoca bir sektör göz göre göre eriyip, gidiyor.
Kaynak: Referans Gazetesi