Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gümrük / ULUSLARARASI TAŞIMA İŞLERİNDE VERGİSEL SORUMLULUK

ULUSLARARASI TAŞIMA İŞLERİNDE VERGİSEL SORUMLULUK

ULUSLARARASI TAŞIMA İŞLERİNDE VERGİSEL SORUMLULUK01.09.2009

Kurumlar Vergisi Yasası'nın 23'üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca "yabancı ulaştırma kurumlarının vergiye matrah olacak kurum kazancı" Türkiye'de elde edilen hasılata ortalama emsal oranlarının uygulanması suretiyle hesaplanmaktadır.

Bu yöntem gerek sürekli ve gerekse arizi olarak taşıma işi yapan yabancı ulaştırma kurum kazançlarının tespiti için geçerlidir.

Türkiye'de elde edilen hasılat ise Kurumlar Vergisi Yasası'nın 23'üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki ilkelere göre tespit edilmektedir. Bu aşamada ise yabancı ulaştırma kurumlarının elde ettiği kazancın Türkiye'de elde edilip edilmediği konusu ve hususunun tespiti önem arz etmektedir.

Türkiye'den yurtdışına yapılan taşımaların en azından gemiye yüklenmesi, yolcu ve yükle ilgili resmi işlemlerin tamamlanması, manifestonun, konişmentonun ve ordinonun düzenlenmesi, gemi ihtiyacının giderilmesi gibi işler, gemi kaptanları veya merkez tarafından görevlendirilen kişilerce yürütülmektedir. Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde "bir hizmet ve vekâlet akdi ile yabancı ulaştırma kurumuna bağlı olan, onun nam ve hesabına müteaddit (birden fazla) ticari işlemlerin yapılmasına yetkili kılınan bu kişiler, Gelir Vergisi Yasası'nın 8'inci ve Türk Ticaret Yasası'nın 116 ve 117'nci maddeleri uyarınca daimi temsilci" konumundadırlar.

Türk limanlarından devamlı olarak yolcu ve yük taşıma niyetiyle Türkiye'de işyeri açan veya daimi temsilci bulunduran yabancı ulaştırma kurumlarının bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar, Kurumlar Vergisi Yasası'nın 3'üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kurumlar vergisinin konusuna girmektedir.

Diğer yandan Gelir Vergisi Yasası'nın 7'nci maddesinin yedinci bendi uyarınca, arizi taşıma işlerinden elde edilen kazancın Türkiye'de elde edilmiş sayılması için kazancı doğuran faaliyetin Türkiye'de değerlendirilmesi yeterli sayılmıştır. Taşıma işlerinden elde edilen navlun bedellerinin Türkiye'de değerlendirilmesi ise bedelin Türkiye'de tahakkuk ettirilerek ödenmesini ve yabancı memlekette ödenip de Türkiye'deki bir kurumun giderleri arasına intikal ettirilmesini veya kârından ayrılmasını ifade etmektedir.

Türk limanlarından yapılan yük taşımaları, genellikle FOB (free on board, güvertede teslim) bedelleri ile satılmış olan malları içermekte olup, navlun bedelleri Türkiye dışında ödenmekte ve Türkiye'deki bir müessesenin giderlerine intikal ettirilmektedir.

Bir başka anlatımla ülkemizde özellikle ihracat işlemlerinde yurtdışına nakliye bedellerinin ödenmesi iki farklı şekilde olabilmektedir.

Birinci şekle göre nakliye bedelleri tamamen müşteri tarafından karşılanmaktadır. FOB (Free On Board) Bu yöntemde ihracatçı olarak ihraç konusu mallar nakliyenin yapılacağı geminin güvertesine kadar taşınmakta, söz konusu malların geminin güvertesinde teslimiyle ihracatçı firmanın sorumluluğu bitmektedir.

İkinci yöntemde ise nakliye ve benzeri giderler ihracatçılar tarafından karşılanmaktadır. GIF (Cost, Insurance and Freight) Bu durumda nakliye bedelleri yabancı ulaştırma kurumlarında ihracatçı tarafından ödenmektedir.

Öte yandan yabancı ulaştırma kurumları, gemilerinin limandaki işlemlerini yürütmek üzere Türkiye'de bir acente atamakta ve bu acenteler (gemi acenteleri) gemi kaptanlarından aldıkları vekâletnameler çerçevesinde Türkiye limanlarına gelen yabancı gemilerin gereksinimlerinin karşılanmasında hizmet vermektedirler. Bu bağlamda resmi makamlara verilmesi gereken bildirimlerle beyannameleri temsil ettikleri gemiler adına vermekte ve gereken ödemeleri de söz konusu acenteler yapmaktadır.

Yıllardır süregelen bu uygulamaya yönelik olarak son zamanlarda bu tür acenteler tarafından yapılan işlemlerin vergisel boyutu üzerinde bazı değerlendirmeler yapılmaya başlanmıştır.

Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Yasası'nın 28'inci maddesi gereği olarak "Dar mükellefiyete tabi yabancı kurumların vergisi, bunlar hesabına Türkiye'deki müdür veya temsilcileri; müdür veya temsilcileri mevcut değilse kazanç ve iratları yabancı kuruma sağlayanlar adına tarh olunur."

Bu hüküm uyarınca eğer dar mükellef niteliğinde olan taşıyıcı kurumların Türkiye'de müdür veya temsilcisi yoksa veya bunlara hizmet veren acenteye ulaşılamıyorsa veya acentenin mali durumu yeterli değilse söz konusu taşıma işine taraf olan ihracatçı kurumların, yani yabancı taşıma kuruluşlarına kazanç ve irat sağlayanların vergi sorumlusu olara takibe alınması gündeme gelmektedir.

Kurumlar Vergisi Yasası'nın 28'inci maddesinde yer alan "kazanç ve iratları yabancı kuruma sağlayanlar" ifadesi teknik olarak ihracat işlemlerinde yanıltıcı bir yorumlamaya kaynaklık etmektedir.

Son yıllarda dünya ekonomisinde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle ihracat açısından birçok sorunu beraberinde yaşayan bir ülke olarak, kayıtlı ekonomiyi ve ihracatı olumsuz etkileyecek yeni bir vergi kaynağını geçmişe yönelik olarak değerlendirme çabasına girilmesi hem hukuken hem de ekonomik gelişme açısından düşündürücü bir seçim olmaktadır.

Kaynak: Referans Gazetesi