10.Ulaştırma Şurası, toplantılarda elde edilen her türlü bilgi, paylaşım, eleştiri, gelecek hedeflerinin yanı sıra, bizlere bir kere daha Türkiye’de ki ulaştırma sektörünün bugününü ama daha da önemlisi yarınlarını düşünme fırsatı verdi. Kendi adıma çıkarttığım sonuç, 2023’lerin, 2050’lilerin Türkiye’sinde demiryolu ulaşımının bir tercih mi yoksa zorunluluk konusu mu olduğu konusunda net bir sonuca ulaşmak oldu. Demiryolu, bireysel, toplumsal, politik, ekonomik bir tercih olmaktan çok bir zorunluluktur. Ülkemizin, gelecekte kendisine biçilen konumlara gelebilmesinin olmazsa olmazı demiryolu sisteminin Türkiye’de ne ölçüde kurulmuş olacağıdır.
Yeşil gelecek özlemi
Bu sonuçlara ulaşırken, elbet “yeşil gelecek” özlemi önemli bir yer tutmaktadır. Toplumsal zorlama, baskı bu nedenle her yıl artan ölçülerde yönetenlere demiryolunu hatırlatacaktır. Ancak, bu sonuca ulaşmamda bundan çok ekonomik gereksinimler daha çarpıcı şekilde etkili oldu.
2023’te Türkiye’nin yükü 860 milyon ton olursa…
Türkiye ekonomisi, ülke sınırları içinde bugün 460 milyon ton yükün hareket halinde olmasını gerekli kılıyor. Bu miktarın yalnızca %5’i, yani 23 milyon tonu demiryolu ile taşınıyor. Bir an için gözlerimizi kapayalım ve Türkiye ekonomisinin her yıl ortalama %5 büyüdüğünü varsayalım– Sanırım bu büyüme oranını kimse ütopik olarak nitelemeyecektir-. Bu olası senaryo gerçekleştiğinde, Cumhuriyetin 100. Yılı olan 2023 yılında toplam taşınacak yük miktarı 860 milyon ton seviyelerine ulaşacaktır. Bir diğer deyişle, bugünkü taşıma miktarı ikiye katlanacaktır.
Biraz daha ileriye baktığımızda, kimilerinin Türkiye’yi Dünya’nın 6. Ekonomik büyüklüğüne layık gördüğü 2050 yılında taşınması gerekecek yük miktarı 3 milyar 216 milyon tona ulaşacaktır. Yine bir başka deyişle, bugün 15 yaşında olan gençlerimizin benim bugünkü yaşıma ulaştıkları gün, taşıma miktarı bugünkü miktarın yedi misli olacaktır. Yollarda bugünküne göre 7 misli karayolu aracının dolaştığını gözlerinizi kapayıp hayal bile etmek istemeyeceğinizi çok iyi biliyorum. 7 kat hava kirliliği, 7 kat gürültü, 7 kat trafik kazalarındaki ölüm sayısı( 35.000 insan / yıl) katlanabilir, sürdürülebilir bir yaşam kalitesi olması gerek. Yüzde 5 olan demiryolu payının yüzde 20’lere çıkartmak bile yeterli olmayacaktır.
Ölüm kalım meselesi
Rakamları bu kadar yalın bir şekilde, eğmeden, bükmeden ele aldığınızda demiryolu ulaşımının bir tercih olmadığını zorunluluk olduğunu çok açık bir şekilde görüyorsunuz. Üstelik, bu zorunluluk yük taşımacılığı açısından ortaya çıkmaktadır. Türkiye, ulaşım yatırımlarında ağırlığı demiryoluna, demiryolu yatırımları içinde ise, “ yük taşımacılığı” na vermek zorundadır. Refaha giden yol demiryollarından geçmektedir. Bu bir ölüm kalım meselesidir. İşte o nedenle, yönetenler bugün, yarın ve yakın gelecekte demiryolu yatırımlarını garanti altına almak zorunda kalacaklardır. Yarınlar demiryolu taşımacılığınındır…
Kaynak: UTA Dergisi