Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / TALEP YOĞUN, AMAN İPLİĞE ZAM YAPMAYIN

TALEP YOĞUN, AMAN İPLİĞE ZAM YAPMAYIN

TALEP YOĞUN, AMAN İPLİĞE ZAM YAPMAYIN31.03.2010Bu başlığı bir iktisatçı okuduğunda dumura uğrayabilir.
Dumura uğrayabilir; çünkü bu cümle ekonominin ana kuralı olan ‘arz ve talep' şartlarına ters bir cümledir.
Öyle ya, arz sınırlı, talep yoğunsa ve ısrarlıysa fiyatları tetikler, zam yapılır. Peki o zaman da bu başlık ne manadadır?
Gelin ekonomistleri daha kızdırmadan neden böyle bir başlık kullandığımı anlatayım.
Bir süre önce tesadüfen bir toplantıya katıldım.
TGSD temsilcileriyle, iplik üreticileri bir toplantı yapıyorlardı ve konu da son zamanlarda yükselen iplik fiyatlarıydı.
TGSD heyeti özetle, "Dış piyasalardan çok iyi bir rüzgâr yakaladık, çok iyi talepler alıyoruz, ama biz o talepler için sizlerden iplik talep ettikçe sizler zam yapıyorsunuz, bunu yaparsanız biz de rekabet gücümüzü kaybederiz ve bu taleplere cevap veremeyiz" demekteydiler.
TGSD heyetinin bu ısrarlı isteklerine karşı iplikçiler ise "Size talep geliyor, siz de bizden iplik isteyerek talep yaratıyorsunuz, biz de aynı paralelde pamuğa talep yaratıyoruz, yarattığımız bu talep sonrasında pamuk 3 ayda 1.5 dolardan 2.10 dolara çıkıyor ve pamuktaki bu artış iplik fiyatlarına yansıyor, bu arz talep kuralının doğal sonucudur" cevabını veriyorlardı.
İplik üreticileri ile konfeksiyoncular arasındaki tartışma özetle buydu ve görülüyor ki bugünlerde giderek tırmanıyor.
Özellikle son 3–4 aydır yoğun talep olduğu doğru. Bu talep özellikle örme sektöründe daha etkin.
İhracat hareketlerine bakılırsa, bu dönemde tekstilde olsun, konfeksiyonda olsun önceki yıllardaki aylara göre ihracat artışları yüzde 20'lerin üzerinde. Ayrıca beklentileri de bu temponun devam edeceği yönünde.
Tabii tablo böyle gelişip, ihracattaki nihai ürün talebi, hammaddeye talep yaratınca zamlar da kaçınılmaz oluyor.
Bu tür tartışmaları yaklaşık 30 yıldır dinlerim. 30 yıldır bir sonuca bağlandığına da şahit olmadım.
Talep ve zam ikilisinin verdiği rahatsızlıkta aslında başka faktörler de hâkim. Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü, ihracatının yaklaşık yüzde 80'ini euro pazarına yapıyor. Euro, dolar karşısında zayıflamış durumda. Bu, hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü için iyi değil. İyi değil çünkü bu sektör yıllardır düşük dolar ve Türk Lirası ile temin ettiği hammaddeden ürettiği ürününü güçlü euro ile ihraç etmekte ve ciddi fayda sağlamaktaydı. Ancak bugünlerde bu mekanizma tersine çalışıyor.
İplikçilere gelince, onlar da güçlenmiş dolar ile hammadde alıyorlar, bu güç ile yükselmiş dolar kuru, maliyetlerini daha da artırıyor. Artan maliyetlere ilaveten bir de satın aldıkları döviz cinsine endeksli ve o dövizin yüksek Türk Lirası karşılığı satıyorlar. Bu yükler, kâr zarureti ile birleşince zam kaçınılmaz hale geliyor, sonuçta hazırgiyimci ve konfeksiyoncular rahatsız oluyor.
Kısa bir anlatımla küresel piyasalardaki dolar, euro savaşı bizim iplikçilerimizle konfeksiyoncularımızı karşı karşıya getiriyor.
Alternatif imkân ipliği ithal etmek. Gelin görün ki ithal iplikte anti–damping uygulaması var. Teknik olarak yurtdışından daha ucuz ithal iplik bulabilirler. Ancak devlet destekli haksız rekabet yaratıcı bu iplikler hem kalite olarak istedikleri sonucu veremez hem de üzerlerine yüklenecek anti-damping vergisi nedeniyle aynı maliyete denk gelir. Önlerindeki tek yol "Dahilde İşleme Belgesi"yle ithalat. O da ziyadesiyle yapılıyor zaten.
Yıllardır dünyanın dördüncü pamuk gücü olan Türkiye artık bir pamuk ülkesi değil. 3 yıl önce 950 bin ton pamuk rekoltesi olan Türkiye, bu yıl 400 bin ton pamuk üretebilmiş. Kurulu iplik kapasitesi 1.6 milyon ton pamuk tüketebilecek güçte. 400 bin ton rekolte dış pazarlardan yaklaşık 1000 ton ithal pamuk talebi yaratınca Türkiye dünya borsalarındaki pamuk fiyatlarını tetikleyerek kendi kendini vuruyor. Sonuçta iplikçilerimizle konfeksiyoncularımız birbirlerine girerlerken Yunanlı ve Amerikan pamukçuları kazanıyor.
Aslında iplik hammaddesi olan pamuk, küresel âlemdeki tüm borsalarda yükseliyor. Hazırgiyim ve konfeksiyon sektöründe Türkiye'ye rakip olabilecek ülkelerde Türk iplik üreticisi de pamuğu aynı fiyata alıyorlar. Bu mantıkla maliyetlerinin de tüm dünyada aşağı yukarı aynı olması gerekiyor. Ama bir fark var. Bazı ülkeler pamuk ve iplik üretici ve ihracatlarına açık-kapalı her türlü desteği vererek fiyatlarını düşük tutabiliyorlar. Türkiye de bunu biliyor, ispat ediyor ve kendi sanayiini korumak amacıyla anti–damping vergisi uyguluyor.
İplikçiler ile konfeksiyoncular arasındaki tartışma bir euro, dolar kavgası olduğu kadar, aynı zamanda bir arz, talep kavgasıdır da.
İktisadın ana kuralı değiştirilemeyeceğine ve dolar/euro kavgasına müdahil olunamayacağına göre, sesler biraz daha yükselse de sonuç değişmeyecek gibidir.
Böyle bir ortamda hazırgiyim ve konfeksiyoncuların "Bir rüzgâr yakaladık, talep yüksek aman zam yapmayın" çıkışları olsa olsa ‘rica' kıvamında kalmaktadır.
Bu durumda, iplikçiler de bu ricaya makul bir düzeyde yaklaşabilirler.
Görülüyor ki o makul düzey aşılmış ve bazı iplikçiler kantarın topuzunu biraz kaçırmışlardır. Bu durumda konfeksiyoncuların ricalarını dikkate alıp gereğini yapmazlarsa her iki taraf da kaybedebilir.
Kaynak: Referans