Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Ekonomi / İş Dünyası / TÜRKİYE AVRUPANIN MEYVE BAHÇESİ OLABİLİR

TÜRKİYE AVRUPANIN MEYVE BAHÇESİ OLABİLİR

TÜRKİYE AVRUPANIN MEYVE BAHÇESİ OLABİLİR17.05.2010

Türkiye’nin Avrupa’nın meyve bahçesi olabileceğine dikkat çeken üretici ve sanayiciler, Tarım Bakanlığı nezdinde önemli adımlar bekliyor

İç ve dış tüketimdeki artışlarla yıllık yüzde 20 büyüme oranına ulaşan meyve suyu sanayisi, hedeflediği 2 misli büyüme için, meyvecilik alanında büyük yatırımlar bekliyor.
Avrupa'da tarım arazilerinin azalmasıyla oluşan ihtiyacın, Türkiye açısından büyük bir fırsat taşıdığına dikkat çekilirken, Türkiye'nin ekolojik özelliklerini doğru kullanması durumunda Avrupa'nın meyve bahçesi haline gelebileceği belirtiliyor. Yeni yatırım alanı olarak sektörün oldukça cazip bir konumda olduğu belirtilirken, parçalanmış arazilerin bileştirilmesi, havzalama sistemi ve tarım ihtisasa komisyonu ile düzene girecek sektörün Türkiye'yi dünyada üst sıralara taşıyacağının altını çiziliyor.

Dünya Gazetesi'nde bir araya gelerek, sektörün geleceğini tartışan sanayici ve üreticiler, sektörün gelecekte önemli bir konuma yükselebileceğine dikkati çekti. Türkiye'nin birçok meyve türünde üst basamaklarda olduğunu kaydeden Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Genel Sekreteri Ebru Akdağ, "Türkiye, Vişne üretiminde dünyada ikinci, kayısıda 1'inci, narda 3'üncü, elmada 4'üncü, şeftali ve üzümde de 6'ıncı sırada. Avrupa'da 13 bin bitki çeşidi var. Bunların 11 bini, 12 bin endemik bitkinin 4 bini Türkiye'de" bilgilerini verdi.

Sektörün önündeki potansiyelin önemine işaret eden üretici ve sanayiciler, Tarım Bakanlığı nezdinde önemli adımlar bekliyor. İlk olarak hangi ürünün nerede ne miktarda üretilebileceğini ortaya koyan ve bölge-ürün kriterine göre teşvik veren havza modelinin bir an önce işlerlik kazanması istenirken, kurulacak tarım ihtisas komisyonları da sektörde önemli  bir adım olarak görülüyor. Özellikle parçalanmış arazi yapısı nedeni ile Türkiye'de büyük miktarlı üretimi yakalayamayan sanayiciler, devletin öncülüğünde arazilerin birleştirilerek yerli ve yabancı büyük yatırımcıların önünün açılmasını istiyor. 

MEYED Başkanı Alaaddin Güç: "Türkiye Avrupa'nın gıda sepeti olmaya aday"

"Türkiye'de üretilen meyvelerin yüzde 15'i sektörümüz tarafından işleniyor. Sektör yüzde 20 ortalama ivme ile büyüyor. İç ve dış dinamiklerin de etkisi ile önümüzdeki yıllarda 2 misli büyüyeceğiz. Dış pazar potansiyelinde tersine bir trend var. Avrupa'da ekilecek araziler sınıra geldi. İlave olması mümkün değil. Tarımla uğraşmak onlar için tatmin edici bir uğraş olmaktan çıktı.

Tarım ve tarıma dayalı sanayide gerileme süreci başladı. Burada inanılmaz bir talep doğuyor ancak bunu şu anda karşılamaya hazır değiliz. Meyveler uygun kalitede değil, enerji çok pahalı. Kümelenmeyi sağlamamız gerekiyor. Bu nedenle havza modelini destekledik. Kısa vadede yapılacak çözümlemelerden biri bu havza modelidir. Tarım Bakanlığı'nın şu anda uyguladığı dekar başına fidan yardımı çok ciddi bir yardım. 4-5 yılda 70 milyon fidana ulaşıldı. Ancak herkes duyduğu veya etkilendiği ürüne yöneldi. Sözleşmeli modelin ıslah edilerek, gelişigüzel taleplere göre değil kümelenmiş ve sözleşme haline gelmiş şekli ile uygulanması gerekir.

Meyve üretiminde Türkiye dünyada önemli bir konumda. Türkiye Avrupa'nın gıda sepeti olmaya aday. Bu potansiyel var. Bunu ekonomik ölçek ve anlamda rekabet edilebilir kalite ve çeşitlerle yapmamız gerekir. Bu bir dönüşüm hareketidir. Bu sırada sisteme uymayan, entegre olamayan mağdur olacaktır ama amaç bu dönüşümü sağlamaktır. Büyük ölçekli meyvecilik Türkiye'nin önünde önemli bir fırsattır. Bu sadece çiftçi ve köylü işi değildir.
Yeni yatırım alanlarına girmek isteyen ve yatırımlarını büyütecekler için çok cazip bir alan. Bütün teşviklerin bir fizibilite mantığı ile yapılması gerekir. Ürün desteği, kümelenmeyi kolaylaştıracak enstrümandır. Teşviklerin hedefi kümelenme ve topluca üretimi destekleme olması gerekir. Havza modeli bir zemindir bu model için. Uzun vadede, milli tarım konseyini talep etmeliyiz."

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Salih Ülger: "2B arazileri sektörü kurtarır"

"Türkiye'deki meyve işletmeleri oldukça küçük. Avrupa'daki işletmeler 10 bin ortaklı kooperatifler olarak işliyor. Öncelikle Türkiye'nin meyvecilik alanında makineleşmeye gitmesi gerekiyor. 1960'larda meyve suyu sanayi kuruldu.

Model olarak da üreticiden toplama yoluna gidildi. Arz hazır diye bakıldı, elini taşın altına koymadı sanayici. Bu model Türkiye serbest ekonomiye girinceye kadar işledi. O zaman da bu işin farkına varamadılar. O zamanlar arazilerimiz daha derli toplu idi. 2000'li yıllarda bu olayın farkına vardılar. Türkiye'deki araziler o kadar parçalanmış ki 500 dekar arazi bulamıyorsunuz bunun için en az 150 kişi ile uğraşıyorsunuz.

Devletin bu arazileri birleştirerek sanayiciye sunması lazım, yurtiçi ve yurtdışından çok ciddi yatırım yapacak sanayici var. Bizim insanlarımızı bir araya getirmek çok zor. Hükümetin arazileri birleştirmesi gerekiyor. Isparta buna ön ayak oldu. Meyvecilik konusunda bir araya gelerek birleşmeler oluyor. Orman vasfını kaybetmiş arazilerin ağaçlandırılmasında meyve ve bademe izin veriliyor.

Şu anda sektörü kurtaracak bu arazilerdir. 2B'nin meyve suyu endüstrisine tahsis edilmesi gerekir. Böylece sektör 10-15 yıl kendini kurtarır. Ayrıca, teknokent ile sanayicilerin bir araya gelmesine TÜBİTAK aracılığı ile destek veriliyor. Bunu artırmak gerekir."
Bursa Ziraat Odaları İl Koordinayon Kurulu ve Kestel Ziraat Odası Başkanı Fevzi Fırtına: "Önce tüketimde sonra üretimde planlama"

"Türkiye'de işletmeler ufak, küçük parçalı, bu nedenle maliyetler yüksek. 15-20 yıldan beri uygulanan tarımsal politikalar daha da parçalanmaya götürdü arazileri. Son krizde küçük işletmeler daha başarılı olurken, büyük işletmeler de battı. Girdiler çok dalgalı.

Türkiye genelinde 5.6 milyar dolarlık çiftçiye destek var. Ancak sadece mazottan, bunun 7.5 milyar doları geri alınıyor. Dünyanın en uygun üretim şartları olan arazileri üzerinde oturuyoruz. Ölçekleri büyüterek, belirli şirketlere entegre olarak maliyetleri düşürerek çözüm sağlanabilir. Maliyet ve girdiler büyük üreticiyi zora soktu. Burada bizlere planlama kalıyor. Çiftçiyi engelleyen de girdilerdir. Avrupa'da maliyetler çok düşüktü.

Bu noktada tüketim planının çıkması gerekir. Bu plan doğrultusunda da havza bazlı üretime destek verilmeli. Önce tüketimde planlama sonra da üretimde. Tüketemeyeceğimiz ve tüketmeyeceğimiz ürünlerin üretimini yaparsak hem üreten hem de diğer kesim zarar görür. Teşvik köylüye ayrı, çiftçiye ayrı verilmeli."

Mahmut Sarıbal / Tamek Gıda Tarım Müdürü: "Türkiye'de sürdürülebelir tarım yapılamıyor"
Her geçen yıl tarımdan gelir elde eden kesimin durumu kötüye giriyor. Burada, girdilerin yüksek olması ve kotaların uygulanmamasının sıkıntıları vardı. Biz aynı zamanda salça üretimi için çiftçilerle sözleşmeli tarım uygulaması yapıyoruz.

Geçmiş yıllarda 4 ton domates girdi maliyetlerini karşılarken şu anda bu rakam 8 tona çıktı. Türkiye'de sürdürülebilir tarım yapılamıyor. Çiftçimiz ileri tarım tekniklerini uygulayabiliyor aslında ama arazi küçüklüğü, herkesin traktör sahibi olmaya çalışması -bu yatırım maliyetlerini  artırıyor- KDV maliyetleri çiftçi üzerinde bir yük. Sektörde müdahale olmadan ne kadar miktarda üretim yaptığımızı tespit etmemiz gerekiyor. Neye ve ne kadar üretime ihtiyacımız olduğunu tespit etmemiz gerekir. En iyi teknoloji ve en uygun fidanla kullanmamız gerekir."

Fahri Harmanşah / Fidan Üretim Pazarlama Tarım ve Sanayi Ticaret AŞ Genel Müdürü: "Üreticinin yüzde 90'ı çiftçi değil rençber"

"Türkiye meyvecilik açısından büyük bir ekolojik zenginliğe sahip. Dünyada ekonomik olarak anlamda dünyada 135 meyve türünün üretimi yapılıyor, Türkiye bunlardan 76'sını üretiyor. 
Kuzey Avrupa ülkelerinde hemen hemen 15'i geçmiyor üretilen tür sayısı. Bu önümüze büyük bir imkan sunuyor. Ancak topraklarımızı yeteri kadar değerlendiremedik. Bunun nedenlerinden bir tanesi Türkiye'deki arazi yapısının cüce olması. 61 dekar ortalamaya sahip arazilerimiz. Üreticilerin yüzde 90'ı çiftçi değil, rençber diyebiliriz. Rençber kendini geçindirecek kadar üretim yapar, geçinemezse başka işlerde çalışır. Ekonomik anlamda tarımsal üretim yapacak işletmeye sahip değiliz. Bu bize standardizasyon problemi getiriyor, teknoloji kullanımında problemler çıkıyor. Bu durum bizim markalaşmamızın önüne geçiyor.  Bu küçük üretim bizim markalaşmamızı önleyen faktörlerden bir tanesi. Meyvecilkikte potansiyelimize rağmen yurtdışı pazarlarında ciddi problemlerimiz var. Bu yönüyle üretim ile ilgili sorunlarımızı aşmak zorundayız.

Tarım bakanlığı destek veriyor, kırsal kalkınma ile ilgili teşvikler var ama bunlar bizi asfalt yola çıkarmış durumda değil. Tohumculuktaki sınıflandırmalar meyvecilikte yapılmadı. Bu önümüze ciddi sorunlar getirecek fikri mülkiyet hakları ile ilgili. Meyve suyu ile ilgili plantasyon yapılmamıştır. Sanayiye yönelik bahçe kurmamışız. Burada çıkış yolu, önce kendi bahçenizi kendiniz kurmaya bakın. Bir de sözleşmeli üretim modeli yapılabilir. Sanayi üretimi sofralığa göre daha ucuzdur. Her meyve çeşidi sanayiye uygun değil. Bununla ilgili belirli araştırmalar yapılması gerekir. 

2002-2008 yılları arası dikim alanlarına baktığımızda üzümde yüzde 9, incirde yüzde 4.5 azalma; kayısıda yüzde 13, kirazda yüzde 92, elmada yüzde 3, cevizde yüzde 134 artış, fındıkta da yüzde 22 alan artışı var. Halbuki fındıkta ciddi problem var. Karadeniz'de böğürtlen, ahududu güzel üretiliyor. Bunlar fındık yerine ikame edilecek ürünler. Yeni lezzetler, insanların ilgisini çekiyor. Biz Rusya'nın Avrupa'nın meyve bahçesi olmalıyız. Bunun için her türlü teşvik ve çalışmanın yapılması gerekir. Türkiye'yi 30 havzaya ayrılmak sureti ile çalışma yapıldı. Bunun içinin iyi doldurulması gerekir.

Bu uzmanlık işidir. Sertifikalı fidan üretimi ciddi sorun. Yeni nesil çeşitler tescil edilmeli. Dış pazarların geliştirilmesi gerekir. Arazilerin toplanması için yapılan çalışmalara hız verilmesi gerekir."

Muammer Abalı / Aroma AŞ Hammadde Alım Müdürü : "Sertifikalı fidan oluşumu gerekir"

"Meyvecilik sektöründeki sıkıntı her yıl fiyatlarda yaşana iniş çıkışlar. Bunu tarım çalışma grubunda gündeme getirdik. Bizim bir tarım politikamız yok. Neyi ne kadar nerede üreteceğimiz bilmiyoruz. Meyvecilik açısından uygun ekolojilere uygun çeşitleri ekip neyi ne kadar istediğimizi bilmemiz gerekiyor.

Çiftçi yan komşusunu görerek ekim yapıyor. Bizim üzerinde çalıştığımız şeftali, vişne, kayısı, portakal. Bu meyvelerin nerelerde yetişebileceğini bize bir haritası dökün. Bunu detaylı olarak vermiş değiller. Veri tabanında eksiklikler var. Türkiye'de sertifikalı fidan yok. Var ama gerçek türünü ve çeşidini temsil etmiyor. Doku kültürü ile üretim yüzde 30 civarında gerisi, tohum, ve daldırma gibi diğer yöntemlerle üretilebiliyor.

Teşvik tescilleri yapılmış fidanlara ulaşmamız gerekiyor. Bu bugünden yarına olabilecek bir şey değil. Meyve üretimi yapabilmek için sertifikalı fidan oluşumunun gerçekleşmesi gerekiyor. Sertifikalı fidanlar gerçek ismi temsil etmiyor. Meyve üretimindeki iniş çıkışlar üreticiyi zor durumda bırakıyor. Dönemsel destekler verilmeli. İki tarafı da sübvanse edebilecek destekler sağlanabilir. Fidandan sonra bahçeler oluşturulurken çeşit ve türlerin doğru yer toprak ve ekolojiye dikilmesi için çalışma yapılmalı."

Enis Hekimoğlu / Hekagro Gıda satış sorumlusu: "Tarımda trendler 15 yılda bir değişiyor"

"Şu anda üretim ve katma değer açısından, Çin, Hindistan, Brezilya tarım alanında Türkiye'nin önüne geçti. Bu alanda önemli bir master plana ihtiyaç var. Çözüm belli. İstatistiki bilgiler Türkiye'de her ilde farklı. Türkiye'de çiftçilik keyfe göre yapılıyor. Tarımı gelişmiş ülkelerde bilimsel sonuçlar var. 

Türkiye'de Türkiye'yi iyi bilen yurt dışındaki gelişmeleri iyi takip eden uzman kadrolar yok. Çiftçimiz de eğitimsiz kalıyor bu durumda. Çiftçi modern tarımı uygulayan kişidir. Türkiye kabuk değiştirmeli. Yaklaşık 10 firmanın 500 milyon dolar tutarında çiftçi ile davaları var. Turunçgil üretimi 15 yıl evvel 1.5 milyon ton idi şu anda 2.5-3 milyon ton olduğu söyleniyor ama plantasyonlar eski çeşit. Tarımda da trendler tekstil gibi her 10-15 yılda bir değişiyor. Tüm sektörlerde bir akış var.

Türkiye'nin tarımda amiral gemisine ihtiyacı var. Türkiye Milli Tarım Konseyi'nin kurulması gerekir. Sektörde 20 yıldır bu konu gündemde ama gerçekleştirilemedi. Bugün tarımın iç ve dış meselelerinden uzman kadrolar tarafından çözülebilmesi için bu olmazsa olmaz. 1961'den sonra başlayan ve hala kullanılan kimyevi gübre yönetmeliğinin, damlama gübresi ile yapraklık gübre şeklinde ayrılmalı, çiftçi teknoloji ile çalışmalı, KDV yüzde 1'e inmeli."

Serdar Dinçer /  Targıd Gıda Ticaret Müdürü: "Yıllık refleks gösterecek destekler verilmeli"

"Ürünlerimizi pazarlarken, ihracat yaparken sıkıntı yaşıyoruz. Yıllık refleks gösterecek destekler verilmeli. Vişne üreticisi 2 yıl para kazanamazsa üretici yok oluyor. Elma için de Çin fiyatları baskı altına aldı. Elmaya 3 krş vermek zorunda kaldık ve müthiş bir miktar toplanamadı bir. Çin'de sanayiye dönük çok büyük yatırım yapıldı.

Çok iyi makine satıldı oraya. Desteklerin esnek olması, büyük parçalara kümelere sahip olunması gerekir. Bir de Havza haritasında neyin nerede üretilebileceğini  görebiliyorsunuz. Bunun kullandırılması gerekiyor."

Lokman Candan / Üretici: "Üretimde Hazine arazileri kullanılmalı"

"Aile tarımını mutlaka yapmak zorundayız. Hazine arazilerini kullanılması gerekir. Bu konuda, üreticiye destek verilmeli. Ben vişne üreticisiyim. Şu anda vişnecilikte hiçbir destekleme yok. Geçen yıl vişnenin kilosu 6 kuruşa mal oldu biz 50 kuruşa sattık.

Böyle devam ederse çok büyük bir kıyım olacak.  Üretimde Polonya'dan sonra ikinci üreticiyiz. İleride çok büyük sıkıntılar olabilir. Sanayici ürün bulmakta çok sıkıntı yaşayacak"
Sektörün gelişmesi için yapılması istenenler

- Türkiye Milli Tarım Konseyi kurulmalı
- Havza modeline işlerlik kazandırılmalı
- Parçalanmış araziler birleştirilmeli 
- Kümelenme ve toplu üretim desteklemeli
- 2B arazileri sektöre tahsis edilmeli
- Sertifikalı fidan üretimi desteklenmeli

Kaynak: Dünya