Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Karayolu / OTODA VERGİ AB SEVİYESİNE İNECEK

OTODA VERGİ AB SEVİYESİNE İNECEK

OTODA VERGİ AB SEVİYESİNE İNECEK18.05.2010

Küresel krizi Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indirimi sayesinde atlatan otomotiv sektörü yeniden atağa geçti.

Otomobili lüks tüketim aracı olmaktan çıkaracaklarını açıklayan Bakan Ergün, bunun için 'Otomobil Sanayi Strateji Belgesi'ni hazırladıklarını belirtti. ÖTV oranının Avrupa standartlarına çekileceği müjdesini verdi. Türkiye'yi Ar-Ge üstü haline getireceklerini söyledi. Adapazarı, Bursa ve Kocaeli'nin yeni birer Detroit olması için sektör temsilcilerinden destek istedi. Otomotivciler de, Strateji Belgesi sayesinde sektörün önünün daha da açılacağını ifade etti. Otomobil Sanayicileri Derneği (OSD) Başkanı Kudret Önen, "Türkiye'nin Ar-Ge ve tasarım üssü olmasının sırası geldi." dedi. Tofaş CEO'su Ali Pandır, Ortadoğu, Kuzey Afrika, İran, Irak, Pakistan, Mısır gibi yeni pazarlara açılım yapılmasını önerdi. Mermerler Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Mermer ise sektöre bakacak bir müsteşar yardımcılığı ya da genel müdürlük kurulmasını istedi.

Zaman Gazetesi tarafından düzenlenen 'Otomotiv Sektörü 2010' toplantısında Türkiye'de faaliyet gösteren otomotiv şirketlerinin genel müdürleri ve üst düzey yöneticileri (CEO) sıkıntılarını ve taleplerini Sanayi Bakanı Nihat Ergün'e iletme fırsatı buldu. Sektörün duayenlerine hitap eden Bakan Ergün, göreve geldiği günden itibaren sektörün problemlerini dinlemek için iş dünyasıyla bir araya geldiğini, bu doğrultuda birçok adım attıklarını söyedi. İşadamlarına "Kafanızı kaldırıp, dünyaya bakın." çağrısında bulunan Ergün, otomotiv sektörünün bu kapsamda hedeflerine büyük oranda ulaştığını ve bundan sonra da kendine yeni vizyon çizmesi gerektiğini vurguladı. Sektörün Türkiye'nin ihracatı başta olmak üzere istihdamında, katma değerinde ve araştırma geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarında üst sıralarda yer aldığını kaydeden Ergün, ancak bu iş alanının üretim ve montaj ağırlıklı çalışmasını eleştirdi. 50 yıldan bu yana otomotivin Türkiye'de üretim ve montaj yapan bir kimlikle var olduğuna dikkat çeken Ergün, şöyle konuştu: "Bizim binlerce aracın montajından elde ettiğimiz katma değeri, başka firmalar sadece bir model geliştirerek, teknolojik yenilik gerçekleştirerek elde edebiliyor. Fabrikasyon ve montaj, ne kadar göz önünde olurlarsa olsunlar, temel faaliyet alanları değil. Günümüzde üretim, salt fabrikalarda yapılan bir faaliyet değildir. Üretim artık, müşterilerden başlayan ve yine müşterilere doğru devam eden zincirleme süreçtir. Türkiye gibi büyük iddiaları olan bir ülkenin, uluslararası alanda tanınan büyük firmalar çıkarması gerekir."

Sanayi Bakanı Ergün, krizin ardından dünya ekonomisinin birçok eski parametrelerinin geçerliliğini kaybettiğini, Türkiye'nin de artık yeni bir dönemin eşiğinde olduğunu kaydetti. Bu değişimin bir sonucu olarak 2015'te dünya otomotiv üretiminin yarısının Asya'da yapılacağını tahmin ettiklerini anlatan Bakan, "İşte bu sebeplerle niçin bir Detroit'in yerini Bursa, Kocaeli ve Adapazarı almasın?" diye sordu. Türkiye'de yaşanan demokratikleşme adımlarından dolayı ekonomide bir sıçramanın yaşanacağını vurguladı. İşadamlarından artık eski usul üretim yerine yeni üretim sistemlerini hayata geçirmesini istedi. Bakan Ergün, özellikle Ar-Ge, üniversitelerle sanayi işbirliği tesisi, tasarım ve markalaşma gibi alanlara yönelik destek uygulamalarını devreye aldıklarını ifade ederek, "Milli gelirimizdeki yükselişle birlikte otomobil satışları arttı. Ülkemizde 2002 yılında sadece 91 bin otomobil satışı yapılırken, 2009'da küresel krize rağmen 370 bin araç satıldı. Bu yılın ilk dört ayında da geçen senenin rakamlarını yakalamış durumdayız. Ancak orta vadede yıllık yurtiçi otomobil satışının en az 500 bin olması gerektiğine inanıyorum. Genç ve büyük bir nüfusumuz olduğunu düşünürsek, Türkiye'yi çok canlı bir iç pazar beklemektedir." dedi. Yerli üretim yapan firmaların satış sonrası hizmetlere daha çok odaklanmaları gerektiğini vurgulayan bakan, bu konuda gösterilecek hassasiyetin şirketlerin rekabetini de artıracağı görüşünde. Ayrıca iç talebi artırmak için yeni satış ve pazarlama tekniklerinin bu dönemde büyük önem arz ettiğini vurguladı. Ergün, bu noktada bankalarla yapılacak ortak projelerin satışlara yansıyacağını dile getirdi. 
 
OTOMOTİVİN İHRACATTAKİ PAYI YÜKSELİYOR
Sanayi Bakanı Ergün, Türkiye'nin son dönemdeki ihracat rakamlarında otomotiv sektörünün payının her geçen gün arttığına işaret ederek şu bilgileri verdi: "İhracat, bu yılın ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40,2 artarak, 4 milyar 307 milyon dolara ulaştı. İhracatta taşıdığımız potansiyel, Türkiye'yi uluslararası yatırımlar açısından son derece cazip hale getirmekte. Sektör yeni bir dönemin eşiğinde. Tüketicilerin çevre hassasiyetini daha çok gözeten tercihleri, Kyoto Protokolü ve fosil yakıtların kıtlığı ile ilgili sıkıntılar, otomotiv sektörünü radikal bir şekilde değiştirmek üzeredir." Dünyayla birlikte Türkiye'de de çevre dostu modellerin ve yeni yakıt tipine sahip araçların üretimi ile ilgili yeni bir sürecin başlayacağını açıklayan Ergün, önümüzdeki on yıl içinde Avrupa'da satılacak her beş araçtan birinin elektrikli olacağını söyledi. Türkiye'nin otomotiv sektörüne Avrupalı rakiplerinin aksine çok geç başladığı için içten yanmalı motor teknolojisini kaçırdığını anlatan Bakan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genel manzarası birkaç yıl içinde belli olacak olan bu yeni yarışta iyi bir çıkış yapmalı, ön sıralara geçmeliyiz. Türkiye, artık dünyada yaşanan gelişmelerin takipçisi olmakla yetinmeyecek, bu gelişmelere yön veren ülkeler arasında yerini alacaktır. Otomotiv sektörüyle ilgili gelişmeler de, yön vereceğimiz alanların başında gelmektedir. 2011 yılında Renault'nun Türkiye'de elektrikli araç üretimine başlamasının ardından, yavaş yavaş başka firmalar da üretimleri bu alanda artıracak. Bizim endişemiz, sadece elektrikli araçların Türkiye'de üretilip üretilmeyeceği değildir. Bizim esas düşüncemiz firmalarımızın kendi tasarımları olan elektrikli araçları üretip üretmeyecekleridir. Ülkemiz insanı tarafından üretilmesi, ülkemizde üretilmesinden çok daha büyük bir önem taşımaktadır."

Kaynak: ZAMAN