Türkiye, kur tartışmasının yeniden alevlendiği yeni bir döneme girdi. TL, IMF’nin son hesabıyla yüzde 10-15 aşırı değerli. Sorular havada uçuşuyor. Ekonomistlere göre ihracatı, üretimi artırmak için kurun dışında da yapısal önlemler şart.
İstanbul Ticaret Odası Ekonomi Danışma Kurulu (EDK), İTO Başkan Yardımcısı Dursun Topçu başkanlığında toplandı. Toplantıda aşırı değerli TL’nin ihracata ve sanayiye etkisi konusu üyeler tarafından tartışıldı. İlginç saptamaların yapıldığı toplantıda üyeler, farklı görüşler dile getirdiler. İTO Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Şubesi Uzmanı Nevzat Eren, toplantının başında, iç fiyatlarla dış fiyatların 2004-2009 yılları arasındaki değişiminin analizini yaptı.
Genel bulgular, 2004-2009 döneminde yurt içi fiyatların, ihraç fiyatlarına göre yüzde 10 daha fazla arttığını gösterdi. Bu da, ihracat yerine yurt içi piyasaya satışın daha cazip olması anlamına geliyor. Ayrıca yurt içi fiyatlar, ithalat fiyatlarından kümülatif olarak yüzde 8 fazla arttı. Bu ise yurt içi mallardan ziyade, ithalatın daha cazip olduğunu göstermektedir.
İşte İstanbul Ticaret Odası Ekonomi Danışma Kurulu üyelerinden kur tartışması tespitleri:
* * *
PROF. DR. HURŞİT GÜNEŞ:
* Bana göre kur şu anda aşırı değerli değil ama bir miktar değerlenmiş durumda.
* Türkiye’de dış açığın temel nedeni, enerji fiyatlarının aşırı yükselmesi. Dış açığa bakıp ‘eyvah, kur mu’ diyoruz.
* Ama bir kur değişimi yapmak gerekiyor. Bunu önemsemeliyiz. Kur değerli; temel sorunumuz bu değil ama ‘önce başka sorunlarımız var’ diye gidersek konu kapanmıyor.
PROF. DR. KEREM ALKİN
* Önümüzdeki dönemde dünyada ihracatla büyüme stratejisi bitiyor mu tartışmaları yapılıyor.
* Türk toplumunun yaşam standardı çok daha iyi seviyede olsaydı, Türk şirketleri de kendi halkına daha fazla mal satabilseydi, bugün döviz kurunu konuşuyor olur muyduk?
* Makro reformlarda yapacağımızı yaptık ama mikro reformlarda başarılı olduğumuzu düşünmüyorum.
DOÇ. DR. TURAN EROL
* Reel kur, kendi başına çok da önemli değil. Reel kurdaki değişim, ithalatçı bir yapıya mı gidiyor?
* 1995-2009 yılları arasında ihracatçı açısından TL’de yüzde 40 kadar aşırı değerlenme var. İthalatçı açısından fark ise yüzde 54.
DOÇ. DR. MURAT YÜLEK
* Aynı malı ben Türkiye’de kaça mal ediyorum, İsviçre’deki kaça mal ediyor? Big Mac Endeksi’ne bakalım. Norveç’te Big Mac hamburger, 6.9 dolara satılıyor. İsviçre’de 6.2 dolar, Çin’de ise 1.8 dolar. Çin, 1.8 Euro’ya satsa Norveçli adama 4 tane satabiliyor!
* Big Mac çok standart bir ürün. Asıl olan, pahalı ürünü pahalı kurla satabilmek. Almanya bunu yapıyor; Mercedes’i düşük fiyatla satmıyor. Bu gruba Almanya grubu ekonomiler diyelim.
* İkinci grup ise Çin grubu. Markası yok, sürümden kazanıyorlar. Kârı düşük ama toplam kârı yüksek.
* Türkiye gibi ülkeler, maalesef bu Çin, Bangladeş kategorisinde. Bizim dünyaya pahalı satabileceğimiz bir ürün yok.
* Bizim kurumuz pahalı, ona hiç şüphe yok. Ama biz Türkiye olarak neredeyiz?
* Bir taraftan 1.200 TL’ye ceket satmaya çalışıyoruz, diğer yandan 3.7 dolara İngiltere’den daha pahalı Big Mac satıyoruz.
* Benim kurum yukarı çıkarken, üretim modelim değişmiş mi, hayır. Marka geliştirmiş miyim, hayır. Ama 1.200 TL’ye ceket üretmeye çalışıyorum.
* Kilosu 8 TL’ye pijama satarak Türkiye zengin olmaz. İsviçre’de 8 TL’ye domates yiyorsunuz. Bizde 8 TL’ye, bir sürü insanın emeğinin olduğu pijamayı satıyoruz.
* Türkiye 72 milyon, Almanya’nın nüfusu 82 milyon. Almanya 38 milyonluk bir iş sahası açmış. Ben 22 milyon kişi çalıştırıyorum. Türkiye’de ortalama maaş yaklaşık 500 Euro. Avrupa’da garson 2-3 bin Euro alıyor. Çünkü adam 150 bin franka saat üretip satıyor.
DR. BERRA KILIÇ
* Bu kur seviyesi ile ihracatın kompozisyonuna bakınca; temel sorun, katma değeri düşük, çok ucuz malları satmaya çalışmamız.
* Kur, ihracat üzerinde şüphesiz etkili ama ne kadar etkili? Kur seviyemiz normalleşirse, ihracatımız da artar denemez.
* Dünyanın ne kadar büyüdüğü önemli değil, bizim ihracat yaptığımız ülkeler ne kadar büyüdü buna bakalım.
* Çin tüketmiyor ki, biz onlara ihracat yapalım. Japonya tüketmiyor, Afrika’da gelir yok ki tüketim olsun. Avrupa krizle boğuşuyor.
* Zor soru şu; o zaman kim tüketici ve ihracatı biz nereye yapacağız? Bunlar kur seviyesinden bağımsız konular.
* İhracatı artırmak için kur seviyesinin dışında da yapısal önlemlere ihtiyaç var. Reel sektörle yakın temas halindeyiz. Tek sorunumuz kur seviyesi değil; bizim yapısal önlemlere de ihtiyacımız var.
* Birincisi enerji maliyetleri. Burada dolaylı vergilerin azaltılması ile devlet desteği beklenebilir belki.
* İkincisi de işçilik maliyetleri. Türkiye’de işçilik üzerindeki yüklerin de ihracat gücümüzü etkilediği açık.
* Bizde ihracatın ithalata bağımlılığı da çok yüksek. Yine kur seviyesi kadar önemle üzerinde durulması gereken bir konu.
DR. İLKER DOMAÇ
* TL reel bazda tarihi zirvesine yakın seviyelerde seyrediyor. Bir önceki zirveyi Ağustos 2008’de görmüştük.
* Son dönemde reel kurdaki değerlenme nominal kurdaki değerlenmeden ziyade Tükiye’nin enflasyonun diğer ülkelere kıyasla daha yüksek seyretmesinden kaynaklanıyor.
* Enflasyonu düşük seviyelere indirirsek, faizi de kalıcı bir şekilde aşağı çekeriz ve sıcak para girişini daha az cazip hale getirerek TL’nin aşırı değerlenme olasılığını azaltabiliriz.
* Bir ekonomist olarak, bir ülkenin parası değerli mi diye sorulduğunda ilk bakacağım şeyler, o ülkenin ihracat performansı ve büyümesidir. Eğer ihracat ve büyüme kuvvetliyse, büyük bir olasılıkla reel döviz kuru aşırı değerli değil derim.
* Yapılan çalışmalar TL’nin reel bazda yüzde 10-15 değerli olduğuna işaret ediyor. Ne yapılmalı? Bence MB’nin döviz alım ihalelerindeki miktarı artırması lazım.
* Böyle yaparak bir taşla iki kuş vurabilir. Hem kurdaki değerlenmeyi önleyebilir hem de kalıcı likidite verebilir. MB, şu anda geçici likidite yaratıyor.
DR. CAN GÜRLESEL
* 1989 yılından - Washington Konsensüsü- itibaren 21 tane bize benzeyen ülke var. 21 ülkenin de parası TL’de olduğu gibi reel olarak değerlenmiş.
* Bu ülkelerin kredibilitesi arttıkça, ekonomisi geliştikçe parasında bir değerlenme oluyor. Türkiye de kısmen bununla karşı karşıya.
* Hiçbir ülke yok ki, 1989’dan sonra hem rekabetçi olacak hem ülkesinin reel kuru değer kaybedecek veya aynı kalacak.
* Türkiye’nin buna göre ekonomisini yeniden nasıl tasarlaması gerektiğini ortaya koyması lazım.
* Türkiye daha enflasyonu halledebilmiş değil. Türkiye’de son 5 senede yüzde 60 enflasyon var. Bu olağanüstü yüksek.
PROF. DR. EROL KATIRCIOĞLU
* Reel kur endeksi yükseldikçe ihracat performansında azalma oluyor.
* Türkiye’nin en büyük 1000 ihracatçısının, toplam ihracat içindeki payı 2020 yılından bu yana giderek düşüyor. GSYİH’deki payında da düşüş var.
* Büyük ihracatçılarla küçük ihracatçıların performansındaki düşüş son yıllarda kafa kafaya.
* Türkiye’nin en büyük 500 sanayicisi içindeki özel sektör kuruluşlarının ihracatlarında da önemli bir düşüş var. Bu daralma küçük firmalarda daha şiddetli olmuş.
* * *
EURO BÖLGESİ GÜÇLÜ OLMALI
Abdullah Çınar / İTO Yönetim Kurulu Üyesi
Euro bölgesi ciddi zorluk içinde. Bizim temel sıkıntımız aslında müşterimizin pazardaki satın alma gücünden kaynaklanıyor. Türkiye’nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bir kriz yaşamıyoruz şu anda. Dışsal faktörlere bağlı bir durum söz konusu. Müşterinin sıkıntıda olması da talep yetersizliğine yol açıyor. Bu nedenle de her zaman Euro bölgesinin güçlü olması ihracatımız için sürekli bir avantaj olacaktır. Eskiden yani 30 sene öncesi malı dolarla alır, markla satardık. Şimdi markın yerini Euro aldı. Özellikle yüzde 50’den fazlasını Avrupa pazarına ihraç eden bir ülke olarak, Euro’nun dünya para piyasasındaki durumu en çok bizi ilgilendiriyor. Bu nedenle Euro bölgesinin güçlü olması ihracatımıza fayda sağlayacaktır.
TÜM TARAFLARIN UZLAŞTIĞI YOL İZLENMELİ
Murat Kolbaşı / Elektrikli ev aletleri
Sonuç Türkiye ihracatçısı için olumsuz. Ancak bu tip konularda tek tarafın görüşü yetmeyebilir. Özel sektör ve kamudan konu ile ilgili tüm tarafların yorumunu alıp, bir uzlaşma sağlamak daha doğru olur. Şu an için de yakalanmış bir ekonomik başarı var. Dışarıdan da müdahale sakıncalı olabilir. Bu nedenle tüm tarafların uzlaştığı bir yol izlenmeli.
FAİZSİZ DESTEK VERİLMELİ
Mustafa Alkan / Makine
Avrupa’ya gönderdiğimiz ürünlerin iki katını Avrupa’dan geri alıyoruz. Dolayısıyla olumsuz etkileyecektir. Euro’nun değer kaybetmesinden dolayı dolara göre şu anda yüzde 20 ziyandayız. Zaten kâr marjımız yüzde 20-25 civarında. Bizim gibi makine üretip teknoloji ihraç eden firmaları devlet desteklemeli. Avrupa bu şekilde üretim yapan firmalara en az 2-3 yıl vadeli teşvik veriyor. Türkiye’de böyle bir faizsiz destek yok. Buna dikkat çekmekte fayda var.
EURO/DOLAR PARİTESİ TAKİP EDİLMELİ
Ergun Kont / Bilişim
Esasında artı ya da eksi yönde kurlardaki her türlü dalgalanma bilişim sektörüne zarar vermiştir. Çoğu zaman bilançolarda bundan sebep kambiyo kârı veya zararı, faaliyet kârı veya zararından daha yüksek tutarlar oluşturur. Değerlenen TL ihracatı olumsuz yönde etkiler ve ihracat rakamları düşer. Buna mukabil TL basınç uygulanarak değer kaybedecek olursa, suni değer kaybı dönüş yapmaya başlayıp TL değer kazanmaya başladığında da sanayicimiz ve ihracatçımız daha ağır bedeller ödeme durumunda kalacaklardır. Bu durumda herkesin tercih ettiği gibi bilişim sektörü de TL’nin ideal bir değerde çok fazla dalgalanmadan artı eksi bir çıtada istikrarlı olmasını tercih eder. Kriz süresince Avrupa pazar hacmi Avrupa’ya ihracat yapan tüm ülkeler açısından ölçeği küçülse de payların oransal olarak muhafaza edilmesi açısından eşit şartlara haiz olacaktır. Euro krizi Euro’nun değer kaybetmesine dolayısıyla ihracatımızın düşmesine yol açar. Bilişim sektöründe girdi maliyetlerinin dolar ağırlıklı olduğunu göz önüne alırsak krizde bilişim sektörü açısından takip edilmesi gereken Euro/dolar paritesindeki değişikliklerdir.
DOLARLA ALIP EURO İLE SATAN İÇİN DURUM KÖTÜ
Aka Gündüz Özdemir / Elektrikli ev aletleri
Türkiye ihracatının yüzde 70’ini AB’ye yapıyor. Dolayısıyla ihracat gelirleri açısından kesinlikle negatif etkileneceğiz. Bir de ihracatımızın önemli bir kısmı döviz girdili. Firma eğer dolarla alıp Euro ile satıyorsa durum kötü olacak. Euro ile alıp dolarla satıyorsa avantajlı olabilir ama bu pek yok. Ayrıca AB krizinin uzaması ve kriz sonrası toparlanmanın yavaş olması da ihracatçıyı negatif yönde etkileyecektir.
DÖVİZLE BORÇLANAN AVANTAJ SAĞLAYABİLİR
Turgut Erkeskin / Lojistik
Uluslararası taşımacılık ve lojistik faaliyetleri dış ticaretimizin seyri ile direkt ilgilidir. Kurlardan kaynaklanacak dış ticaret hacmimizdeki değişiklikler, doğrudan taşımacılıktaki faaliyetlerimizin miktarını da etkilemektedir. İhracat ve ithalattaki artış veya azalış taşımacılık talebini de artıracak ya da azaltacaktır. Bu artış-azalışların ilk ve direkt etkisi navlun seviyeleri üzerinde olmaktadır. TL’nin değerlenmesinden dolayı Avrupa’ya olan ihracatımızda bir daralma sözkonusu olursa, öncelikle sektörün iş hacmi azalacak, talep yetersizliğinden dolayı da ihracat taşıması navlunlarında bir düşüş olacaktır. Ancak bununla beraber kapasite dengesizliğinden dolayı, bir diğer deyişle Avrupa’ya sefer yapan araç sayısı azlığından, bu defa ithalat navlunlarında yükselme söz konusu olacaktır. Değerli TL ile pahalılaşan ithalat bir de ek navlun yükü ile daha da pahalılaşacaktır. Sektörün kârlılığı incelendiğinde de özellikle belirli bir kur ortalamasına göre uzun vadeli kontratlara giren taşımacılar bu navlun hareketlerinden negatif yönde etkilenecek, kârlılıkları azalacaktır. İşletme giderlerinin de TL olduğunu göz önünde bulundurursak, kârlılıkta azalma daha da fazla olacaktır. Ancak döviz ile borçlanarak yatırım yapan taşımacıların, yüksek değerli TL’den dolayı bir miktar avantaj sağlamaları mümkündür.
Kaynak: NALAN SÖYLEMEZ/İTO