TİM Başkanı Muş'tan açıkladı.
"Eylül ayı ihracatımız, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10.25 artarak 9 milyar 229 milyon dolar oldu" dedi.
Ayrıca, 1 milyar 685 milyon dolarlık ‘birliklere kaydı zorunlu olmayan ihracat' kaydı altındaki ek ihracatla birlikte, ocak-eylül döneminde yüzde 12.45 artarak 82.2 milyar dolara ulaştığı bilgisini de verdi.
Hatta, TİM Başkanı biraz daha gerilere giderek 1 Ekim 2009 ila 30 Eylül 2010 dönemi olan 12 aylık dönemde ihracatımızın 111 milyar 243 milyon dolara ulaştığını, hedeflerini yakalayacaklarını da söylemeden edemedi.
Artan veriler hepimizi sevindiren bilgilerdir.
Her ne kadar bu mukayeseler dibe vurmuş verilere göre veya tavan yapmış verilere göre daha farklı anlamlar ifade etse de burada, sunumu yapanın niyeti önemlidir.
Örneğin, geçen yıl gibi dibe vurmuş verilerle mukayese edildiğinde, "Yüzde 10.25 artış var" denilebilirken, son 3 ay veya 6 aylık döneme göre yerinde saymaktadır ihracatımız.
Tabii artışlar doğru veya yanlış bir şekilde öne çıkarılırken düşük kurlardan şikâyet etmeler, Merkez Bankası Başkanı'na sataşmalar, ‘düşük kur şikâyetleri ve artan ihracat ikileminde' kafaları karıştırsa da artışlar her zaman öyle veya böyle kullanılacaktır.
İlk 5 sektörde bir değişim yok.
Yine otomotiv endüstrisi-hazırgiyim ve konfeksiyon-demir çelik ürünleri-kimyevi maddeler ve mamulleri-elektrik/elektronik sektörleri eylül ayı ihracatımızın yüzde 90.7'sini yapmışlar.
Burada dikkati çeken nokta ilk 5 ihracatçı sektörün genel ihracattaki paylarının yüzde 78'den yüzde 90'na çıkmasıdır. Görülüyor ki diğer sektörler giderek nal topluyorlar.
En çok ihracat yapan 10 sektörde de sıralamaları dışında pek bir değişiklik yok.
İlk 4 sırayı otomotiv şirketleri alırken, ilk 10 firmanın 5'inin otomotiv firması olması da bir başka dikkati çeken konudur.
En çok ihracat yapan iller sıralamasında İstanbul yüzde 46.2'lik payı ile yine uzak ara lider.
İstanbul'u Bursa ve Kocaeli takip ederken, ilk 10 şehrimiz genel ihracatın yüzde 85.9'unu gerçekleştirmişler. Yüzde 14.1 ise diğer 71 il arasında paylaştırılmış.
İlk 10 ihracat yapılan ülkeler sıralamasında da değişiklik yok.
Tabii Almanya lider, lideri İngiltere ve İtalya takip ediyor. İlk 10 ülkeden 6'sının AB ülkesi olması ve ilk 10 ülkenin genel ihracatımızdan yüzde 50 pay alması da bir başka dikkati çeken konu.
Yukarıdaki kıyaslamalar hayli ilginç.
Lütfen, ilk 5 sektör, en çok ihracat yapan ilk 10 firma, en çok ihracat yapan iller ve ihracatımızdaki ilk 10 ülke verilerine dikkatlice bakınız.
81 ilde, 24 ihracatçı sektörde yaklaşık 46 bin ihracatçı firmada, 200'e yakın ihracat yapılacak ülkede 10 il, 5 sektör, 10 firma, 10 ülke genel ihracatımızın hatırlı bir yüzdesini gerçekleştiriyorlar.
Demem o ki ihracatımızı, ülkeler, şehirler, sektörler, firmalar bazında çeşitlendiremiyoruz, genişletemiyoruz.
Giderek daha dar bir alana sıkışıyoruz.
Görüldüğü gibi TİM ve dahi siyasi iktidar her ne kadar ihracatımızı iyi gösterme gayreti içinde olsalar da veriler iyi analiz edildiğinde kazın ayağı pek öyle değil.
İlk 5 sektöre başka beşler katılmadıkça, ilk 10 sektör katlarına çıkmadıkça, ilk 10 il Türkiye geneline yayılmadıkça, ilk 10 ülke yüzlerle ifade edilmedikçe, ne yapılsa, ne denilse, ne edilse nafiledir.
İhracat yapımızdaki rekabet gücü ‘fiyata dayalı rekabet gücüdür'.
Fiyata dayalı rekabet gücünde ‘vin-vin' değil, ‘indir-indir' baskısı geçerlidir.
‘İndir–indir' baskısındaki rekabet gücünde ise kur faktörü çok daha önem kazanmaktadır. Zira zam yapabilme güçleri olmayan ihracatçılarımız müşterilerinin ‘indir-indir' baskılarını ‘daha, daha yüksek kur' güçleri ile kırabileceklerdir.
Görülüyor ki kur faktörü daha çok ihracat yapabilme amacıyla değil, daha çok indirim yapabilme aracı olarak kullanılmaktadır.
1.44 dolar ve 1.98 euro kur değerleri, euro pazarına ihracat yapan ihracatçı sektörler ve firmalar için hayli olumlu bir ortam yaratmaktadır. Dolar ve euronun bu seyirde gitmesi halinde hammaddelerini TL ve dolarla alarak euro ile satan sektörler ve firmalar hammadde fiyatlarında aşırı yükselmeler olmadığı sürece rahat bir ortam yakalamışlardır.
Ancak, dolarla ihracat yapan sektörler ve firmalar için aynı şeyleri söyleyebilmek mümkün değildir.
Onlar için tek çıkış noktası dolarla ithalat yaparak varlıklarını ve pazarlarını koruyabilmektir.
Elbette ithalat yapılırken ve ithalatın artış oranı ihracatın artış oranının çok üstünde olacak ve dış ticaret dengemiz bozulacaktır.
Esas sorun da buradadır.
Kaynak: Referans