Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Denizyolu / LİMANLARIN GELECEĞİ VE LİMAN YATIRIMLARI

LİMANLARIN GELECEĞİ VE LİMAN YATIRIMLARI

LİMANLARIN GELECEĞİ VE LİMAN YATIRIMLARI21.01.2011

TÜRKLİM Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Gürgenç, deniz taşımacılığı ve limancılığın durumunu ele aldı.
 
Hızla değişen bir dünyanın içinde bulunduğumuzu ifade eden Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Gürgenç; değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu gördüğünü söyledi. “Herhangi bir zaman için en iyi çözümü, en uygun çözümü bulduğunuzu düşünebilirsiniz” diyen Gürgenç konuşmasına şöyle devam etti:

“Bilmeniz gereken o an üzerine bir şeyler yaşandıysa eğer ya sizinle mücadele etmekten bıkan rakipleriniz sizin için bir şeyler buldu. Ya hizmet verdiğiniz müşterilerin beklentileri değişti veya içinde bulunduğunuz çevre şartları değişti. Teknoloji mutlaka değişti. Ya da regülâsyonları koyanlar yeni birtakım şeyler çıkardılar sizin için. Eğer “Ben yaparım, doğrusunu yaparım” düşüncesinde diretmeye, sorgulamaktan vazgeçmeye başlıyorsanız, kaybetmeye de başladığınız andır. Dünya bu kadar hızlı değişirken bizim bu hızın bir parçası olmaktan başka bir seçeneğimiz yoktur. Gün büyük balığın küçük balığı değil, hızlı balığın yavaş balığı yediği bir dönemdir.”

“Geride Bıraktığımız Kriz Son Kriz Değildir”
“Üzülerek söylüyorum ki; bugün en büyük diye geride bıraktığımızı söylediğimiz kriz, son kriz değil” diyen Kaan Gürgenç, dünya nüfusunun hızla arttığını ve tüketim alışkanlıklarımızın değiştiğini hatırlattı. İyi giden bir dönem ve ardından gelen krizleri yoyo hareketine benzeten Gürgenç, şöyle devam etti:

“Geçmişe baktığımızda bu yoyo hareketinin salınımlarının en büyük yerlerine vardığında savaşlarla düzeltme yapıldığını görürsünüz. Benim bu geride bıraktığımız bu dönemi umarım bir savaşla kapatmayız diye bir düşüncem var. Henüz baktığınızda Türkiye olarak iyi gidişin ne kadar süreceği ile ilgili bir takım çekincelerim var. Bu değişen dünya düzeninde eğer siz bu değişikliklere zamanında ayak uyduramazsanız, “Çok büyük avantajlarım var” diye kurduğunuz fabrikanın hemen yanındaki müşteri kitlesine çok uzaklardan sizden daha rekabetçi fiyatlarla mal geldiğini görebilirsiniz. Bu düzenin içersinde yer alabilmek için ister endekslerden bahsedelim, iş yapabilme kolaylığı diyelim, ister lojistik avantajlarımız, coğrafi avantajlarımız diyelim bunları uygulamaya geçirmediğimiz takdirde bence başarı şansımız yok.”

Mal hareketini su hareketine benzetilebileceğini söyleyen Gürgenç: “Suyu bir yerden aşağıya boşaltmaya başladığınızda önündeki engele kadar en doğru yoldan hareket eder. Önüne bir engel çıktığında o engel için bir miktar birikir. Miktar yükselince engelin etrafından dolaşarak kendine bir yol bulur. Doğrudur, coğrafi olarak çok büyük avantajımız var. Özellikle yeni kurulan dengelerde hem finans endeksinin ekseninin, hem üretim ekseninin doğuya ve bugün olduğu yerden daha güneye kaydığını düşünüyorsanız eğer bizim olduğumuz yer gerçekten çok önemli avantaj içeriyor. Üstüne üstük bugüne kadar çok hamasi söylemlerle söylediğimiz bu avantajımız gelecekte bu bizim nedenimizle olmayan değişikliklerden dolayı daha da önem kazanacak” dedi.

Türkiye’nin gelecekteki büyük pazarlar ve dünyadaki konumunu değerlendiren Gürgenç; bir tarafta Doğu: Çin, Hindistan, Rusya gibi önümüzdeki 2050’nin ilk 10’u dediğimiz ülkelerin ilk 3’ünün bulunduğunu söyledi. Diğer tarafa baktığımız zaman ise yükselen Kuzey Afrika ve bugün ticaretin önemli bir oyuncusu olmakla övünen Avrupa’yı gördüğümüzü söyleyen Gürgenç, bu gelişmeler devam ederse Avrupa’nın muhtemelen bir tüketim kitlesi olacağını ama sonuçta mal hareketinin içerisinde bulunacağını belirtti. Geleceğin Pazar yapısını bu şekilde özetleyen Gürgenç, Türkiye’nin bu yeni ticaret hareketinin göbeğinde olduğunu kaydetti ve “Bu değişiklikleri zamanında fark edip makro politikalarla desteklemediğimiz takdirde belki de desteklemenin ötesinde uygulayıcılar arasında yeterli koordinasyonu sağlamadığımız sürece başarılı olma şansımızı ben çok fazla görmüyorum” dedi.

Kaan Gürgenç, konuşmasında limanlar konusunda şöyle değindi:
“Türkiye’nin -Denizcilik Müsteşarlığına göre- 170’in üzerinde limanı var. Marmara bir iç deniz olmasına rağmen 50’nin üzerinde liman ya da iskelesi bulunmakta. Kuzeydoğu Marmara’da körfezi ziyaret ettiyseniz adım başı, neredeyse küçük bir işletme büyüklüğünde limanlarımız olduğunu görürsünüz ki limanlar yere ihtiyaç duyan işletmelerdir. Bugün biz limanlar olarak ancak birbirimizle rekabet ediyoruz. Oysa ülkemizin ekonomisinin yurtdışına bağımlı olduğunu, üretimimizin hammaddesinin teknolojisinin yurtdışından geldiğini düşünürseniz; çıkış yolunu ihracatta aradığımızı düşünürseniz ve toplam yapılan taşımanın hacim olarak yüzde 90’ı denizyoluyla yapılıyor. Demek ki iki kere bu lojistik süreçlere değmek zorunda Türkiye’de üretim yapan ve bunu ihraç eden üreticiler. Bizler birbirimizle rekabet etmekten vazgeçip ülke olarak rekabet edeceksek eğer, bu salt lojistik sektörünün problemi değildir. Bugün odalar birliği bir rant payı gördüğü için lojistik köylerin yapımına soyunup, buradan yüksek bedeller, yüksek kiralar elde ederken diğer bir taraftan bakıyorsunuz diğer bir şapkasıyla biz rekabetçi değiliz. Lojistik maliyetlerin düşürülmesi gerek diyor.”

Marmara’da Liman Sayısı Azalacak
Limancılığın 2023 yılındaki vizyonuyla ilgili olarak Kaan Gürgenç, bir iç deniz olmasına rağmen Marmara’da çok sayıda irili ufaklı liman olduğunu belirtti ve bu konuda şunları söyledi:

“Çok rahatlıkla söyleyebilirim 2023 yılına geldiğimizde TÜRKLİM’in bir çalışması var. Marmara’nın etrafında bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar liman olacak. Birkaç misli kapasiteye ulaşmamıza rağmen oyuncu sayısı giderek azalacak. Planlama teşkilatından da arkadaşlarla daha öncede tartıştığımız gibi devlet yönlendirmesiyle olursa kısa zamanda olur. Çünkü birbirimizle rekabet ederken harcadığımız para, aslında bu devletin parası. Birilerinin bizleri yönlendirmesi lazım. Bunu ailenin içinde kavga eden iki kardeşin ayrılması ya da birine doğru yolun gösterilmesi diye değerlendirebilirsiniz. Eğer bu yönlendirme olmaz ise önümüzdeki dönemde teknolojiye yatırım yapan, ölçek ekonomisini yakalayan limanlar yüksek yatırımlarına rağmen, yakaladıkları hız ve birim başına düşük maliyetleri nedeniyle yanlarında borcu olmayan butik liman pozisyonunda olan limanların müşterilerini alacaktır. Uzmanlaşma kaçınılmaz, kahveden adam çağırarak liman yönetemezsiniz. Bunları yapanlarla yapamayanlar önümüzdeki dönemde birbirlerinden ayrılacaklar. Liman konusu dediğimizde -devletin bence en temel eksiklerinden bir tanesi- bu konuda uzun dönemli üzerinde konsensüs sağlanmış planı yoktur. Devlet bir taraftan limanlarını özelleştirirken, diğer taraftan önemli liman projelerine imza atmak üzeredir. Buradaki duruşu biz müteşebbisler tarafından çok net anlaşılamamaktadır. Liman yatırımı dediğiniz yatırımlar uzun soluklu yatırımlardır. İnşaatının iki yıl sürdüğü -maalesef Türkiye ortamında müsaadesinin iki buçuk üç yıl sürdüğü bir yatrımıdır. “Ben bu hinterlanda liman yapmak istiyorum” deyip elinizi kaldırdığınız andan itibaren devlet-bürokrasisi içerisinde geçirdiğiniz bir üç yıla ihtiyacınız var izninizi alabilmek için.”

Bürokrasi Limancının Derdi
Liman yatırımı yapan müteşebbislerin yıllar sürecek çok zor bir sürece girdiğini ifade eden TÜRKLİM Başkanı Kaan Gürgenç, bu süreci şöyle anlattı:

“Bu öyle bir izindir ki bırakın yeni bir liman yapmayı limanınızı 20 metre uzatmaya kalksanız yine aynı bürokrasiden geçmeniz lazım. “Dünya çok hızlı değişiyor” diyoruz. “Bizim bu hızı yakalamamız” lazım diyoruz. Bir takım müteşebbislerimiz var “ben buraya para yatırmak istiyorum” diyor. Bir saniye bekle! O bir saniye oluyor üç yıl, üç yıl bekle iznini vereceğiz. Arkasından yatırımlarımız geliyor. Yatırımlarımız gelirken -özellikle altını çizerek söylüyorum- hepimiz ev kiraladık ya da ofis kiraladık. Evde ya da ofiste herhangi bir tadilatınız varsa ne yaparsınız? Bu tadilatımızı bitirene kadar kira işletmezsiniz. Hatta ev ya da ofis sahi iyi ise bunu da kiradan düşersiniz. Liman yapmaya karar verdiğiniz zaman ise izni aldığınız ilk günden itibaren üzerine yüzlerce milyon dolarak harcayarak yaratacağınız kara parçasının deniz üzerindeki yüzölçümü kadar kira çalışmaya başlar. Oradan bir gelir yaratmak için üç seneye ihtiyacınız var. İnşaat yapacaksınız ve bu bürokratik engellerden sakınmak içinde en büyük izni almış vaziyettesiniz. Bunlar limanların liman olurken karşılaştıkları sorunların bazıları, liman olduktan sonrada işler bitmiyor. Üzerinde çalıştığını bildiğim müsteşarlıkta bir liman yönetimi taslağı var. Böyle bir şeye gerçekten ihtiyacımız var. Çünkü limanlar diye baktığımızda yaklaşık olarak 17 devlet kuruluşu kendilerini limanların yönetiminde kendilerini hak sahibi olarak iddia ediyor. Özellikle Kuzeydoğu Marmara limanları bu konuda muzdariptir. Bölgesel farklılıklar maalesef vardır. Her bölgede her devlet kuruluşu aynı şekilde davranmamaktadır. Klasik tarifle her gün beyaz bir minibüs gelir. O beyaz minibüsün içinden “Biz Valilikteniz, biz Gümrükteniz” diye gelenler liman kendilerininmişçesine denetlerler.”

“Bütün Problemi Devlet Tarafına Adresleyemeyiz”
Limanların bugünden yarına kabuk değiştirmek zorunluluğu olduğunu söyleyen Gürgenç, bütün problemin devlet tarafına adreslenemeyeceğini söyledi. Gürgenç “Bizler özel teşebbüs üyeleri olarak bu derneğin üyeleri olarak üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Yapmadığımız takdirde bugün küçük kazançları elde ediyoruz gibi gözükse de yarın hem bu ülke hem de bizler oyuncular olarak kaybedeceğimizi biliyorum” dedi. TÜRKLİM olarak bu hususta ne yaptıklarını Kaan Gürgenç şöyle anlattı:

“Bu anlamda yaptığımız önemli bir atılım var. TÜRKLİM, Başbakanlık’a bağlı mesleki yeterlilikleri belirleme kuruluşundan bir yetki aldı. Limancılık sektöründe her kim çalışacaksa onun kalifikasyonunu belirlemek konusunda eğitim ve sertifikasyonlarını düzenleyeceğiz. Aynı şeyleri daha hızlı daha verimli faaliyetlerle yapabilmek için bizim üzerimize düşeni yapıyor olmamız gerekiyor. Bizler limancılar olarak bunları yapmaya hazır aday olduğumuzu söylüyoruz.”

“Önümüzün bir miktar daha uzun gösterilmesi gerekiyor” diyen Gürgenç: “İki, üç yıl gibi süreler limanlar gibi stratejik alanlarda çok kısa zamanlardır. Bizlerin daha başaralı olabilmesi için ülkenin rekabet gücüne bir şey katabiliyor olması için bir plan dâhilinde hareket etmemiz gerekir. Sen bir müteşebbissin. Parayı nerede görürsen yatırımı oraya yaparsın. Sana engel çıkarılmaması lazım. Engelleyebilecekleri tek şey regülâsyonlardır. Ben yakınımda gördüğüm rakibime göre pozisyon alırım. “Ülke ihracat yapacak, ülke ithalat yapacak” buna göre pozisyonlandığımızda biz limancılar uzağı görebilme becerisine sahip değiliz” dedi.

Kaynak: Ambar