Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / LOJİSTİĞİN ZOR YILLARI

LOJİSTİĞİN ZOR YILLARI

LOJİSTİĞİN ZOR YILLARI04.02.2011

Türkiye ekonomisi, 100. yılı için kendisine bir hedef koydu; 2023'te 500 milyar dolar ihracat hedefi... Kimine göre bu rakamın Türkiye şartlarında hayal edilmesi bile mümkün değil. Kimisi de inançlı. Ancak gerçek şu ki; Türkiye'ye bu hedefi gerçekleştirmek adına en çok destek verecek olan sektörlerin başında gelen lojistik sektörünün durumu aslında hiç de iç açıcı değil. Hemen hemen tüm sektörler adına oldukça iyi geçen 2010 yılında lojistik sektörü kriz sonrasında aldığı yaraları yeni yeni toparlamaya başlıyor. Lojistik şirketlerine danışmanlık yapan Quattro Business Consulting kurucu Ortağı Hande Ocak'ın da belirttiği gibi sektör 2011 yılında 2008'deki hedeflerini gerçekleştirmeye yeni yeni başlayabilecek. Latek Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Levent Erdoğan'da bunu destekliyor: "Kriz sonrasında ticaret hacimlerinin düşmesiyle gerileme dönemi yaşamış olup, her ne kadar 2010 yılında toparlanmaya çalışsa da kriz öncesi seviyelerine ulaşamamıştır."

Sektörün oldukça iyi gittiği ve yükselişe geçtiği bir anda patlak veren küresel kriz öncesinde şirketler artan siparişlere yetişmek için yeni depolar açmış, pek çok yatırım yapmıştı. Oysa krizle birlikte oldukça akıllıca yapılan bu yatırımlar boşa atılan adımlar olmuştu. Zaten ondan sonrası malum... Pek çok şirket çareyi yabancı bir ortakla bir araya gelmekte buldu birçoğu da sektöre veda etmek zorunda kaldı. Türkiye'deki lojistik sektörünü görünümüne kısa bir göz atmak gerekirse; Sektörün çok büyük bir çoğunluğu kara nakliyesi kapmış durumda. Sektörde demiryolu, deniz yolu, hava yolu gibi alternatiflerin olmasına rağmen kara yolu tüm bunlardan çok büyük bir pay çalarak yüzde 93 pay alarak pazarın lideri konumunda. Oysa uzmanlar karayollarının bu hâkimiyetinin bir an önce bitmesi konusunda hem fikir, özellikle demiryolu konusunda oldukça geniş bir hatta sahip olan Türkiye'nin bu konuda acil bir eylem planı yapması gerektiği konuşuluyor. Hande Ocak, bu eylem planının demiryollarının bir an önce özelleştirilmesi olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: "Devletin 5 yıllık ulusal kalkınma planında demiryoluna yapılacak olan büyük yatırımlardan bahsediliyordu. 2003 yılında hem lokomotifler hem de istasyonların özelleştirilmesiyle ilgili bir yasa çıkmıştı ama askıya alındı. Dolayısıyla demiryolları özelleşmedikçe Türkiye'de maalesef orada pek bir yol kat edemeyiz." Türkiye'de diğer tüm taşımacılık yollan sektörün yüzde 7'sini oluşturuyor. Prof. Dr. Mehmet Tanyaş bu konunun yanı sıra daha az taşıma yapılmasını zorunlu kılan kamyon kullanımından tıra geçmenin vaktinin çoktan geçtiğinin altını çiziyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Ulaştırma Uygulama Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı sektörün stratejik bir önemde olduğunun altım çiziyor. Sektörde bir takım adımlar atıldığım ve ancak bunların yetersiz olduğunu belirten Ilıcalı, lojistik üs kurulu oluşturulması, taşımacılıkta karayolunun hâkimiyetinin biraz daha tabana yayılması gerektiğinin altını çiziyor.

REKABETİN ANA SİLAHI
Dünyada pek çok ülke lojistik sektörünü rekabetin başkahramanı olarak görüyor ve bu konuda sonuna kadar haklılar. Çünkü üreticilerin ve satıcıların raflarda olmaya ihtiyacı var ve daha az maliyetle ve en hızlı bir şekilde raflarda olmanın yolu lojistik hizmetleri etkin kullanmaktan geçiyor. Fark yaratmanın lojistikle mümkün olacağını belirten Mehmet Tanyaş dünyada lojistiği etkin kullanan ülkelerdeki trendlerle ilgili şunları söylüyor, "Dünyada lojistik sektöründe yükselen bir takım trendler var. Özellikle siparişte hızlı bir teslimat en önemli mesele. Türkiye'nin konumu teslimat süresinde avantaj ancak bizdeki gümrük problemleri gelişmeler olsa da hala bizi yavaşlatıyor, izlenebilirlik çok önemli bir hizmet, şirketler ürünlerinin hangi noktalarda olduğunu görmek istiyor. Bu anlamda Türkiye'nin kat etmesi gereken çok şey var ve tüm bunların en az maliyetle yapılması çok çok önemli."

ŞİRKET EVLİLİKLERİ
Sektörün kriz sonrasında zor günler geçirmesinin ardından pek çok şirketin birleşmesine tanıklık ettik, özellikle ilk 20 içerisinde büyük ve orta ölçekli şirketlerde rastladığımız bu strateji ne anlama geliyor? Aslında kriz sonrasında şirketleri oldukça rahatlatan bu strateji konusunda Mehmet Tanyaş'ın bir eleştirisi bulunuyor. Tanyaş; " Şirket evlilikleri artıyor. Şirketler geliyor ve satın alıyorlar. Daha sonra da şirketin kârlılığını alıyor ve götürüyor. Bu doğru bir yol mudur bilmiyorum. Yani bana iyi bir teknoloji getiriyorsa iyi, parayı götürmek için geliyorsa orada sıkıntı var demektir. O halde buna bir çare bulmak gerekiyor." diyor.

KRİZ ÖNCESİNE DÖNÜŞ BELKİ BU YIL!
Peki, sektör için neler yapılmalı? Aslında pek çok uzman bugün bunun tartışmasını yapıyor. Belki çok klişe olacak ama gerçek şu ki; Türkiye'nin dünya haritası üzerindeki yeri lojistik sektörü açısından Türkiye'ye büyük avantaj kazandıran bir durumda ancak sektör şirketlerin tek başına hareket edebileceği bir sektör olmadığından bireysel atılan adımlar pek de karşılık bulmuyorlar. Prof. Dr. Mehmet Tanyaş'ın da altını özellikle çizdiği gibi lojistik sektörü bir devlet politikası haline getirilmeli. Tanyaş; "Türkiye lojistik sektörü açısından mükemmel bir ülke ancak gerekli alt yapının oluşturulmamış olması nedeniyle tam randımanlı hareket edemiyor.

Aslında Tanyaş'ın bu söylediklerini Dünya Bankası Lojistik Performans İndeksi'nde Türkiye'nin konumu doğruluyor. Bu listeye göre Türkiye pek çok ülkenin gerisinde kalarak 39. sıraya yerleşiyor. Oysa bu Türkiye kapasitesinde ve büyüklüğünde bir ülke için hiç anlaşılır değil.

Peki, sıralamada daha iyi bir konumda olmak için neler yapılmalı? Sektörde sivil toplum ve akademisyenlerin iş birliği içerisinde oldukları gözlemlenebiliyor.

MÜSİAD'ın düzenlediği Lojistik Sektör Kurulu İstanbul İstişare Toplantısı'nda MÜSİAD'ın hazırladığı 2010 Lojistik Sektörü Raporu'nun detayları tartışıldı. Raporun Dünya Bankası Lojistik Performans İndeksi'ne göre sınıflandırılmış sonuç ve önerilerine göre; özellikle gümrük kapılarında yaşanan sorunların bir an önce çözülmesi gerektiği konusuna değiniliyor. Gümrük mevzuatının özünü kaybetmeden lojistik maliyetleri azaltıcı yönde sürekli geliştirilmesi ve hızla uygulamaya geçilmesi gerektiği konusuna değiniliyor. Alt yapı konusunda çeşitli çözüm önerileri sunan raporun yine sonuç bölümünde ülke genelinde karayolu, demiryolu, denizyolu ve hava taşımacılık dengesinin bir an önce oluşturulması gerektiğini ve tüm taşımacılık altyapısındaki kapasite ve kalite yetersizliklerinin giderilmesine atıfta bulunuluyor.

Uluslararası taşımacılıkta pek çok sorunla karşı karşıya olan Türkiye'nin en önemli sıkıntılarından biri olan taşıma kotalarının "malların serbest dolaşımı" ilkesi çerçevesinde ortadan kaldırılması gerektiği konuşuluyor. Aslında bu ve bunun gibi pek çok sorun sektörün elini kolunu bağlamış durumda. Sektörü etkin kullanan tüm ülkelerin lojistikle ilgili stratejik bir planının olduğu ise herkes tarafından konuşulan bir gerçek. Türkiye'nin en kısa zamanda bir lojistik master planının hazırlaması ve STK, üniversite, kamu ve özel kuruluş temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından tartışılması gerekiyor.
 
LÜTFİ AYGÜLER BALNAK LOJİSTİK YÖNETİM KURULU BAŞKANI: YENİ PAZARLAR
Türk Lojistik sektörü 2010 senesinde hem ithalat/ihracat rakamlarının artışı, hem de yurtiçi piyasaların canlanması sebebi ile hacmen bir önceki senenin oldukça üzerinde bir gelişme ve büyüme gösterdi. 2010 yılı Lojistik sektörünün, küresel krizin etkilerini silmek için büyük çaba gösterdikleri bir yıl oldu. Avrupa pazarının daralmasına bağlı olarak yeni pazarlara odaklanıldı. Bu da sektörün genelinde iş hacimlerinin artmasına neden oldu. Balnak olarak 2010 yılını, hedeflerimizin üstünde rakamlarla kapattık. 2010 yılının Mart ayında Kuzey Afrika'da Libya Tripoli'de kendi ofisimizi açtık. Ortadoğu'ya gelecek olursak Irak Erbil'de de ofis açtık. Yine 2010 yılı içinde bu filoya 40 yeni araç ekledik. 2010 yılında ciromuzu yüzde 25 artırarak 140 milyon Euro ile kapattık. Çalışan sayımız ise yaklaşık 2 bin kişiye yükseldi. Balnak, 2011'de sektörde 25. yılını kutluyor. 2011 yılı için hedefimiz ise bölgesel güç olmak. Balkanlar, Ukrayna, Rusya. Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde etkinliğimizi artırmak istiyoruz. Libya ve Erbil'de ofis açtık. Dubai ve Mısır için de görüşmelerimiz sürüyor. Çin'de de olacağız. Avrupa artık çok büyümüyor. Bu yüzden yeni pazarlara odaklandık.

FULVİO VİLLA GEFCO GENEL MÜDÜRÜ: YENİ SEKTÖRLERE GİREBİLİRİZ!
GEFCO olarak 2011'de Kazakistan'a açılıyoruz. Bu bizim için çok önemli çünkü Kazakistan'da çok önemli gelişmeler var. Özellikle inşaat sektöründe. Türkmenistan'da da aynı hızla gelişiyor ve biz buraya da gönderim yapıyoruz. Yani bu sene Orta Asya için çok çalıştık ve devamlı çalışmak istiyoruz. Bunun dışında GEFCO Türkiye olarak gelişmeler var. Irak Erbil'de, Suriye'de bir ofis açmak istiyoruz. 2 senedir oraya çalışıyoruz bu sene çok iyi geçti. İşimiz genel olarak çok büyüdü. Zaten GEFCO Türkiye olarak yüzde 35 büyüme gösterdik. Bu sene 80 milyon dolar ciro yaptık. Biz denizyolu ve karayolunu bir arada kullanarak maliyetlerimizi normal seviyelerde kullanıyoruz, önümüzdeki dönemde demiryollarını da kullanmak istiyoruz. Demek ki stratejimiz doğru... Bizim en önemli sektörümüz otomotiv ve inşaat Ama önümüzdeki dönemde beyaz eşya sektörüne de girmek istiyoruz.

LEVENT ERDOĞAN LATEK LOJİSTİK YÖNETİM KURULU BAŞKANI: YENİ ALANLARA KAPIMIZI AÇACAĞIZ

Uzak Doğudan Türkiye'ye konsolidasyonu yapan büyük firmalardan biri olmanın avantajıyla Uzak Doğu da konsolide edilen yüklerin düzenli olarak tarifeli seferlerle İstanbul-Ambarlı Limanı'na gelmesini ve daha sonra bu limanda tekrar konsolide edilerek varış ülkelerine/noktalarına en seri şekilde ulaştırılmasını sağlamaktadır. Daha önceleri Uzak Doğu'dan Avrupa'ya yapılan konsolidasyon, ağırlıklı olarak Hamburg, Antwerp, Rotterdam limanlan üzerinden yapılmaktaydı ve bu güzergahı kullanarak gönderilen yükler, Latek SilkExpress ile gönderildiğinde 10-12 gün kadarlık süre avantajı ve bununla orantılı olarak maliyet avantajıyla gönderilmektedir. 2009 yılında meydana gelen global ekonomik krizden önce lojistik sektörü büyümesini hızlı bir şekilde gerçekleştirmiştir. Kriz sonrasında ise ticaret hacimlerinin düşmesiyle gerileme dönemi yaşamış olup, her ne kadar 2010 yılında toparlanmaya çalışsa da kriz öncesi seviyelerine ulaşamamıştır. Zararına yapmakta olduğumuz bir takım işleri bırakacağız veyahut karlı hale getireceğiz. Yeni networklere kapımızı açacağız. Türki Cumhuriyetlerde söz sahibi olmak için kendi ofisimizi kurmayı planlamaktayız.

ALİ TULGAR MARS LOGISTICS GENEL MÜDÜR YARDIMCISI: KRİZDEN DERS ÇIKARDIK

Hem Türkiye'deki hem de dünyadaki krizlerden kendimize devamlı olarak ders çıkardık. Biz her zaman yatırımlarımızı firmaların projeleri doğrultusunda, onlarla iletişim içinde yapmaya gayret ediyoruz. O yüzden 2009'da biz cirosal bazda büyük bir küçülme yaşamadık ancak hedeflerimizin altında kaldık. 2010 senesinde yüzde 30 bir büyüme hedeflemiştik ve yüzde 30'un üzerinde bir büyüme ile kapattık. 2011 senesine yüzde 30'luk bir büyüme hedefi ile girdik. Kendimize ait TIR filosuna yatırım yaparak 500 araçlık bir filoya ulaştık. Aynı zamanda İstanbul Anadolu yakasında lojistik depo yatırımımız da 2011 ilk çeyreğinde hayata geçecek. Diğer yandan deniz ve hava taşımacılığında dünyanın her noktasına taşıma yapıyoruz. Karayolunda özellikle Kuzey Afrika başta olmak üzere Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi yeni girdiğimiz pazarlarda da kuvvetlenerek pazar payını artırma stratejimiz var.
 
Kaynak: Infomag