Neredeyse tamamı özel sektörün kullanımında olan liman işletmeleri, devlete ödedikleri kira bedeline radikal bir çözüm arayışında.
Bir yandan Denizcilik Müsteşarlığı, diğer yandan da özel limanları temsilen Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) formül üretme yarışına girdi.
TÜRKLİM’in 14. Olağan Genel Kurulu İstanbul’da gerçekleştirildi. Denizcilik Müsteşarı Hasan Naiboğlu, Deniz Ulaştırma Genel Müdürü Kapt. Dr. Özkan Poyraz ve Denizcilik Müsteşarlığı İstanbul Bölge Müdürü Cemalettin Şevli’nin katıldığı toplantının en önemli gündem maddesini liman kiraları oluşturdu.
Toplantı sonrası görüşlerini aldığımız Deniz Ulaştırma Genel Müdürü Kapt. Dr. Özkan Poyraz’a göre çözüm yatırımla ters orantılı bir sistemin kurulması. Üretilen deniz alanı için yapılan yatırım arttıkça, devlete ödenecek bedelin de azalacağı bir sistem önerdiklerini ifade eden Poyraz, “Dolgu alanıyla sınırlı kalmak koşuluyla yapılan dolgunun derinlik, depremsellik vs gibi maliyetleri bir bölgeden diğerine, bir yatırımdan diğer yatırıma göre değişebiliyor. Örneğin, bir limanın 100 metrekare kazanabilmek için yaptığı dolgu miktarı, derinlik çok daha fazla olduğu için metreküp olarak da çok fazla olabiliyor. Bazı yerde de dip derinliği fazla olmadığı için metreküp daha az çıkabiliyor. Anayasaya göre buralar kamunun tasarrufunda ve aslında kişinin ürettiği bir arazi konumunda. Devlet, sadece kullanım hakkı verir. Çünkü, sonuçta devlete de bir arazi kazandırılıyor. Yapmış oldukları yatırım maliyeti ile ters orantılı bir kira verilmesi lazım diye düşünüyoruz. İkinci olarak da, ne kadar çevreye duyarlı bir yatırım yapıldığına bakılacak. Yaptığı çevre yatırımı ne kadar fazlaysa, kira bedelinin de o kadar azalması lazım. Bunun yanı sıra, ne kadar fazla istihdam sağlıyorsa, kiradan o kadar istisna edilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Konteyner elleçleme, yük, transit taahhüdü gibi taahhütler de, daha az kira vermesi için baz alacağımız etmenler olacak” açıklamasını yaptı.
Rayiç bedel uygulaması hakkaniyetli değil
Denizcilik Müsteşarlığı olarak önerilerini bu şekilde ifade eden kurumun Deniz Ulaştırma’dan sorumlu Genel Müdürü Poyraz, şöyle devam etti: “Bizim önerimiz bu. Çünkü, rayiç bedel uygulaması dediğimiz sistemde hakkaniyetsizlikler olduğunu biz de kabul ediyoruz. Milli Emlak Genel Müdürlüğü de böyle düşündüğü için bütün sektörü toplayarak bir çalışma başlattı. Onlar da, bizden teknik destek bekliyor. Biz de yukarıda saydığımız önerileri sunmayı planlıyoruz. Milli Emlak da, bu yolun çok mantıklı olduğunu düşünmüyor. Her yerde 5 TL, her yerde 10 TL demekle iş bitmiyor. Bir dengenin kurulması gerekir.”
Gürgenç: Ciromuzun yüzde 1’ini verelim
Türkiye’deki özel liman işletmelerini temsil eden çatı kuruluşu TÜRKLİM’in Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Gürgenç ise, Müsteşarlığın önerisindeki dolgu ve çevre ile ilgili alınacak baz değerlerin çok sağlıklı olmadığını savunuyor. Bu değerlerin sübjektif kavramlar olduğunu ifade eden Gürgenç’in önerisi de, kiranın ciro üzerinden belirlenmesi.
Gürgenç, savını şu donelerle destekliyor: “Ciro üzerinden alındığı takdirde, bir daha manüple edilip, ayar yapılmasına gerek kalmayacaktır. Çok kazanıyorsanız, çok ödeyeceksiniz. Kazanmıyorsanız ödemeyeceksiniz. Bunu Deniz Ulaştırma Genel Müdürü Kapt. Özkan Poyraz’a da anlattık. O da ikna olarak buradan ayrıldı. İstihdamı kontrol etmeniz mümkün. Ama yatırım ve çevre duyarlılığı sübjektif kavramlar, bu nedenle uygulanması zor gözüküyor. Bizim söylediğimiz ciro üzerinden yüzde olarak alınacak pay ki, ‘örnek olarak nispi bedelde yüzde 1 ödediğimiz için yüzde 1’i kullandık.’ Nispi bedel kalıcı olarak çözüldü. ‘En yakın devlet limanı’ diye başlayan bir kavram daha başından yanlış olmuştur. Çünkü, ortada devlet limanı kalmadı. Burada da kalıcı bir kavram bulunması gerekir. Bence de, ciro üzerinden verilecek olan pay, hakkaniyeti temsil eder. Örneğin Ambarlı’da bir konteyner daha yüksek, Borusan Limanı’nda daha düşük fiyata elleçlenir. Ben ucuz elleçlemenin yüzde 1’ini, o da pahalının yüzde 1’ini ödeyecek. Dolayısıyla o bölgenin albenisi varsa, daha çok iş yapıyorsanız kiranız da yüksek olacak. İşler kötü giderse de kiranız düşecek.”
İstihdam şartı eklenebilir
İstihdam sorununun ülke çapında bir problem olduğunu teslim eden Kaan Gürgenç, önerilerine istihdam şartının da eklenebileceğini belirterek, “Yarattığınız yerde bir istihdamınız varsa ona da bir skala koyarsınız. Ama bu da ana rakamı çok ciddi etkileyecek bir değişken olmamalı. Ben 1.000 kişi istihdam ediyorum, siz de 20 kişi istihdam ediyorsunuz. Aramızdaki fiyat farkı aynı ciroları yapıyorsak, yüzde 1-2’ler civarında olması lazım. Bu sistemle hem istihdamı teşvik eder, hem de keserin ayarını kaçırmamış olursunuz. Kriter olarak yatırım ve çevre duyarlılığını alırsanız, kontrolde de çok zorlanırsınız. İşin içinden çıkılamaz. Özkan Kaptan, özel sektöre yakın cesaretli bir yönetici, konuştuklarımızdan ikna olduğunu düşünüyoruz. Milli Emlak Genel Müdürümüz Abdullah Kaya da başarılı bir bürokrat. Nispi bedeli de Abdullah Bey sayesinde çözdük. Genel Müdürümüz, Maliye bürokrasisinden gelen baskılara kalkan olarak sorunu çözdü. Yine doğruyu bulacağımıza inanıyorum” diye konuştu.
Ambarlı, model alınarak hubportlar yapılabilir
Deniz Ulaştırma Genel Müdürü Dr. Özkan Poyraz’a göre, yeniden bir hubport kurma şansı Türkiye’nin arazi üretimi bakımından imkan dahilinde değil. Bu nedenle aktarma limanının ancak güçlerin birleştirilmesiyle mümkün olacağını savunuyor. İzmit, Gemlik, ya da Aliağa’nın bütününün hubport olarak düşünülebileceğini kaydeden Poyraz, “Altaş Ambarlı limanında olduğu gibi bir modeli diğer limanlara da yaygınlaştırmalıyız. Moller ve modlar olarak ayrılmış limanlar çok önemli bir adım olabilir. TÜRKLİM birlikteliğinin aktarma limanı çatısı oluşturmada önemli bir kimlik oluşturacağını düşünüyorum. Özellikle, İzmit ve Nemrut’ta yeni bir hubport kuralım demek mümkün değil. Çünkü, arkasında sanayi var. O zaman bütüncül bir yapı içinde tek bir yönetim çatısı altında toplanmak en doğru yöntem olarak öne çıkıyor. Böylece satın alma güçleri artırılabilir. Çevreye müdahale, ortak kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri gibi konularda güçler birleştirilebilir. Konteyner ve dökme yükleri ayrıştırıp farklı terminallere bölüştürebilirler. Küçük küçük güçlerin birleşmesiyle bir hubport da kazanılmış olur. Bizim desteklemeye çalıştığımız yöntem bu” diye konuştu.
Kaynak: Selçuk ONUR - KARA&DENİZ