213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) 359'uncu maddesinde belirtildiği üzere;
1. Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
2. Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar.
3. Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yarak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, kaçaçılık sucu işlemiş olmakta ve bu sayılan fiiller nedeniyle vergi ziyaına sebebiyet verenler adına tarh edilen vergiye uygulanan vergi ziyaı cezası üç kat olarak kesilmekte ve bu tarhiyat ile kesilen cezalar için mükellefin uzlaşma talep etmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bahsi geçen hükmün uygulanmasında;
- Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gizleme ,
- Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge,
- Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge ise sahte belge,
olarak kabul edilmektir.
Bu fiillerden özellikli olarak; varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi ile muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ve sahte belge kullananların bu fiileri kaçakcılık suçunu oluşturduğu nedenle, bu mükelleflere kesilen üç kat vergi ziyaı cezasına karşı açılan davalar sonucunda, sayılan fiilerin mükellefler tarafından bilerek ve isteyerek kasden yapılmadığının yargıda kanıtlanması sonrasında cezanın bir kata indirilmesi yönünde nihai karar verilmektedir.
Bu karar sonrasında mükellef, fiilinin kaçakçılık sucunu oluşturmadığını yargı kararı ile ispat etmiş olmasına rağmen, bu karar gereği üç kat vergi ziyaı cezası normal vergi ziyaı cezasına dönüşse bile aşağıda açıklamaya çalışacağım 306 sıra nolu VUK Genel Tebliğ uygulaması arasında çelişki ve haksız bir uygulama ortaya çıkmaktadır.
Söz konusu tebliğ uyarınca, incelemeye yetkililerin mükellefin muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeler ile sahte belgeleri bilerek ve isteyerek kasden kullanmadığı yönünde kanaatleri sonucunda vergi ziyaı cezası bir kat olarak uygulanmakta ve ilgilinin uzlaşmaya gitme hakkı sağlanmaktadır. Bu durumda vergi ziyaı cezasının uzlaşma sonucunda büyük bir bölümünü ödemekten kurtulmaktadır.
Ancak incelemeye yetkililerin bu konudaki kanaatlerinin aksi olması durumunda, mükellef kasden bu belgeleri kullanmadığını yargda kanıtlayıp ceza tek kata indiğinde ise, bu cezanın ne yazık ki tamamını ödemek zorunda kalmaktadır.
Aynı durum defter ve belgelerin yangın, deprem, sel ve heyelan gibi mücbir sebeplerle elden çıkması nedeniyle incelemeye yetkililere ibraz edilememesinde de ortaya çıkmakta ve yargı kararı ile gizlemenin sözkonusu olmadığı kanıtlanmakta ve buna ilişkin olarak kesilen üç kat vergi ziyaı cezası tek kata indirilmekte ve bu tutarın tamamının ödenmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere vergi incelemesine yetkili olanlarca yanıltıcı belgeler ile sahte belgelerin bilerek ve isteyerek kasden kullanmadığı ve defter belgelerin mücbir sebeplere dayanılarak ibraz edilemediği yönünde kanaatlerinin oluşması halinde mükellefler hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmayacağı gibi, ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında uygulanan vergi ziyaı cezasına uzlaşma isteyebilecek ve uzlaşma sonucu cezanın büyük bir bölümünü ödemeyecek olmasına rağmen, aksi durumda mükellef kasdının olmadığını yargı mecilerinde kanıtlaması halinde ise, üç kat vergi ziyaı cezası karar uyarınca tek kata indirilmiş olsa bile vergi ziyaı cezasının tamamı ödemesi yasadan kaynaklanan haksız bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tabii ki yargıda verilen kesin karar üzerine şu andaki mevcut mevzuatımız uyarınca vergi ziyaı cezasının tek kat olarak ödenmesini zorunlu kılmakta ise de, bizim savunduğumuz konu; yargı kararının mükellefin işlediği fiilinin VUK'un 359'uncu maddesi kapsamına girmediğinin kanıtı olduğudur. Bu durum ise, vergi incelemesine yetkililerin 306 nolu VUK Genel Tebliği'nde açıklaması yapılan kaanati gibi değerlendirilmesinin gerekliliğidir. İncelemeye yetkililerin kaatının olumlu olmasında vergi ziyaı cezası tek kat uygulanmakta ve uzlaşma hakkı verilmektedir. Bu kanaattın incelemeye yetkililer yerine yargıda karara bağlanmasıda aynı hukukuksal sonuca varılmasını hak, adalet ve eşitlik prensipleri yönünden zorunlu kılmaktadır.
Bu haksız uygulamanın ortadan kadırılması için, VUK'nda yapılacak bir düzenleme ile, açıklanan yargı kararını alan mükelleflere, bu kesin karar uyarınca kesilen vergi ziyaı cezası için (359'ncu maddede sayılan fiilerin ortadan kalkması nedeniyle) uzlaşma hakkının tanınmasının yerinde olacağı kanısındayım.
Kaynak: Dünya