Seçimlerin hemen öncesinde Türkiye’nin geleceği konusunda önemli bir anlayış birliği oluştu. Yakın gelecek olarak görmemiz gereken 2023 yılı hedeflerinin Türkiye’nin önemli ekonomik sıçramalar yapması üzerine kurulmuş olması oldukça sevindirici… Üstelik, hemen hemen tüm partilerin benzer noktalarda buluşmuş olmaları önemli bir aşama olsa gerek.
İşte tam bu noktada bizlere önemli görevler düşüyor. Eğer, Türkiye ekonomisi önemli bir sıçrama yapacaksa, Türkiye lojistik sektörünün de sıçrama yapması zorunlu olacaktır. Aksi taktirde Türkiye ekonomisinin gelişmesini beklemek aymazlık olur.
Lojistik sektörünün 2023’e giden yolda güçlü olabilmesinin, üzerine düşen görevleri yerine getirebilmesinin ön koşulları nelerdir? Kanımca, aşağıdaki başlıklar altında bu ön koşulları sıralayabiliriz:
Lojistik hizmet üreten tüm oyuncuların finansal, kurumsal, bilgi teknolojileri açısından güçlendirilmesi,
Kalifiye eleman üretilmesine yönelik olarak lojistik meslek okulları ve lojistik lisans eğitiminin önündeki ciddi sorunların ortadan kaldırılması,
Lojistik hizmetleri geliştirici yasal altyapının tüm alanlarda kurulması,
Liman, karayolu, demiryolu ve havayolu altyapılarının “Kombine Taşımacılığı” geliştirecek şekilde planlanması ve koordine edilmesi,
Türkiye Lojistik Master Planı’ nın yapılması.
Kuşkusuz, yukarıda sıralanan ön koşullara daha birçokları eklenebilir. Ancak, son derece önemli başka bir konuyu burada tartışmaya açmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Yukarıda belirtilen ön koşullar ağırlıklı olarak yürütme organları tarafından yerine getirilecek konulardır. Sorun, bu alanda lojistik sektörünün oyuncularının, sivil toplum kuruluşlarının bu sürece nasıl katılacaklarıdır. Ne yazık ki, var olan STK’lar daha çok uluslararası taşımacılık alanlarındadır ve dağınıklardır. Oysa, sorunlara bütünsel olarak bakabilen, ulusal ve uluslararası ayırımı yapmayan, tüm sektörü kucaklamaya aday güçlü bir sivil toplum yapılanması, sürece son derece etkili bir katkı yapabilir. Oldukça dağınık, ama nicel olarak önemli bir potansiyel olan yurtiçi taşımacılarını uluslararası taşımacılar ile birlikte aynı çatı altında toplamak son derece önemli, ancak o kadar da zor bir hedeftir. 2023’e giden yolda temel sorun ulusal taşımalardaki sorunların çözülmesi olacaktır. Dağınık, bireysel yapılardan oluşan iç piyasa bugünkü yapısıyla sorunlarının çözümünde öncü rolü oynayamayacaktır. Bu da, ister istemez ülke gelişmesinin hızını azaltacak, hatta gelişmenin önünde önemli bir engel oluşturacaktır.
Önümüzdeki dönemin sektöre yüklediği en önemli sorunlardan biri bu tür bir çatı örgütünü oluşturmak olmalıdır. Söz konusu STK, federasyon türü bir yapılanma olabileceği gibi, sektörde var olan yapılardan birinin kendisine bu görevi yüklemesi sonucunda da ortaya çıkabilir.
Uluslararası tanınırlığı ile ulusal donanımı yeterli ve yetkin olan bir STK çok ciddi ve kapsamlı bir sürecin içinde lokomotif görevini üstlenmek durumunda kalacaktır. Sanırım, en kolay konu yetkin ve üretken kadroların bu STK kanalıyla düşünsel üretim sürecine katılması olacaktır. Zor olan, var olan sektör kuruluşlarından birinin gelecek vizyonunu bu hedefe göre yeniden tanımlayarak gerekli adımları atması olacaktır. Bir taraftan iç dengelerin ikna yoluyla kurulması, diğer taraftan diğer kuruluşlardan gelecek ve kimi zaman zorlayıcı olabilecek eleştirilerin etkisizleştirilmesi gerekecektir.
Sonuç olarak, bu yazının bu doğrultuda atılmış bir ilk adım olması dileğimi vurgulamak istiyorum. Biliyorum ki, bu adım atılacak ve başarıya ulaşacaktır. Yoksa sadece lojistik sektörü değil, Türkiye önemli bir şansı değerlendirememiş olacaktır.
Mete Tırman/Uta Lojistik