Doğu Akdeniz ve Karadeniz’in denizcilik hatlarında stratejik rol oynayan Türk limanlarının, avantajlı konumuyla AB’nin ulaştırma ağlarına da hizmet verebildiğini söyleyen Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Gürgenç, son yıllarda ortalamaların üzerinde kaydedilen büyümeye dikkat çekiyor. Kriz öncesindeki beş yılda dünya konteyner artışının yaklaşık %10 iken, Türkiye’de bu oranın ortalama %20 gerçekleştiğini vurgulayan Gürgenç; “2009’da ise Avrupa'da konteyner elleçleme miktarının %20 oranında azalmasına rağmen ülkemizde bu azalma %13’tü” diye konuşuyor. Gürgenç, Türk limanlarının 2010’da yakaladığı yükseliş ivmesini sürdürerek, bu yıl %20’lik bir artış kaydedeceğini öngörüyor.
Türk limancılık sektörünün gelişim sürecini değerlendirerek, son yıllarda yaşanan gelişmeler ışığında mevcut durumun fotoğrafını çeker misiniz?
1990'lı yılların başına kadar devlet tarafından işletilen limanlar, çeşitli işletme eksiklikleri ve yanlışları nedeniyle, gemi beklemeleri ve verimsiz liman operasyonlarının yarattığı sıkışıkla karşı karşıyaydı. Bunu önleyebilmek için devletin verdiği iskele yapma izni doğrultusunda tesislerin önüne özel sektör şirketleri tarafından çok sayıda ufak ölçekli iskeleler yapıldı. Ardından, bu iskelelerin atıl kapasitesinden faydalanmak amacıyla üçüncü şahıslara hizmet etme izninin de verilmesiyle limancılıkta önemli bir kapasite artışı sağlandı. Özel sektörün yatırımları sayesinde limanlara dönüştürülen bu iskeleler, günümüzde üçüncü şahıslara hizmet veren önemli tesislerdir. İzmit Körfezi, Ambarlı, Aliağa, İskenderun Körfezi gibi yerlerde iskele olarak hizmet veren tesisler bugün Türkiye'deki yüklerin yaklaşık %75'ini elleçliyor. Aynı zamanda yatırımlara öncülük ediyorlar.
156 LİMANIN SADECE 15’İNİ KAMU İŞLETİYOR
Özel sektör, Türk limancılığının gelişiminde nasıl bir role sahip? Türk limanlarının bugün itibariyle mevcut kapasitesi hakkında bilgi verir misiniz?
Son yıllarda devlet limanlarının özelleştirilmesi sonucunda özel sektörün limancılık alanındaki ağırlığı arttı. Denizcilik Müsteşarlığı verilerine göre Türkiye'de 156 liman bulunuyor ve bunların sadece 15'i kamu tarafından işletiliyor. Belediyelerin işlettiği, sayıları az olan bu küçük ölçekli limanların sayılarının daha da azalması bekleniyor.
Türkiye limanlarının toplam teorik konteyner kapasitesi 2010 yılı itibariyle 11.085.000 TEU, genel kargo kapasitesi 276.851.862 ton, sıvı dökme yük kapasitesi 148.900.782 ton ve tekerlekli yük kapasitesi 3.674.800 adet araçtır. Limanlarımızın yük cinslerine göre elleçleme kapasitelerine bakıldığında ise TÜRKLİM üyesi limanların Türkiye toplam konteyner kapasitesinin %82'sini, kuru ve genel yükün % 61'ini, tekerlekli yüklerin ise %56'sını sunduğunu görüyoruz. TÜRKLİM üyesi limanların sıvı dökme yük kapasitesi alanında, rafineri ihtiyaç ve üretimi için kullanılan depolama kapasiteleri de dâhil olduğu zaman kimyasal ürünlerle birlikte petrol ve ürünlerini elleçleyen limanlar arasındaki payı ise %21'dir. Sadece sıvı kimyasal yük elleçleyen limanlar ele alındığında ise TÜRKLİM üyesi limanların payı %100'dür.
2008 yılında başlayan ve 2009 yılında da kendisini hissettiren küresel krize kadar dış ticarette gerek bedel gerekse tonaj olarak sürekli büyüme yaşandı. Mevcut limanlar artan yük hacmini karşılamak için kapasite artırmaya yönelik yatırım projeleri hazırladı ve böylece yeni liman projeleri gündeme geldi.
Türk limanları Avrupa yük trafiğinde nasıl bir rol oynuyor, global lojistik şirketlerine sunduğu hangi avantajlarla dikkatleri çekiyor?
Deniz taşımacılığı ve limanlar Avrupa Birliği'ni dünya ekonomisine bağlayan temel unsurlar arasında olduğu için limanların etkin ve canlı olması AB'nin rekabet gücü açısından büyük önem taşıyor. Transit geçiş ülkesi konumunda bulunan Türkiye'nin de hem limanlarını, hem de ulaştırma altyapılarını çağın koşullarına uyarlaması gerekiyor.
Küreselleşmenin sonucu olarak da limanlarımız bulundukları bölgelerin bölgesel yük trafiğini üstlenmeye başladı. Limanlarımız, Doğu Akdeniz ve Karadeniz denizcilik hatlarında stratejik konumda yer alıyor, Doğu - Batı ve Kuzey - Güney yönlü uluslararası ulaştırma noktasının da kesişme noktasında bulunuyor. Avantajlı konumları ile aktarma / transit yükleri çekebilecek özellikteki limanlarımız, Asya - Avrupa, Orta Doğu ve Merkezi Asya, Trans - Avrupa ve Pan - Avrupa, Avrupa Birliği bölgelerinin ulaştırma ağlarına hizmet verebilecek konumda yer alıyor. Bu avantajlı konumları limanlarımızın rekabetçi gücünü de artırıyor.
REKABET ÜSTÜNLÜĞÜNÜN YOLU ENTEGRASYONDAN GEÇİYOR
Türk limanlarının Avrupa’daki potansiyel fırsatları en etkin şekilde değerlendirebilmesi için nasıl bir strateji izlemesi gerekiyor?
Denizcilik hatlarının belirli limanları tercih etmesinde avantajlı coğrafi konumun yanı sıra liman operasyonlarının verimliliği, hizmet kalitesi, uygun liman altyapı ve üstyapı fonksiyonları, liman tarifeleri ve liman emniyeti gibi konular da dikkate alınıyor. Uygun altyapıya, kaliteli iş gücüne ve yüksek teknolojiye sahip limanların karayolu ve demiryolu bağlantıları yetersiz ise diğer özelliklerinin hiçbir önemi kalmıyor. Türkiye'nin de yakın coğrafyasındaki ulaşım koridorlarında yer alabilmesi, denizcilik hatlarını limanlarına çekebilmesi için limanların ulusal ve uluslararası ulaştırma ağına entegre edilebilmesi gerekiyor.
TÜRKİYE’NİN GLOBAL LİMANCILIK SEKTÖRÜNDEKİ AVANTAJLARI
* Coğrafi konum
* Liman hizmetlerinin kaliteli ve ucuz olması
* Nitelikli insan gücü ve çalışma şartları
* Büyüyen dış ticaret ve ekonomideki olumlu gelişmeler
* Özel sektörün limancılığa artan ilgisi
* Limanlarda güvenlik uygulamalarının ve son teknolojilerin kullanılması
* Türkiye’nin dinamizmi, turistik, tarihi ve kültürel konusunun zenginliği
Kaynak:Uta Lojistik