Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / BEYAZ KİTAP NE GETİRİYOR? TÜRKİYEYİ NASIL ETKİLEYECEK?

BEYAZ KİTAP NE GETİRİYOR? TÜRKİYEYİ NASIL ETKİLEYECEK?

BEYAZ KİTAP NE GETİRİYOR? TÜRKİYEYİ NASIL ETKİLEYECEK? 25.07.2011

Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan Beyaz Kitap 2011'de AB'nin 2050 yılı ulaştırma vizyonu çizildi. Çevre duyarlılığının ön plana çıktığı Beyaz Kitap'ta taşımacılık faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 2050 yılına kadar 1990 yılı seviyesine göre yüzde 60 oranında azaltılması öngörülüyor.  Avrupa Birliği'nin (AB) taşımacılıktaki temel hedefi tüm üye ülkeleri kapsayan "Ortak Ulaştırma Politikası" oluşturmak. 1992 yılında yayınlanan ilk Beyaz Kitap'tan (White Paper) bu yana gerçekleştirilmek istenen hedef bu. Ortak Ulaştırma Politikası oluşturmanın dışında AB'nin bir diğer amacı ise ulaşım türleri arasında karayolu lehine olan taşımacılık payını diğer ulaşım modlarına da kaydırmak. Yani modlar arası denge kurmaya çalışıyor AB. Burada özellikle karayolundan daha fazla pay alabilmek için demiryolunu ön plana çıkartma çalışmaları dikkat çekiyor. Zaten AB uzun yıllardır demiryoluna yönelik yatırımlarını artırdı. Demiryoluna yönelik yatırımların temelinde de karbondioksit emisyonlarının azaltılmasına yönelik amaç önemli bir etken oluşturuyor. Bir diğer amaç ise kullanıcıları ulaşım politikasının merkezine yerleştirmek ve ulaşımın giderek küresel bir nitelik kazanmasını sağlamak. 2001 yılında yayınlanan Beyaz Kitap'ta ise esas hedefin yine "Ortak Ulaştırma Politikası" oluşturmak olduğunu unutmamak gerekiyor. 2001 Beyaz Kitap'ın diğer amacını ise ulaşımı sürdürebilir kalkınma içine entegre etmek olduğunu söyleyebiliriz. Tabi bir de hava kirliliği ve karbondioksit emisyonunun yol açtığı iklim değişikliğinin önlenmesi, kaynakların güvenliği ve gürültü kirliliğini önlemeye yönelik yaptırımların öne çıkması konuları diğer önemli başlıkları oluşturuyor.

AB'NİN 2050 VİZYONU

Son olarak Avrupa Komisyonu geçtiğimiz mart ayı sonunda taşımacılık sektöründeki son gelişmeleri ve gelecekle ilgili öngörüleri içeren Beyaz Kitap'ını yayınladı. "Tek Avrupa Taşımacılık Alanına ilişkin Yol Haritası-Rekabetçi ve Kaynak Etkin Bir Taşımacılık Sistemine Doğru" isimli Beyaz Kitap, AB'nin taşımacılıkla ilgili 2050 vizyonunun nasıl olması gerektiğini ortaya koyuyor. Avrupa'nın gelecekteki ulaşım şekline hazırlanması ve "Ortak Ulaşım Programı" geliştirmesi gerektiği belirtilen Beyaz Kitap'ta petrol fiyatlarındaki artışın ulaşım ve çevre üzerindeki etkisinden bahsediliyor. 2010 yılında ithal petrolün AB'ye faturasının 210 milyar avro civarında olduğu vurgulanan Beyaz Kitap'ta bu durumun AB ekonomisini rekabette ciddi bir şekilde etkileyebileceğinin altı çiziliyor. Avrupa'da GSMH'nin yüzde 5'ini oluşturan taşımacılık sektöründe 10 milyondan fazla insanın çalıştığı tahmin ediliyor. Taşımacılığın dünya ekonomisindeki rolü giderek artıyor. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Beyaz Kitap'ta, AB'nin ulaşım
alanındaki rekabet gücünün azalmaya başladığına da dikkat çekiliyor. Bunda elbette ki ağırlıklı olarak ithalata dayalı petrol kullanımının etkisinin çok fazla olduğu kesin. Beyaz Kitap'ta halihazırda karayolu araçlarının yüzde 96'sının petrole dayalı olduğuna vurgu yapılarak olayın ne kadar önemli olduğuna dikkat çekiliyor. Sadece ekonomi değil enerji tüketiminde sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik çalışmaların da ciddi bir şekilde yapılması gerektiğine değinilen Beyaz Kitap'ta taşımacılık faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 2030 yılına kadar 2008 yılı seviyesine göre yüzde 20 ve 2050 yılına kadar ise 1990 yılı seviyesine göre yüzde 60 azaltılması gerektiği belirtiliyor. Denizyolu taşımacılığından
kaynaklanan sera gazı emisyonlarının ise 2050 yılına kadar, 2005 seviyesine göre yüzde 40, uygulanabilir ise de yüzde 50 azaltılması gerektiği kaydediliyor.

ŞEHİR İÇİ LOJİSTİKTE KARBONDİOKSİTSİZ ARAÇ KULLANILACAK

Avrupa'daki ulaşımın hala petrole dayalı olduğunun altı çizilen Beyaz Kitap'ta AB'nin yük trafiğinin 2030'a kadar yüzde 40, 2050'ye kadar yüzde 80 oranında artacağı öngörülüyor. Bu yüzden birtakım önlemler alan AB, daha verimli taşıma sistemlerinin üzerinde yoğunlaşıyor. 300 kilometrenin üstündeki karayolu taşımacılığının 2030 itibariyle yüzde 30'unun, 2050 yılı itibariyle de yüzde 50'sinin demiryolu veya denizyoluna kaydırılması hedefleniyor. Ayrıca gelecekte şehiriçi lojistikte karbondioksitsiz araçların kullanılması da bir diğer önemli maddeyi oluşturuyor. Ulaşım altyapısı için yeni finansman yöntemlerinin denenmesi gerektiği belirtilen Beyaz Kitap'ta gelecekte ulaştırma talebini karşılamak için gerek duyulacak AB altyapılarının maliyetinin 2010-2030 için 1.5 trilyon avronun üzerinde olacağına dikkat çekiliyor. Yine gelecek yıllarda AB, otoyol ücretlendirmelerini tek bir sistem altında birleştirmeyi planlıyor. Çevreye daha az zararı veren araçlara daha az vergi uygulanması ve çevreci araçların özendirilmesi hedefleniyor. Daha önce yayınlanan Beyaz Kitap'larda sürdürülebilir gelişim için karayoluna alternatif modların canlandırılması düşüncesi ana konuyu oluşturuyordu. Burada da demiryolu ön plana çıkmıştı. Bu nedenle AB uzun yıllardır demiryolunun gelişmesi için çalışıyor. Kitap'a göre 2050 yılına kadar karayolu taşımacılığı kaynaklı karbondioksit salınımlarında yüzde 13 artışa karşılık, havayolu ve denizyolu taşımacılığının yol açtığı salınımlarda (1990 seviyesine göre) yüzde 150 ve yüzde 110'luk artışlar bekleniyor.

UND BAŞKANI ENGİN ÖZMEN: "KULLANICI ÖDER İLKESİ YENİ BAŞ AĞRILARI OLUŞTURABİLİR"

Beyaz Kitap ile ilgili dergimiz Transport'a açıklama yapan Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkanı Ruhi Engin Özmen, Avrupa Komisyonu'nun 28 Mart 2011 tarihinde yayınladığı yeni Ulaştırma Beyaz Kitap'ının 2008 yılında yayınlanan "Yük Lojistiği Eylem Planı" ile paralel yaklaşımlara sahip olduğunu söyledi. "Eylem planında, çevre meseleleri ve taşıma türleri arasında dengenin sağlanması kaygıları öne çıkmıştı yeni Beyaz Kitap'a damgasını vuran ise endişeler" diyen UND Başkanı Özmen, küresel kriz, iklim değişikliği ve Asya ülkelerinin dünya ticaret sahnesindeki etkinliğinin artmasıyla ilgili endişelerin her alanda olduğu gibi ulaşım-lojistik alanında da AB'nin politikalarını etkilediğini belirtti. AB'nin yeni Beyaz Kitap'ta, petrol fiyatlarındaki artışın ve küresel kriz döneminde yaşanan mali sıkıntıların bir sonucu olarak yeni hedefler belirlediğini söyleyen Ruhi Engin Özmen, "Kaynakları etkin kullanarak biyo-yakıt kullanımının yüzde 40'a, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının ise yüzde 13'e çıkarılması, böylece de petrole olan bağımlılığın azaltılması bu hedeflerin başında geliyor. Karbon salınımlarını 2050'ye kadar en az yüzde 40 azaltmak, 300 kilometrenin üzerindeki uzun mesafe yük taşımalarının yarısını denizyolu ve demiryollarına kaydırmak ve 2050'ye kadar yüzde 80 artması beklenen yük taşımalarının çok modlu taşınmasını sağlamak için formaliteleri azaltmak ve bu formaliteleri elektronik ortama taşımak" Beyaz Kitap'ta öne çıkan diğer hedefler" dedi. AB'nin 40 yıl sonrasını da içeren bir ulaştırma projeksiyonunu
ortaya koyuyor oluşunun Türkiye'ye ilham vermesi gerektiğini söyleyen Özmen, sadece ulaştırma sektörünün değil, sanayinin ve dış ticaretin de mevcut durumu analiz edilerek yapılacak kapsamlı bir Ulaşım-Lojistik Master Planı hazırlanmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti.

GERÇEKÇİLİK TEMELİNDEN UZAK

Beyaz Kitap'a 'AB'nin ulaştırma projeksiyonunu değerlendirme' ekseninden bakıldığında ise kimi politikaların Türkiye için 'gerçekçilik temelinden uzak' olduğunun görüldüğünü söyleyen Özmen, "Mesela, AB'nin 300 kilometrenin üzerindeki mesafelerde yük taşımalarının en az yarısını demiryollarına ve denizyollarına kaydırma hedefi. Ülkemizin uluslararası karayolu taşımalarına baktığımızda, toplam ihracat seferlerimizin yarısına yakınının denizyolu ve demiryolunun henüz hiçbir şekilde alternatif oluşturmadığı Ortadoğu bölgesine yapıldığını; üçte birlik oranın ise demiryolu ve denizyolu açısından bazı sıkıntıları olan güzergahlara gerçekleştirildiğini görüyoruz. Bu veriler ışığında, Avrupa'nın bu hedefinin gerçekleştirilebilir olduğunu söylemek zor" dedi ve ekledi: "Ancak bu politika, tam aksi yönde yani Avrupa bölgesinde 'karayolu geçiş belgesi kotaları' sorununu aşmak için yardımcı olabilir. AB, trafiğini rahatlatmak ve karayollarındaki TIR sayısını azaltmak istiyorsa, Türkiye gibi ticaretinde ağırlık taşıyan ülkelerle arasındaki intermodal ulaşım seçeneklerini artırmak zorundadır. Bu nedenle de, günlük siyasi endişelerle gereksiz lobi engellemelerine takılıp kalmamalıdır."

"AB diğer bazı politika belgelerinde de yer alan çevre endişelerini Beyaz Kitap'a da yansıtmış. Son 5-6 yıldır bazı Avrupa ülkelerinde denenmekte olan 'daha uzun ve daha ağır yük taşıtları' kavramı, 2011 Beyaz Kitabı'na resmen yer almaktadır" diyen Özmen, bu yeni kavramın yakın gelecekte, tıpkı 1990'ların başlarından bu yana kademe kademe arttırılarak uygulamaya konan Euro standardı gibi yeni bir standart olarak Türk nakliyecilerinin karşısına çıkılabilineceğini söyledi.

AB'NİN BÜTÇE SIKINTISI BİZLERİ ETKİLEYECEK

AB'nin kamu kaynaklarının büyük kısmının tükenmesi nedeniyle ulaşım alanındaki altyapı projelerine finansman bulma sıkıntısının Türk nakliyecileri tehdit ettiğini vurgulayan Özmen, AB'nin bu maddi sorunu aşamadıkça ve finansman arayışı arttıkça, Türk nakliyeciler için ek maliyetlerin gündeme geleceğini vurguladı. Özmen, "Kullanıcı öder ilkesine sığınılarak, bizler için yeni baş ağrıları haline gelecek olan ücretli geçiş sistemleri getirilecek. Bu demek oluyor ki artık daha fazla ülkede, daha fazla otoban vergisi ödemeye başlayacağız" dedi. Sadece otobanlarda değil sayıca her gün artan 'Düşük Emisyon Bölgeleri' gibi alanlara giriş-çıkışlarda AB ülkelerindeki karayolu taşımalarımızı zora sokacak çevreci girişimlerin olacağının altını çizen Özmen, AB ülkelerinin, 'karayolu taşımalarını azaltma' kisvesi altında rekabet gücümüzü kırma aracı olan kotalar konusunda ise olumsuz seyrin daha da olumsuzlaşacağını tahmin etmenin zor olmadığını kaydetti. AB ile Türkiye arasında müzakerelere açılmış olan 'çevre' başlığının toplam olarak, 600 milyar avro gibi bir maliyete yol açmasının öngörüldüğünü belirten Özmen, "Bu, her sektörde olduğu gibi taşımacılık sektöründe de ciddi ek maliyetlere neden olacaktır. Tabii ki biyo-yakıt, yenilenebilir enerji kullanımı gibi yenilikçi teknolojilerin Türk filosuna adaptasyonu da firmalar ve sektör için zahmetli bir süreç anlamına gelecektir" dedi.

MEHMET TANYAŞ: "ÇEVRESEL DUYARLILIĞI ÖN PLANA ÇIKARMAKTADIR"

Lojistik Derneği (LODER) Başkanı Mehmet Tanyaş "Beyaz Kitap 2011 Üzerine" adlı açıklamasında Beyaz Kitap'ın AB'nin taşımacılıkta yeni bir kavşak noktasında olduğunu gösterdiğini söyledi. Beyaz Kitap 2011'in yine 2001 yılında yayınlanan Beyaz Kitap gibi hareketliliği/serbest dolaşımı/mobiliteyi (mobility) ön plana çıkardığını belirten LODER Başkanı Tanyaş şunları söyledi: "Taşımacılıkta küresellik, uluslararası işbirliği, entegrasyon ve ekonomik büyümenin önemi gene önemli konular olarak görülmektedir. 2011 kitabında öne çıkan konular ise sürdürebilirlik başlığı altında kaynak kullanımında verimlilik, teknoloji kullanımı,
karma taşımacılık ve çevresel duyarlılıktır. 2001 kitabında insan öncelikli politikalar ağırlıkta iken, 2011 kitabında çevresel ölçütler ağırlık kazanmıştır. Son 10 yılda çevre konusunda yapılan çalışmalar yeterli olmamıştır. Mevcut taşımacılık sistemi sürdürebilir değildir. Petrol bağımlılığı yüzde 90 düzeyindedir. Karbondioksit emisyonu, sıkışıklık maliyeti, kent merkezi ve çevresi arası erişim zorluğu, hava kirliliği, kaza ve gürültünün sosyal maliyeti artmaktadır. Yeni kitapta taşımacılık hacmindeki artışa rağmen mobilite desteklenirken yüzde 60 oranında emisyon azaltma hedefi konmuştur. Dolayısıyla yeni dönemde sürdürebilir mobilite küresel bir hedef olmuştur. Bilindiği üzere taşımacılık altyapısı mobiliteyi şekillendirir. Altyapı ve uzmanlık olmadan taşımacılıkta önemli geliştirmeler yapmak mümkün değildir."

STRATEJİK LOJİSTİK MASTER PLANINA HIZLA GEREKSİNİM VAR

"Beyaz Kitap 2011'in, AB lojistik/taşımacılık sektörünün önünü görmesi, yatırımlarına ve büyüme planlarına yön vermesi açısından ne kadar önemli olduğu açıktır. AB 2050 yılını öngörmekte, buna yönelik strateji ve hedeflerini somut bir biçimde ortaya koymaktadır" diyen Mehmet Tanyaş açıklamasına şöyle devam etti: "Beyaz Kitap 2001'in uygulamaya yansıması da dikkate alındığında söz konusu eserin önemi daha da artmaktadır. Böylece bir başıbozukluk oluşmamakta ve yatırım verimsizliklerine neden olunmamaktadır. Türk lojistik ve taşımacılık sektörünün de sektöre ışık tutacak Stratejik Lojistik Master Planı'na hızla gereksinimi vardır. Biraz geç kalınmakla beraber bu durum hem avantaj hem de dezavantajdır. Şimdiye kadar yapılan yatırımların lojistik stratejilere dayanmamış olması dezavantaj olmakla beraber, yaşanmış deneyimlere, varolan örneklere ve çağdaş lojistik kavramlara dayalı stratejiler oluşturmak avantajdır. Beyaz Kitap 2011 çevresel duyarlılığı ön plana çıkarmaktadır. Bu bizim de dikkate almamız gereken önemli bir unsurdur. Ancak AB koşulları ile Türkiye'nin koşulları farklı olacağı için stratejik öncelikler de farklı olacaktır. Türkiye'nin öncelikle sanayi ve ticaret projeksiyonlarına dayalı taşımacılık alanını (ağını) netleştirmesi ve iyileştirmesi gerekmektedir. Lojistik çok sayıda bakanlık ve kurumu ilgilendiren bir alandır. Bu kurumlar arasında ortak bir yaklaşım izlendiğine dair sınırlı bilgiler vardır. Dolayısıyla ortak bir politikanın izlenmesi gerekir ve bunun da yolu Türkiye Stratejik Lojistik Master Planı'dır. Sürdürebilir büyümede çevresel sorumluluk mutlaka öngörüleceğinden,Beyaz Kitap 2011 bu yönde nelere ağırlık vermemiz gerektiğini net olarak söylemektedir. Ülkemizin de petrole dayalı bir taşımacılığa sahip olması bazı taşımacılık alışkanlıklarımızın değişimini gerektirmektedir."

UTİKAD GENEL MÜDÜRÜ CAVİT UĞUR: "SEKTÖRE YOL HARİTASI ÇİZİYOR"

"10 yıl aradan sonra güncellenerek yayımlanan Beyaz Kitap'ın 2050 yılına kadar olan süre içerisindeki hedefi rekabetçi ve kaynak tasarruflu taşıma sistemi olarak belirlenmiştir. Beyaz Kitap, 2050 yılına kadar AB çapında, belirlenen hedefe ulaşılmasını ve sektörden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılmasını öngörmektedir. Bu kapsamda Komisyon, genel olarak taşımacılık faaliyetlerinden ve özel olarak denizyolu taşımacılığından kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 2050 yılına kadar belirli düzeylerde azaltılmasını öngörmektedir. Deniz taşımacılığında gelişen teknolojiyle beraber daha temiz ve etkin yakıt kullanımının yaygınlaştırılmasının üzerinde durulmaktadır. Beyaz Kitap'ta, taşımacılık sektöründe yapılması öngörülen 40 farklı eylem belirtilmiştir. 2050 yılı itibariyle benzinli araçların şehir merkezine sokulmaması, karayolu trafiğinin yarısının tren ve iç suyolu taşımacılığına kaydırılması, uçak yakıtlarının yüzde 40'ının sürdürülebilir
biyo-yakıttan temin edilmesi hedeflenen eylemlerden bazılarıdır. Ayrıca 'kirleten öder' ve 'kullanıcı öder' ilkeleri temelinde taşımacılık ücretlerine yeni bir düzenleme getirilmesi de öngörülen eylemler arasında yer almaktadır. Beyaz Kitap, çeşitli taşıma yöntemlerinde ekonomik verimliliğin artırılması ve ulaşım politikaları kapsamında çevre ile ilgili düzenlemelerin sürdürülebilir hale getirilmesi için bir yol haritası çizmektedir. Beyaz Kitap doğru uygulandığı takdirde belirlenen hedefler doğrultusunda sektörümüz için olumlu gelişmelerin yaşanacağı kuşkusuzdur. Ayrıca öngörülen eylemler, taşımacılık sektörünün karbon ayak izlerinin önemli ölçüde azaltılmasına yardımcı olacaktır. Aynı zamanda sektörümüzün önünü açacak girişimlerden birisi olan Türkiye Lojistik Master Planı'nın hazırlanması aşamasında Beyaz Kitap bizlere yardımcı olacaktır. Beyaz Kitap'ta belirtilen ilke ve hedeflerle, Türkiye'nin Lojistik Strateji ve Master Planı'nın uyumlaştırılmasıyla beraber ülke geneline yayılacak lojistik merkezlerin de planlanması ve hayata geçirilmesi sağlanacaktır. Sonuç olarak Beyaz Kitap'ta yer alan ilke ve hedefler, Türk taşımacılık sektörünün ekonomik verimliliğini sürdürmesini sağlarken çevresel sürdürülebilirliğe de katkı sağlamasına yardımcı olacaktır."

TOBB Ulaştırma ve Lojistik Meclisi Başkanı Çetin Nuhoğlu: "Önyargıların bilimsel verilerle bertaraf edilebildiği görülüyor"

"Son yıllarda görüyoruz ki konu çevre ile ilgili meselelere geldiğinde, genel eğilim hep, küresel ısınma, iklim değişikliği, enerji kaynaklarının azalması ya da karayollarındaki ölümlü kazaların tamamı için "karayolu taşımacılığı sektörünü suçlama" yönünde. AB'nin önümüzdeki 40 yıllık ulaşım politikalarını belirleyecek olan son "Ulaştırma Beyaz Kitabı"na hızlı bir göz attığımızda da, "petrol bağımlılığının ve karbon salınımlarının azaltılması ve kentlerde konvansiyonel karayolu taşıtlarının kullanımının sonlandırılması gibi tedbirlerle yine karayolu taşımacılığına gereğinden fazla yüklenen benzer bir anlayışın izlerini görmek mümkün. Söz konusu rapor, açıkça olmasa da yine "karayolu taşımacılığının, ekonomi ve ticaretin gelişimindeki ve sağladığı ticaret ve istihdam fırsatları açısından yeri doldurulamaz işlevi"ni yok sayıyor. Oysa karayolu taşımacılığı ile ilgili çevre kirliliği temelli suçlamalarda bulunulurken birinci olarak "ulaştırma kaynaklı zehirli gaz salınımlarındaki payın sadece yüzde 3'ünü oluşturan ticari yük taşımacılığının ayrı tutulması; ikinci olarak ise bu taşıma türünün 1990'lardan bu yana, diğer hiçbir taşıma türünde görülmeyen oranda teknoloji yatırımları yaparak zehirli gaz salınımlarda yüzde 90, enerji tüketiminde ise yüzde 40'lara varan azalmalar sağladığı dikkate alınmak zorunda. Neyse ki bir önceki Beyaz Kitap'ta 100 km olarak belirlenen "şehirler arası yolcu ve yük taşımalarında karayolunun vazgeçilmezliğinin (görece) sınırı", yeni Beyaz Kitap'ta hedef olarak mal taşıtanlar için cazip olabilecek alternatif taşıma türlerinin rekabetçi olabileceği "300 kilometreye" çıkarılmış durumda. Benzer şekilde, denizyolu ve havayolu taşımaları için öngörülen 2050 senaryolarında bu taşıma türlerinin zehirli gaz salınımlarının yüzde 100'leri aşarak karayolu taşımalarının kat be kat önüne geçeceğinin ifade edilmesi de bazı önyargıların yine bilimsel verilerle bertaraf edilebildiği görülüyor. 2001-2005 dönemindeki çok eleştirilen AB ulaşım politikalarında gördüğümüz "karayolu taşımacılığının doğal gelişimini, diğer taşıma türleri lehine birtakım ek vergiler ve kısıtlamalarla zorlama bir şekilde engellemek" yerine, bu taşıma türünün "daha fazla çevre dostu hale getirilmesini sağlayacak" daha etkin mali teşvik mekanizmalarının uygulamaya alınması AB'nin rekabet gücüne olumlu yönde etki edecektir. Bu açıdan, AB'nin yeni ulaşım stratejisinde Almanya, Hollanda ve Danimarka'da son yıllarda giderek artan bir kullanım alanı bulan ve karayollarında aynı mesafelerde daha fazla miktarda malın taşınabildiği daha uzun ve daha ağır taşıtlar ( yaygın isimleriyle gigaliner ya da ekokombi) konseptini de içeren "yeni taşıma modellerinin yaygınlaştırılması" hedefinin de dillendirilmesi umut verici. AB'nin ulaşım alanında vurguladığı kaygılar, özellikle de taşımaların demiryolu ve denizyollarına kaydırılması eğilimi, ülkemizde de uzunca bir süredir Ulaştırma Bakanlığı'nın ve bağlı kurumlarının yayınladığı çeşitli politika belgelerinde de sıklıkla yer alan hususlar arasında. Kamu kaynaklarımızdan ulaştırma alanında ayrılan yatırım ödeneklerinden en büyük payı 2003 yılından bu yana demiryolu taşımacılığı alıyor. Ancak Sektör Meclisimizin demiryolu taşımacılığını temsil eden üyelerinin de sıklıkla dile getirdiği gibi, bu moda yapılan yatırımlar çoğunlukla "yolcu taşımacılığı" ayağına kaydırılıyor; yük taşımalarındaki projeler çok fazla bir gelişme fırsatını yakalayamıyor. Ülkemizde henüz bir "Demiryolu taşımacılığı Kanunu"nun yayınlanmamış olması ve özel sektörden önemli yatırımların önünü açabilecek serbestleştirme alanında hızlı ilerlemelerin sağlanamamış olması, bunda önemli bir etken. Bu konu, Meclisimizin öncelikli çalışma konularının başlarında geliyor. Meclisimizin öncelikli olarak çözüm aradığı bir başka husus olan "lojistik köyler" meselesi var ki bu konuda hala ne yazık ki Avrupa'nın 50 yıl gerisindeyiz. Günümüzde Avrupa'da sayısı 100'ü bulan, Ortadoğu ve Asya'da da sayısı giderek artan lojistik köy oluşumlarının, Ankara'da özel sektörün girişimleriyle ancak bazı temel eksiklerle birlikte hayata geçen bir lojistik üs dışında, ülkemizde henüz somut şekilde hayata geçirilememiş olması da önemli bir sorun. Oysa
AB'nin 2050 için belirlediği karbon salınımını ve kent içi trafik tıkanıklıklarını azaltma, enerjiyi ve diğer kaynakları etkin kullanma ve benzeri yönündeki iddialı hedeflerin hepsini birden gerçekleştirebilecek potansiyelde yapılar bunlar. Güçlü lojistik altyapıları, kurumsallaşma düzeyi ve teknolojiyi etkin kullanım gibi avantajlarla yakın geçmişe kadar küresel lojistik arenasında lider konumda olan Avrupalı lojistik şirketlerinin pazar paylarını, yeni ekonomik düzeni, yerel-ulusal ve uluslararası lojistik altyapılarına yoğun yatırımlar eşliğinde inşa etmekte olan Asyalı rakiplerine kaptırmaya başladıklarının da açık bir ilanını içeren yeni Beyaz Kitap, Türkiye lojistik sektörü için de önemli dersler ortaya koyuyor. Gelecek 40-50 yılda, Avrupa-Asya arasındaki ticaret için tercih edilir bir adres olmak ve Avrupalı lojistik şirketlerinin endişesine ortak olmamak için lojistik hizmetleri cazip kılacak adımları acilen atmaktan başka seçeneğimiz yok."

AB'nin taşımacılıktaki 2050 hedefleri

- Verimli ve yeşil taşıma koridorları sayesinde, 300 kilometrenin üstündeki karayolu taşımacılığının 2030 itibariyle yüzde 30'unu, 2050 yılı itibariyle de yüzde 50'sini demiryolu veya denizyoluna kaydırmak. Bu hedefe ulaşmak için uygun altyapıyı geliştirmek.
- 2050 yılına kadar Avrupa yüksek hızlı demiryolu ağını tamamlamak.
- 2050 yılında orta mesafeli yolcu taşımacılığının çoğunluğunu demiryolu ile sağlamak.
- 2050 yılı itibarıyla havalimanları, demiryolları, iç suyolları ve denizyollarını birbirine bağlamak.
- Sera gazı salınımını yüzde 60 oranında azaltmak.
- Yeni ve sürdürülebilir yakıt ve sevk sistemleri geliştirmek ve kullanmak.
- Şehir içi ulaşımda 2030 yılına kadar "geleneksel yakıt tüketimli" otomobil kullanımını yarıya indirmek. Bu araçlarda şehirlerde kullanımlarını 2050 yılına kadar aşamalı olarak sona erdirmek.
- 2030 yılına kadar önemli şehir merkezlerinde karbondioksitsiz şehir içi lojistiği sağlamak.
- 2050 yılı itibariyle havayollarında düşük karbonlu sürdürülebilir yakıt kullanımını yüzde 40'a çıkarmak.
- 2050 yılına kadar gemi yakıtlarından çıkan karbondioksit emisyonlarını yüzde 40-50 oranında azaltmak.
- Taşımacılık ve altyapı kullanımının verimliliğini artırmak.
- SESAR- (Single European Sky ATM Research) kullanıma sokmak ve Avrupa Ortak Hava Sahası'nı tamamlamak. Eşdeğerdeki kara ve denizyolu taşıma yönetim sistemlerini ERTMS- (European Railway Traffic Management System), ITS-(Intelligent Transport Systems), SSN ve LRIT-(Long Range Identification
and Tracking), RIS- (River Information Services) ve aynı zamanda Avrupa Global Navigasyon Uydu Sistemi'ni (Galileo) yaymak.
- 2020 yılına kadar Avrupa multimodal taşıma bilgi, yönetim ve ödeme sistemi için çerçeve oluşturmak.
- 2050 itibariyle karayolu taşımacılığına bağlı ölümleri sıfıra yakın bir seviyeye indirmek.
- 'Kullanıcı öder' ve 'çevreyi kirleten öder' prensiplerinin tam olarak uygulanmasını sağlamak.
- Kentlerde konvansiyonel yakıt kullanan otomobillerin kullanılmamasını sağlamak,
- Avrupa kıyılarındaki liman sayısını artırmak.
- "Tek Avrupa Gökyüzü", "Tek Avrupa Demiryolu Alanı" ile "Avrupa limanlarına denetim zorunluluğundan muaf erişim sağlayacak Mavi Kemer" oluşturmak.
Kaynak: Transport